Teşekkür sandığı!..

A -
A +

Hiç yüzleri kızarmıyor; Türk futboluna bir ömür vermiş insanları "bozuk para gibi" harcamaya; "Altıncı sandık da, altıncı sandık!.." Neymiş, Futbol Genel Kurulu'nda bu sandıktaki oyların "büyük çoğunluğu" Haluk Ulusoy'a çıkmış!.. Bu sandıkta kimler var; ömürlerini antrenör olarak geçiren, bir yığın kulüp takımında, milli takımlarda, seminerlerde, kurslarda hocalık eden, yüzlerce futbolcu, yüzlerce antrenör yetiştirenler var!.. "Belirli" kıstasları taşıyan, yani mesela "Futbol Federasyonu başkanlıkları yapan" spor adamları, futbol adamları var, uluslararası hakemler var!.. Demeye getiriyorlar ki; "bunlar neden oy veriyor?.." Elbette verecekler; bunlar vermeyecek de, kimler verecek?.. Futbolla, sporla hatta hiç alâkası olmayan, "siyasetçilerin ya da para babalarının seçip gönderdiği" kişiler mi?.. Efendim, "bu sandıkta oy kullandıkları için" gazetelerimizin manşetlerine, TV programlarımızın tam ortasına "Diyet ödeniyor" diye oturtulanlara bakın; bütün ömürlerini futbola adamış, "hocaların hocası" unvanına lâyık görülmüş insanlar bunlar; topu topu "hem de brüt" 6 - 8 milyar eski lira maaş ile eğitim dairesinde, milli takımlarda görev alıyorlar; biz bunları "teşhir ediyor, yerden yere vuruyoruz"; olacak şey mi?.. Bırakalım, onca birikimleriyle, 500 milyonluk SSK emekli maaşıyla bir köşede ölüp gitsinler mi?.. Sonra da bizler musalla taşı önünde, nutuklar atarak "timsah gözyaşları" mı dökelim; "onları hiç unutmayacağız, kalplerimizde yaşayacak" yazıları ve yorumları için yarışa mı girelim?.. Ey benim anı - şanlı meslektaşlarım; hiç mi insafımız, izanımız ve vicdanımız yok; yarın "aynı şeyler sizin başımıza gelse" ve "aynı nankörlükle karşılaşsanız" ya da "size karşı nankörce davranılmasını isteyen yorumlar yapılsa yazılar yazılsa" bilmem ki, neler hissedeceksiniz?.. Söyleyin bana, neler hissedeceksiniz?.. ------ Ah şu kurullar!.. Federasyonların dününü, bugününü ve yarınını, Federasyon Başkanlarından ve Federasyon Yönetim Kurulları'ndan daha çok ilgilendiren ve tayin eden "diğer" kurullardır; Merkez Hakem Komitesi'nden, Disiplin ve Tahkim Kurulları'na kadar!.. Bu kurulların kararları ve uygulamaları, futbolu da, kulüpleri de, medyayı da, taraftarı ve seyirciyi de, Federasyonun kendi kurulunun karar ve uygulamalarından çok daha fazla ilgilendiriyor ve "kamuoyundaki başarı grafiğini" bunların karar ve uygulamaları yönlendiriyor!.. Hakemler, yani Merkez Hakem Kurulu başarılı ise, Disiplin ve Tahkim Kurulları, verdikleri kararlarda kamuoyuna, kulüplere, sporculara ve medyaya güven aşılıyor ve "adil davrandıkları" konusundaki kanaati güçlendiriyorlarsa, o federasyon "el üstünde" taşınır!.. Aksi hâlde, o federasyon ağzıyla kuş tutsa, kimselere yaranamaz!.. Hele hele, daha iş başına geldiklerinin haftasına "tayin edilen hakemlerin hatalarını", başlıklarına "diyet ödenmeye başladı" diye çıkarmaya meraklı olan spor medyamıza hiç!.. Her hafta oynanan onlarca maçın içinden "cımbızla bir - iki maç seçip", "sanki