TRT Genel Müdürü'ne açık mektup!..

A -
A +
Yooo, "yazımın bu başlığını görünce", sakın ola ki TRT Spor Servisi'ndeki arkadaşlarım, uzun yıllardan beri, "sadece spor yazdığım" bu sütunlarda, "Onları, Genel Müdürlerine şikayet edeceğimi" sanmasınlar!..
Bugün, gazetedeki müdürlerimin izni ile ve de "çok istisnai olarak" Uluçmarket'in bir bölümünü "spor dışı" bir konuya ayıracağım ve de TRT'nin Sayın Genel Müdürü'ne bir mesaj ileteceğim.
Ben bir "Türk Sanat Müziği hastasıyımdır"; evimdeki mobil radyo gibi, arabamın radyosunda da sabitlenen "ilk ve öncelikli" kanal, "TRT Nağmedir" ve vasıtayı ben kullanıyorsam" hep açıktır.
Son birkaç yıldır, "TRT Nağme mikrofonlarında değişik bir şeyler olmaya başladı", ben de yazmaya karar verdim:
Sayın Genel Müdürüm, 
1 - TRT Nağme, bir müzik kanalı, ama "bu kanalda konuşmalar, sohbetler" giderek daha çok zaman almaya başladı. Elbette, şarkılar, makamları, bestekârları, güfte yazarları konusunda verilen bilgilere kimsenin sözü olamaz, şarkıları söyleyen sanatçıların, saz sanatçılarının ve koro şeflerinin tanıtılması için yapılan açıklamalara da...
Ama "bu sınır" öylesine aşılıyor ve "öyle gereksiz, öyle lüzumsuz, hatta müzik dışı konuşmalar yapılıyor" ki, insanın sabrı taşıyor.
Hele hele "sanatçılarla, davet edilen bestecilerle yapılan söyleşiler", zaman zaman öylesine "senli-benli, kah kah kah,  kih kih kihli" ev sohbetlerine dönüyor ki, kulaklarıma inanamıyorum. 
Elbette sunucu ile sanatçı arkadaş olabilirler, samimi de olabilirler, ama Itrilerin, Dede Efendilerin, Hacı Arif Beylerin, Sadettin Kaynakların, Yesari Asımların, Münir Nurettinlerin, Avni Anılların eserlerinin arasına "o eserlere yakışmayacak 'böyle' laubalilik sınırını zorlayan sohbetlerin girmesi" bilmem  ki, Türk Sanat Musiki'sine olan saygımızı yaralamıyor mu?..
2 - Dahası da var; son aylarda "bu sohbetlerin bir bölümü sanatçının çıkardığı CD'ye ayrılıyor" ve de "Öv Allah öv"; bu konu, elbette bizleri, yani dinleyicileri düşündürüyor ama, "asıl", Rekabet Kurulu ne düşünür, acaba?..
3 - Artık çoğunu ezberledim;  programa telefonla bağlanan ya da mesaj atan insanlarımızın önemli bir bölümünü "ismen" tanır olduk; Denizli'den kim, Kastamonu'dan kim, İzmir'den kim, oradan kim, buradan kim!.. Hep aynı övgüler, hep aynı mesajlar; karşılıklı aynı muhabbetler; hele bazılarına şarkı söyletmeler, şiir okutmalarla bu muhabbetler "öylesine uzatılıyor" ki, tahammül sınırlarını da aşıyor!..
4 - Bir başka konu da, "bazı" programların isimleri, yani zarfları ile mazruflarının yani içindekilerin uyuşmaması!..
Mesela "Akşamın Neşesi" programları; işinizden çıkmışsınız, günün sıkıntılı, stresli saatlerini unutmak için basıyorsunuz TRT Nağme'nin tuşuna, "Akşam Neşesi'nde birkaç keyifli, neşeli şarkı ile o yorgunluğu unutmak, stresi atmak niyetindesiniz"; çok zaman art arda "öyle" şarkılar söyleniyor ki, "yorgunluğunuza yorgunluk, stresinize stres, neşesizliğinize neşesizlik, keyifsizliğinize, keyifsizlik" katıyor; yok kara sevda, yok ayrılık, yok acı, yok keder, yok ölüm, yok yas!.. Doğrusu ya, "böyle" bir programa alınan çok şarkının güftesi, insanlara "Bu nasıl bir Akşamın Neşesi" dedirtecek cinsten!..
İşte, "bunlar olunca" da, zaman zaman oto radyomun TRT Nağme kanalının yanındaki tuşuna basıyorum ve "İzmir merkezli ve de özel" bir başka Türk Sanat Müziği Kanalı'na zaping yapıyorum; yola "öyle" devam!..
İşte Sayın Genel Müdürüm, maruzatım bu kadar, değerli vaktinizi aldığım için özür dilerim.

