Terzi'nin dikemediği evrensel sökük!..

A -
A +

Mehmet Terzi, "yaptıkları" itibariyle "son 10 yılın en başarılı federasyon başkanlarının başında geliyordu!.."

O, spor basınından "yaptıklarından dolayı hak ettiği olumlu görüşleri alamadı" ama, "doping olayları sebebiyle, ağır eleştirileri bol bol aldı!.."
İstifasını açıkladığı basın toplantısında, Terzi'nin "bu açık ikilem için sarf ettiği" yakınma sözlerinde "epeyce" haklılık vardı, ama "epeyce", yani "tamamı haklı değildi!.."
Onu, "doping olayları sebebi ile" eleştirenler, hem de ağır şekilde eleştirenler arasında ben de vardım ve "İstifa etmelidir" diye de yazdım!..
"Yaptıklarıyla başarılı olmak" başka şeydir, "yapmadıkları ile istifa etmeyi hak etmek" başka şeydir!..
Terzi, gerçekten "sessiz ama plânlı, şuurlu ve derinden başlayıp su yüzüne çıkan bir yolculuğu" gerçekleştirerek, Türk Atletizmi'ni "efsane adamlar dönemindeki Türk atletizmi günlerine döndürmek ve hatta alt yapı itibariyle o günlerin çok önüne geçmek" bakımından "inanılması zor" bir atılıma imza atmış bir Başkan idi.
Onun için mesela ben "bu satırları onun istifasından çok önce" yazmalı, yazabilmeli idim, olmadı, bir gazeteci, bir spor yazarı olarak "hatalı ve geç kalmış olduğumu" açıkça itiraf etmek de görevim.
Ama "istifa etmelidir" diye yazmakta "haksız değilim!.."
Zira, "başarılı" Başkan, "evrensel spor suçlarının başında gelen ve sadece spor etiği bakımından değil, insan hayatı ve sağlığı bakımından da bir kara leke olan" doping konusunda, "sınıfta kaldı!.."
Üstelik, çok uzun yıllar spor yaptığı, hele hele "atletizm yaptığı için", bu suçun "ne kadar büyük olduğunu" en iyi bilenlerdendi!..
Dopingle mücadele sürecini iyi yönetemediği gibi, "ne kadar aksini söylemeye" gayret etse de, "gerçekleri saklama, kamuoyu ve basınla paylaşmama gibi", yapılmaması gereken ve kendisini "istifa noktasına getiren" büyük hatayı yaptı.

BEDEL ÖDEMEK!..
"Yaygınlaşan" ve "dünya çapında dereceler elde edip en büyük organizasyonlarda podyumlara çıkan sporcularımızın 'dopingli' damgasını yemesine yol açan" bir spor suçu mücadelesinde, gereken şeffaflığı göstermezsen ve de "cesur adımları geciktirmeden atamazsan", elbette hem spor medyasının "yalan yanlış haberler ve yorumlar yapmasının önüne geçemezsin" ve de dahası, "suçun halının altına süpürme gayreti içinde olduğuna dair" suçlamaların önüne hiç geçemezsin!..
"Bunlardan şikâyet etmek" Terzi'yi yaptığı büyük hatanın bedelini ödemekten kurtaramazdı, nitekim de kurtarmadı!..
Bitmedi; "dopingle mücadeledeki eksikliklerinin nerede ise tamamını", getirip Hacettepe Üniversitesi Doping Merkezi'nin faaliyetine son verilmesine ve "dışarıda yapılan doping testlerinin pahalılığına bağlamak" da, "kabul edilebilir" bir mazeret ve sebep değildi!..
Ve Terzi, "çok başarılı olmasına rağmen", işte bu yüzden "istifa etmek zorunda kaldı", hatta etmekte "geç bile kaldı!.."
"Madalyaları" eğer "temiz ise" onur / şeref / gurur verir!..
Eğer "temiz değil" ise, gelinen nokta, işte bugün gelinen noktadır!..
Terzi'nin istifası, "yeni gelecek" federasyon başkanı dahil, bütün federasyonların başkanlarına örnek ve ders olmalıdır!..
Evrensel spor suçları dersinden sınıfta kalan ve de testleri geçemeyen bütün federasyon başkanlarının yapması gereken de "Terzi'nin attığı son adımdır!.."
O adımı atmayanlar, "sporun yöneticisi değil", sadece ve sadece "koltuğun" esiri olanlardır!..
Mağlubiyetlerin bedelini "askerler değil", komutanlar ödemelidir!..

