Elime “VAR uygulamasının ülkemizde başladığı, ta Yıldırım Demirören’in Federasyon Başkanı, Yusuf Namoğlu’nun da Merkez Hakem Kurulu Başkanı olduğu dönemde bastırıp tribünlerdeki koltuklara bile koydurdukları” bir “VAR broşürü” geçti.
İnanılmaz; o broşürden, VAR uygulamasında yetkili, sorumlu olanların, uygulayanların, yazıp çizenlerin, yorumlayan, konuşan bizlerin bile haberi yok galiba…
“O broşürü” bugünün federasyonu, federasyon arşivlerinde bulup, bastırmalı ve “öncelikle gece TV ekranlarında masalar kuran, ertesi gün spor sayfalarında yorumlar yazan” bizlere, futbol yorumcularına, yazarlarına göndermeli!..
O broşürü okuyunca, “çoğumuzun “VAR konusunda” ne kadar eksik olduğumuzu, TV sohbetlerini dinledikçe, spor sayfalarını okudukça anlıyorum.
Kimse alınmasın, gücenmesin; gerçek acı, ama bu!..
Biraz araştırınca öğrendim ki, federasyonumuz “VAR konusu uzmanı” hakemlerimizin hemen hemen bütününü tasfiye etmiş… Vah ki, ne vah!..
Bu konuyu, yazmaya devam edeceğim.
Türkiye’de de “2. Mourinho dönemini yaşamaya devam eden” Mourinho, “takımının kötü gidişini” daha da açıkçası “başarılı olamamışlığını” Fenerbahçe camiasından, taraftarından, tribünlerinden kaçırmak için, “saha dışına çıkıp, ‘masa altı’ söylemlere” başvurmaya başladı…
Ve de, “2. Lucesculuğu sahiplenerek”, ne yazık ki, “Türkiye’yi incitecek sözler ile ‘Türk futbolu için’ ipe sapa gelmez” bir açıklama yaptı ve “çaresizliğini” cümle âleme ilan etti.
Bu açıklaması sebebiyle de, “Üç büyüklerle gönül bağlarını pekiştirmeye çalışan” Türkiye Futbol Federasyonu bile, Onu Disiplin Kuruluna sevk etti.
Bu “haksız ve çirkin” açıklamaya karşı, sizler susup otururken, “14 yıldır” Türkiye’de “ekmek yiyen” ve de “rekorlarla dolu bir ‘Türkiye kariyerine sahip olarak’ başarılı çizgisiyle efsaneleşen Muslera, “bir ‘yabancı’ olarak” bu açıklamayı eleştirdi.
Ve de… Takımı Galatasaray’ın büyük başarılarına ortak olan bir kaleci olarak, “Portekizli teknik adamın ‘Türk futbolunu küçümseyen’ sözleri” üzerine, “Buraya dört ay önce gelen hoca Türk futbolunu kötülüyor ve istemiyorsa aslında gidebilir. Kimse bir şey demiyor ama. Bence artık birileri de ona bir şeyler diyebilir. Türk futbolunu ileri götürenlere biraz daha dikkat edilmesi gerekiyor” dedi.
Vay sen misin” bu “haklı ve cesur” açıklamayı yapan… Sergen Yalçın, “yorumcu olarak” ortaya çıkıyor ve “Muslera, sen yorumcu değilsin hocam. Sen bu işlere karışma. Senin boyunu aşar o işler” diye başlayan bir açıklama yapıyor ve devam ediyor:
“Seni ilgilendiren bir konu değil bu. Ben eleştiririm, benim işim bu! Sen işine bak. Galatasaray Kulübü ile ilgili de bir şey söylememiş. Galatasaray ile ilgili bir şey söylese bile seni ilgilendirmez. Galatasaray Kulübü cevap verir ona.”
Noktayı koyarken de diyor ki; “Muslera’ya mı kaldı Türk futbolunu korumak?”
Sevgili Sergen Hoca’m, bir defa, Muslera “Uluslararası futbola” damga vurmuş, Türkiye’de de başarılarıyla zirve yapmış, “kendisinin ve takımı Galatasaray’ın ‘imrenilecek’ kupalar kariyerine imza atmış” bir efsane… Mourinho’nun açıklamasında kötülediği Türk futbolunun içinde takımı ve kulübü Galatasaray da var. Sen “bunu bile” anlayamamışsın; “Galatasaray’dan söz etmemiş” diyorsun…
O, sizler susup otururken, “ekmek yediği ülkeye, futboluna nankörlük etmiyor” ve de bir “yabancı” teknik adama, bir “yabancı, Türkiye’de ‘efsane olmuş’ bir futbolcu, bir ‘spor insanı’ olarak ‘hak ettiği’ cevabı” veriyor.
İyi ki, Musleramız var!..
Beşiktaş Asbaşkanı Mete Vardar “Hacıosmanoğlu ile derdimiz yok ama TFF ile var. TFF, yıllardır birilerinin arka bahçesi olmuş. Bazı kulüplerin yöneticileri haftanın altı günü orada. Çay, kahve içmeye gidiyorlar. Ne işiniz var orada sizin?..”
Yanlış mı biliyorum acaba, Beşiktaş Başkanı Hasan Arat çarşamba günü TFF’yi ziyaret edip, başkan Hacıosmanoğlu ile görüşmedi mi?..
“Çay kahve ikram edilmemiş” galiba!..
Zoruna mı gitti doğrular alavere dalavere dışında, adama sorarlar görünen köy kılavuz istermi diye. İşiniz gücünüz komplo teorileri sizleri önce olmayan vicdanınıza sonra Allah'a havale ediyorum.