3  aday var ama!.. 
Galatasaray Genel Kurulu'nda "başpehlivanlığa soyunanlar" belli oldu; şimdi soruyorum; "Bu pehlivanlar, Galatasaray camiasını tatmin etti mi?.."
Bunca yıl, Galatasaray yazıp çizdim; ben bile, bu soruya "Evet" diyemiyorum!..
"Devamlı aday" Turgay Kıran hariç, Dursun Özbek ve Prof. Dr Ahmet Özdoğan'ı, "yakınları, çevreleri, iş  ve meslek arkadaşları hariç", spor camiasında doğru dürüst tanıyan var mı?..
Üç listede spor camiasının tanıyabileceği iki isim var, ikisi de Özbek'in listesinde; Cengiz Özyalçın ve Cüneyt Tanman, o kadar; kim bilir belki de "Galatasaray için böylesi mi daha iyi olacak?.."
Bir başka soru; sarı-kırmızılı camiada heyecan yok, bilmem ki, "ümit" var mı; eğer genel kurula 3500 üye bile gelmezse, ne olacak?..
Bir başka "önemli" soru daha; hele hele, genel kurulda "2500'ün altında bir oyla seçilecek" bir başkan ve yönetimi, koltuklarında "ne kadar güvenle oturabilecekler?.."
"Kazanacak" tahmininden de öte, "Şimdiden Dursun Özbek kazandı" diye nitelendirilecek bir hava var, ortada; bu durum, iyiye alamet mi?..
Şimdilik "tek iyiye alamet"; büyük favori olan adayın, "Ünal Aysallar, Duygun Yarsuvatlar'ın aksine, TV kameralarının ve gazete manşetlerinin büyüsüne kapılmayacak" bir görüntü vermesi; ama "seçildikten sonra ne olur"; onu da yaşayıp göreceğiz!..

Sneijder haklıydı!..
Hollandalı futbolu, Galatasaraylı yöneticilere, "Amrabat'ı satmayın" demişti, ama sattılar!..
Kayserispor'dan "8.5 milyon avroya alınmıştı, 3.5 milyon avroya Malaga'ya satıldı"; halbuki Amrabat, "futbolun f'sini bile bilmediğini gösteren ve nedense öğrenmeyi de beceremeyen" Bruma'dan çok ama çok daha iyi bir futbolcuydu; zamanın hocaları onu harcadı. Malaga'daki kariyeri de "Galatasaray'da nasıl harcandığını" gösterdi. O da, "Yasin gibi bir Galatasaray sevdalısıydı ve takımdan hiç gitmek istemedi, zorla gönderildi"; gitti ama "gözü hep arkada kaldı"; yazık ettiler o çocuğa!.. 
"Ağabeyliğin dışında" Abdürrahim Albayrak'a "kim gidecek, kim kalacak kararı da verdirilirse"; olacağı da buydu ve oldu!..
Halbuki, bir kanatta Yasin, bir kanatta Amrabat, çok iyi işler yaparlardı; "futbolu bilmeyen" Bruma bile bu hâliyle "rakip savunmayı" dağıttıktan sonra!..

Haddini bilmek!.. 
Sergen, Galatasaray'la oynadıkları kupa maçından sonra, sadece maçın hakemine değil, tümüyle hakemlere veryansın etmiş!..
"Hakemi eleştirecek" birkaç pozisyon var, ama Sergen'in önce aynaya, sonra da futbolcularına bakması gerekmiyor mu?..
Senin iki futbolcun, 10 saniye içinde "iki mutlak gol pozisyonunda, topu boş kaleye atamıyorlarsa", buna hakemler ne yapsın?..
Sen, takımına "nasıl defans yapılacağını öğretememişsen", buna hakemler ne yapsın?..
Sen, oyuna iyi başlamışsın, erkenden golü de atmışsın; Galatasaray şaşkın ve ürkek, ama takımın ne yapıyor; "1-0'ın üzerine 'kontrollü futbol' diye, yarı sahasına çekiliyor" ve Galatasaray'a "Toparlan da üzerime gel" davetini yapıyor; hakemler buna ne yapsın?..
Dahası, daha da komik; "Gelecek sezon görevde kalırsam, Kupa maçlarına genç takımla çıkacağım" diyorsun; heeey, kendini ne sanıyorsun; Sivasspor yönetimi mi, yoksa Aziz Yıldırım mı, Yıldırım Demirören mi?..
Aziz Yıldırım, Yıldırım Demirören bile "böyle söylediler", ama yapamadılar, sen nasıl yapacaksın; sana yaptırırlar mı?..

Kağıt, Taş'ı yendi!..
Çinlilerin, meşhur bir "Bir, iki üç; Taş-Makas-Kağıt" oyunları vardır; el işaretleriyle oynanır; Makas, Kağıdı keser, Taş, Makası kırar ve Kağıt, Taş'ın üzerine çıkar"; psikolojik bir zeka oyunu!..
Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı'nın koçu Obradovic'in Anadolu Efes'e yenildikleri maçtan sonra söyledikleri, bana bu oyunu hatırlattı.
Obradovic, "Taraftarın, şampiyonluk yolunda çok önemli olan Anadolu Efes maçında tribünleri boş bırakmasından şikâyet ederek, "Bu kulübün mü 25 milyon taraftarı var, neredeler? Bu beni gerçekten çok incitti, çok üzüldüm. Hiç unutmayacağım bir gün" demiş ve de Başkan Aziz Yıldırım'dan ses seda çıkmamıştı!..
Yani, "Kağıt, Taş'ın üstüne çıkmıştı", hem de Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'sinde; ilginç!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.