Teşekkürler Fatih Hoca...

Sesli Dinle
A -
A +

Fatih Terim, Monaco Prensliğinde yapılan törenle “Golden Foot / Altın Ayak ödülü” ile taçlandırıldı ve bu ödülü alan ilk Türk teknik direktörü” oldu…

 


Fatih Terim, Türkiye’de “hoca olarak” kırılması çok güç ve “uzun yıllar da kırılması pek mümkün olmayacak” başarı / kupa rekorları kırmış, bir Türk Futbol Takımı’nı UEFA Kupası’nda zirveye taşımıştı. Türk Millî Takımı ile de “Avrupa üçüncülüğü” vardı…

 

Fatih Hoca’nın “başarı istatistikleri”, Monaco Prensliğinde yapılan törenle “Golden Foot / Altın Ayak ödülü” ile taçlandırıldı ve Hoca’mız “Altın Ayak Efsaneler Ödülü'nü alan ilk Türk teknik direktörü” oldu.

 

2008‘den beri verilen ve dünya futboluna damga vuran bu ödülü alan efsaneler arasında Peleler, Maradonalar, Eusebiolar, George Bestler, Ferenc Puskaslar, Gerd Müllerler, Alfredo Di Stefanolar, Karl-Heinz Rummeniggeler, Franz Beckenbauerler, Eric Cantonalar, Zinedine Zidaneler, Paolo Maldiniler vardı.

 

Türkiye’de, özellikle Galatasaraylıların cevabını merakla bekledikleri bir soru var; “Golden Foot ödüllü Hoca’mız, yeniden teknik direktörlüğe dönecek mi?..”

 

70 yaşına basan ve de sarı kırmızılı kulüpte yıllarca futbol oynayıp, takımının kaptanlığını yaptıktan sonra, teknik direktörlüğe başlayıp Galatasaray’a 8 Süper Lig şampiyonluğu, 3 Türkiye Kupası, 5 Türkiye Süper Kupası ve 1 UEFA Kupası şampiyonluğu kazandıran Terim, “gazete haberleri doğru ise” bu sorunun da cevabını “İtalya’daki bir konuşma sırasında” vermişti; “İyi bir proje olursa, neden olmasın?..”

 

“İmparator” bu mesajı, İtalya’da 2001’li yıllarda Fiorentina ve Milan’da hocalık yaptıktan sonra onu “Grande” diye anmaya başlayan İtalyanları mı göndermişti, yoksa Türkiye’ye mi?..

 

“Türkiye’ye ise, Galatasaray’a mı, yoksa Türkiye Futbol Federasyonu’na mı?..

 

Anlaşılıyor ki; Fatih Hoca’nın, “teknik adamlığa, başarıya, kupalara, şampiyonluklara aşkı” devam ediyor…

 

Kariyerine, karizmasına bakılırsa, kim çıkıp da “hakkı değil” diyebilir?..

 

Ne var ki, “zemini ve zamanı” dikkat ve hassasiyetle tayin edebilmeli…

 

“Zamanı” elbette kendisi tayin edecektir; ama “zemin” gideceği kuruma ve “uygulamaya koyacağı” projeye bağlı...

 

“Spor da yazan” bir gazeteci olarak Fatih Hoca’yı, “futbolcu olarak Galatasaray’a gelip, 11 yıl sarı kırmızılı formayı giydiği yıllardan” beri yazıyorum. Futbolculuğunu da, hocalığını da…

 

Eleştirdiğim, hem de son derece sert eleştirdiğim zamanlar oldu. Onun da “sert sözler” ile cevap verdiği zamanlar da…

 

Son iki yıl “eleştirdiğim” dönemlerimizden biri idi…

 

Onu, kardeşim Hıncal’ın cenaze töreninde karşımda gördüğümde şaşırmıştım; zira vefat ettiği gün telefon etmiş, “başsağlığı ve sabır” dilemiş; “Öcal Abi, cenazeye gelemeyeceğim, annem çok hasta, Adana’da başucundayım” demişti.

 

Ve annesi, iki gün sonra vefat etmişti…

 

O, “o durumdaki annesini bırakıp”, Hıncal dostunun cenazesine gelmişti…

 

İşte “böyle” bir insandı Fatih Hoca’mız… Uluç ailesi olarak şükranımız sonsuz…

 

Geliyorum; bu yazımın ana konusuna… Bir TC vatandaşı, bir Türk gazetecisi ve bunca yılın “arkadaşı” olarak, ülkemize getirdiği “efsaneler ödülü için” ona binlerce teşekkür; İmparator’a da, futbolumuza, sporumuza verdiği emeklere de yakıştı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.