hakem hataları ilk defa oluyormuş" gibi hatta manşetlere "İşte diyet" diye koyanlar, "bu Federasyon'a oy verip" de, art arda yenilenleri, hatta "düşme hattına inenleri" yok saymakta da yarışırlar; bizde "gazetecilik" budur!.. "Adalet dağıtan" Disiplin ve Tahkim Kurulları'nın kararlarındaki "isabet" ya da "isabetsizlik", onların da üzerinde "uyum" ya da "uyumsuzluk", hakem, gözlemci, temsilci raporlarında neler yazdığını bilmeyen, görüntülerin nasıl incelendiği konusundan haberi olmayan kamuoyunun, "çok kolay yönlendirilmesini" sağlıyor; "Yaz bir haber, at bir başlık"; olsun gitsin; "diyet ödeniyor!!!" O kurullardaki onca insan "bir anda" damgalanıyor, hakimiyle, avukatıyla, profesörüyle, spor adamıyla, yöneticisiyle!.. Bunu hepimiz yapıyoruz!.. Sistemdeki arızalar, "insanlara ve kurullara yükleniyor!.." Bence, hiç olmazsa "kritik, önemli ve polemiklere sebep olacak" kararlar, "gerekçelerinin tamamı, hakem, temsilci ve gözlemci raporları ile beraber" açıklanmalı!.. Herkes "kararın neden ve nasıl verildiğini" bilmeli, öğrenmeli, ondan sonra yorum yapmalı, yazı yazmalı, eleştirmeli!.. Mesela, Kayserispor - Ankaragücü maçı için Disiplin Kurulu'nun verdiği karar, bana göre "insanı havalara hoplatacak" kadar adaletsizdi; Ankaragücü'ne de , Kayserispor'a da "birer maç seyircisiz"; olacak şey mi?.. Nitekim, "yanlış hesap Tahkim'den döndü" ve adalet sağlandı!.. "Tribünde koltuk bırakmayan, maçın durmasını sağlayan, hakemleri soyunma odasına gönderten" Ankaragüçlü seyircilerle, "sadece" temsilcinin "gördüğü" ve raporuna yazdığı "Taş attılar" suçlamasıyla karşı karşıya kalan Kayserisporlu seyircilerin yaptıklarına "hangi terazi, aynı cezayı nasıl uygun gördü"; anlamak mümkün mü?.. "Ankaragücü" dedim de aklıma geldi; "Ankaragücü Ceza Kurulu'na sevk edilmedi, diyet ödeniyor" diye feryat edenler, yıllardan beri uygulanan "olay - raporlar - savunma - karar - tebliğ" sisteminin "bu defa da aynen uygulandığının" farkında bile değiller; ne var ki, "deplasmanda cezalık olaylara sebep olan taraftarlar" yüzünden bu sistemin değişmesi ve "uygulamanın aynı hafta içinde karara kadar ulaştırılması", hatta Disiplin Kurulu'nun toplantısının ertesi gününde Tahkim Kurulu'nun da toplanması ve "kararı kesinleştirmesi", iddiaları, polemikleri, tartışmaları büyük ölçüde azaltacak; ne var ki "bunca iş aynı haftaya sığar mı"; o da tartışılacak bir başka konu; "Tahkim itirazı olmasa" yetişir de, işe "Tahkim girince" gene bir hafta sonraya sarkması nasıl önlenecek; bilen varsa beri gelsin!.. Sonuç; her öküzün altında bir buzağı arayan kötü niyetliler, ortada kol gezerken, bizler dahil, ilgili herkese Allah kolaylık versin!.. ------ Şantajı kim yapıyor?.. Haluk Ulusoy Federasyonu'nu yıkmak için açılan cephe, görülüyor ki, "her şeyi" yapacak!.. Mali Genel Kurul'da, "yeterli imza toplanarak" seçim maddesi koyma çalışmaları yapılıyor!.. Kanunun bir maddesine göre, "Ulusoy'un, bugüne kadar 3 dönem başkan olduğu için" yeniden aday olamayacağı hesaplanıyor!.. "Acaba" öyle