3'ü bir yerde!..
İki gecede art arda Fenerbahçe, Trabzonspor, Bursaspor, hem de deplasmanlardan "ümitlerin büyüğünü getirdiler"; 
helâl olsun!..
Yıllardan beri ilk defa "üzüntü yok", toplu bir başarı mutluluğunun içindeyiz!..
Elbette daha "her şey bitmedi", ikinci "90 dakikalar" belki de ilklerinden daha zorlu olacak!..
Ne var ki, "oralarda rakiplerini yenenler", büyük bir sürpriz olmazsa, kaza olmazsa, "kendi seyircilerimiz önünde ve kendi sahamızda" bu turu atlayacaklardır!..
Üç takımımızın yöneticilerine, teknik adamlarına ve futbolcularına teşekkür etmek görevimiz; ama asıl teşekkürü "tur atlanınca" edeceğiz; haftaya!..

Yar ve ağyar!..
"Üç tivit attı, iki cümle yazdı" diye "kıyametlerin koparılıp", sporcuların kulüplerden kovulduğu bir dönemde, Galatasaray yönetimi herkese ders olacak "cesur" bir adım attı, helâl olsun!..
Hem de "çok ağır tivitler atan" bir "gencecik (15 yaşında)" futbolcuyu, üstelik cümle âleme "Fenerbahçeli olduğunu" ilan etmişken, Mehmet Batdal'a karşılık İstanbul Büyükşehir Belediyespor'dan aldı; İbrahim Demirbağ!..
Dilerim, İbrahim, mesela "Fenerbahçeli Emre gibi", Galatasaray'a "yar olsun", ama "Fenerbahçe'ye geçtikten sonra" ki gibi "ağyar olmasın!.."

Yeter!..Yeter!..
"Durmadan konuşan" Başkanlar ile sporumuz hemen her gün "düğüm üstüne düğüm" yiyor, bıraktım zorlarını, "çok kolay çözülecek problemler" bile "Büyük İskender'in kılıcını bekleyen" kördüğümlere dönüyor!..
Susun sayın başkanlar susun, her gün, her gece, gazetelerde, TV'lerde konuşmak zorunda mısınız?..
Adınızı, yüzünüzü, sözünüzü eskitiyorsunuz, saygınlığınız kalmıyor!..
"Deve bir akçe, deve bin akçe" sözünü aklınızdan çıkarmayınız!..
"Bin akçelik" deveyi "bir akçelik" deve hâline dönüştürmeyiniz!..
Kendinize, kulüplerinize, taraftarlarımıza, spora da, spor etiğine, bu "kelam ishali hastalığınız" yüzünden yazık ediyorsunuz!..
Az konuşunuz, öz konuşunuz, ama "sadece ve sadece gerekli olduğu zaman" konuşunuz!.. Yoksa lütfen susunuz, bırakınız spor kamuoyu biraz rahatlasın, spordan keyif alsın, kavgayı unutsun, rekabete dalsın; yeter artık!..

Alper!..
Ey benim sevgili "Fenerbahçeli yorumcu" arkadaşlarım, bakınız "Fenerbahçe'ye de, onun hocasına da, bizzat Alper'e de yazık ediyorsunuz"; böyle giderseniz, Alper'i de Mehmet Topuz'lara, Özer Hurmacı'lara ve bir çok benzerlerine döndürecek ve kaybedeceksiniz!..
Bir spor yazarı ya da futbol yorumcusu olarak göreviniz "doğruları yazmaktır", kötü oynayan, görevini yapmayan futbolcuları "korumak ve kollamak" değildir!..
Alper, Salzburg maçında "çok kötü oynadı", Hocası da "daha fazla tahammül edemedi" ve onu oyundan aldı, tıpkı "çok kötü oynayan" Emre gibi!..
Sonra ne oldu, "Baroni ve Show'un oyuna girmesi" ile "çok şey değişti"; tur ümidi İstanbul'a taşındı!..
Biliniz ki, "koruma ve kollama" Alper'i kazandırmaz, kaybettirir!..
Genç futbolcular, "tam olmadan" böylesine "lüzumsuz" desteklerle "Ben oldum" noktasına taşındıkları an, kaybedilirler!..
İçinizde "çok tecrübeliler" var; bu hata nasıl yapılır?..
"Yerden yere vurun, yok etmeye çalışın" demiyorum; ama "kötü oynadığını, yapması gerektiği hâlde neleri yapamadığını" yazın, yazın ki, "Olmadan, ben oldum" zehabına kapılmasın ve "kendi kendini" yok etmesin!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.