Terim, Terim olamadı!..

A -
A +

Avrupa Şampiyonası'nın ilk maçına çıkacağımız cumartesi gününün sabahı "Bugüne kadar grup maçlarında da, finallere hazırlık maçlarında da, Fatih Terim'i çok eleştirdim ama bugün ona ve takımına güvenmenin zamanı, ona da, takımına da güveniyorum" diye yazmıştım; heyhat!.. Hata etmişim, hem de büyük hata!.. Ona ve takımına "güvenmemek" lâzımmış!.. Zira, "kendisi" bile "sahaya çıkardığı takım ve oynattığı taktik ile kendisine ve takımına güvenmediğini, güvenemediğini gösterdi!.." "Futboldan başka her şeye benzeyen" ve ancak "korku" ile açıklanabilecek "bir tertip ve taktik ile", bugüne kadar finallerde oynanmış "en pasif ve en kalitesiz oyunu" getirdi Portekiz'in önüne koydu; Türkiye'yi "bir kalemde" alay konusu yaptı!.. Terim'i ve takımını "Portekiz'e yenildi" diye eleştirmiyorum; her takım yenilir; ben "6-0 da yenilse", futbol adına "bir şeyler yapan, yapabilen" bir Milli Takım isterdim; işte sahada "o takım" yoktu!.. Neden?.. Çok düşündüm, tarttım, biçtim; vardığım sonuç şu: Fatih Terim, "Milan'dan kovulduğundan beri", sadece ve sadece "kendini ispata çabalıyor"; tam "Benim kıymetimi bilemediler, ben büyük hocayım, herkese göstereceğim" kompleksi!.. Galatasaray'da da, Milli Takım'da da bitmez tükenmez denemeler, aramalar, taramalar, "garip taktikler" ve de "garip tertipler" ve işte "gelinen bugünkü durak" bu yüzden!.. "Terim, bilir, Terim yapar, Terim sihirbazdır, Terim şapkadan her maç için ayrı tavşanlar, ayrı takımlar, ayrı taktikler çıkarır; acemi gençleri bile Avrupa Şampiyonası finallerinde dünya yıldızı yapar; kim olduğunu, ne olduğunu Milan'a da, Dünya'ya da ispatlar!.." Türk Milli Takımı işte "bu" komplekse kurban edilmiştir!.. Bu komplekstir, "şikecileri, askere gitmemek için her yolu deneyenleri" Milli Takıma çağıran, kollarına "milli takım kaptanı bandını" takan!.. Bu komplekstir, "Türk Milli Takımı'nı grup maçlarından çıkaran ve finallerde oynamayı hak eden" birçok futbolcuyu İsviçre'ye getirmeyen!.. Bu komplekstir, Türk Milli Takımı'nı Avrupa Şampiyonası finallerine "iskeletsiz" getiren ve mesela "bir defa bile bir maçta yan yana oynamamış" Colin Kâzım - Mevlût - Nihat - Tuncay dörtlüsünü "turnuvanın favorilerinden" Portekiz'in önüne "Hadi bakalım gol atın" diyerek sahaya süren!.. Bu komplekstir; Nihat'tan "santrfor" kurgulayarak, "takımımızın en formda ve golcü oyuncusunu" da yok, "kendisi ne derse desin", sahada oynanan futbola bakılınca "6 - 4 - 0" taktiğini uyduran!.. Dahası; maçtan sonra dedi ki; "Emre Aşık'ın kafa şutu girse maç 1-1 biterdi; kötü goller yedik, Gökhan'ın sakatlığı plânlarımızı bozdu!.." Vah Terim vah, sen bu hallere düşecek hocamı idin?.. Adamlar takımımızı, hem de nerede ise "yürüye yürüye" darmadağın etmiş, bizi yarım düzinelik hezimetten direkler kurtarmış, hâlâ diyor ki; "Zaman zaman iyi oynadık; berabere kalacaktık!.." Bir tane "doğru dürüst, hazırlanmış" gol pozisyonumuz yok, "30 metreden atılan bir şut dışında" şutumuz yok, "rakip kalecinin kurtardığı" bir pozisyonumuz yok; "zaman zaman iyi oynamışsız"; öyle mi?.. "At suçu" futbolculara, sakatlıklara, kaçan "yarım porsiyon" fırsata; kurtul; yağma yok!.. Hakan Şükür'ün, Mehmet Yıldız'ın, Mehmet Topuz'un ve daha nicelerinin "takıntılar" sebebiyle alınmadığı milli takımın "kilit sorusunu" pazartesi gecesi TV ekranında sevgili Sadık Söztutan sordu: "Hakan Şükür olsaydı, o Pepe bizim 18'imizde cirit atabilir miydi?.. Pepe, Hakan Şükür'ü bırakıp, biri kıl payı ofsayt sayılan, diğeri Portekiz'i öne geçiren golleri atabilir miydi?.." Terim, "kendini ispata çalışmasa", Türk Milli Takımı'nın başında "kendine güvenen, kendini ispata gerek görmeyen, 'Ben Fatih Terim'im' diyen" bir Fatih Terim gibi davransa, yani "normali düşünse ve yapsa"; 23 kişilik kadro da, sahaya sürülen 11 de, oynanacak taktik de çok ama çok başka olurdu ve takımımız da, Portekiz önünde düştüğü "futbolsuz korkak" durumuna düşmezdi!.. Peki, "bundan sonra" ne olur, bu gece İsviçre maçı var?.. Terim "normal Terim" olursa, "takıntılarından, tutkularından kurtulabilir" ve sahaya "mantıklı bir taktik ve tertip" ile çıkabilirse, "Frei'siz" İsviçre'yi, Blatter'in "hakem Lubos tuzağına rağmen" yenebiliriz!.. Zor, hem de çok zor ama mümkün!.. "Hâlâ" ikincilik şansımız sürüyor ve ümit fakirin ekmeyi; başarabiliriz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.