mi?.. Haziranda "seçim yapılırsa", yeni bir dönem mi başlayacak, yoksa "dönemin devamı" mı sayılacak, ya da "mukabil" ve "çok daha fazla sayıda imzalı bir önerge ile", seçim maddesinden önce "Haluk Ulusoy Federasyonu için" bir "güven oylaması" istenip, "seçim maddesi" düşürülecek mi, düşürülmeyecek mi; yaşayıp göreceğiz!.. Bu arada, Haluk Ulusoy'un "çok haklı" olarak isyanını ve "Yolumu tamamen kesmek isteyenler, bunda başarılı olacak adımı atarlarsa, çıkar kürsüye 19 ayda, kimlerin neler yaptığını ve neler söylediğini bir bir anlatırım" demesini de çok normal sayıyorum; herkes, varsa "iki yüzlüleri" öğrensin, kim kime "nasıl güvenecek"; bilsin!.. Anlı - şanlı medyam diyor ki; "Ulusoy şantaj mı yapıyor, tehdit mi ediyor?.." Yoo, sadece kürsüye çıkıp "kamuoyunun bilmesi gereken" gerçekleri açıklayacak, o kadar!.. Diyorlar ki; "Şimdi neden açıklamıyorsun?.." Neyi açıklasın; "önergedeki imza sahiplerini görecek" ki, açıklasın; "kimlerin imza attığını görmeden", ne açıklayabilir?.. Görecek ki, "Bakın falan bana karşı imza vermiş, halbuki tam 19 ay bana gelip gidip şunları söyledi, beni yeniden havuza itmek için şu dilleri döktü, yanımızda falan vardı, filan vardı" diyecek, diyebilecek!.. Bunun neresi şantaj?.. Asıl şantajı, tehdidi "Bize diyet vermezsen, ödemezsen, bizi kollamazsan, 80 imza toplar genel kurula getirir, senin önünü keseriz" diyenler yapmıyor mu?.. ----- > Kim haklı imiş?. Deniz'in lisansının ikinci defa askıya alınması dolayısıyla, hem Fenerbahçe taraftarlarını, hem spor kamuoyunu yanıltan, olayı "tamamen Fenerbahçe fanatikliği penceresinden" anlatan ve yorumlayan yazar - çizerlerin arasında "doğruları söyleyen ve yazanlar", özellikle Fenerbahçeli taraftarların "ağır hakaretleri" ile karşı karşıya kaldı!.. Bunlardan bir tanesi de bendim; telefonlarıma, bilgisayarıma, faksıma ne küfürler geldi!.. Ama, sonunda doğruyu söyleyenlerin, yazanların "bizler olduğu" ortaya çıktı; yazdığımız gibi "resmi sözleşme eki olarak kabul edilen özel sözleşmede yazılan paranın karşılığı olan çekler Federasyona verildi", ardından da lisansa konan tedbir kalktı; Deniz oynamaya başladı!.. Deniz mahkemelerde açtığı davayı kazanır ve bu karar Yargıtay tarafından da onaylanırsa, Gençlerbirliği "aldığı parayı iade edecekti"; iş bu kadar basitti!.. "Ben güçlüyüm, talimat, Federasyon, Tahkim Kurulu tanımam" zihniyetinin, FIFA'nın kesin talimatlarına rağmen, "mahkemelere giderek" Federasyon ve kurullarının kararlarını "yok saydırma" kapısı açılırsa, futbolumuzda ve sporumuzda nelerin olacağını düşünmek bile tüyler ürpertici!.. Bence, Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav "Çok efendi davrandı"; yoksa "işi FIFA'ya götürse, Federasyon - Tahkim Kurulu kararlarının hiçe sayılmak istendiğine dair dokümanı FIFA'nın önüne koysa"; bilmem ki neler olurdu; hem Türk Futbol Federasyonu için, hem Fenerbahçe için, hem de Deniz için?.. İşin bu tarafını hiç düşünen var mı?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.