TSYD üyelerine mesajımdır!..

Diyor ki "bugünün" TSYD Başkanı; "Kendisinden gelen davet üzerine, Fenerbahçe Kulübü'ne gittim. Bazı çevreler TSYD Başkanı Fenerbahçe Başkanı'nın ayağına gitmez dese de, davete icap etmek bizim geleneklerimizde var. Kaldı ki TSYD'nin menfaati uğruna her adımı atarım ve gerekirse her kulüp başkanını da ziyaret ederim."

Maddde bir, "ortada TSYD'nin menfaati yoktur"; bir kulüp başkanının "her türlü, kanunu, tüzüğü, talimatı, hakkı, hukuku çiğneyen" bir zorbalık adımı vardır!..

O kulüp başkanı, gazetelerde, TV'lerde ilan ediyor ve "aynen" diyor ki; "Yarına çağırdım, Oğuz Tongsir de gelecek. Bundan sonra hem Avrupa'daki, hem de Türkiye'deki tüm maçlarda akreditasyonları ben yapacağım. Aleyhimizde yazanların hiçbirini sokmayacağım."

TSYD'nin sayın Başkanı'nın "Davet etti" dediği "davete" bakın; "Yarına çağırdım!!!"

Şimdi TSYD'nin "bugünkü" başkanı Oğuz Tongsir'e soruyorum; ağzınızdan düşürmediğiniz ve "efsane başkanlar" dediğiniz (Ki, doğrudur, gerçekten efsane başkanlardı) Namık Sevik'ler, Necmi Tanyolaç'lar, Kahraman Babçum'lar, Doğan Koloğlu'lar, Aziz Yıldırım'ın, "aynen"  yukarıda yazılan şekli ile yapılan davetine(!) giderler miydi?.."

Madde iki; ortada "TSYD'nin menfaati" mi, yoksa "tek taraflı" atılmış bir zorba adım ve "Çağırdım yarın gelecek" talimatı görüntü ve algısı mı var?..

Böylesine "çirkin ve had bilmez" bir açıklamaya karşılık "Evet" deyip "çağrılarak gitme adımı atma" bir TSYD Başkanı'na yakışır mı?..

Bunun spor kamuoyunda "Emredersiniz Başkan" görüntüsü ve algıyı vereceğini düşünmeyen, düşünemeyen, zaten yıllardır Aziz Yıldırım'ın "bu görüntü ve algıyı vermek için" elinden geleni ardına koymadığını düşünemeyen bir kişinin TSYD'nin başında ne işi var?..

Ve ne yazık ki, işte yukarıda anlattığım "zihniyet", TSYD'yi de "Devrim" diyerek yaptığı "Tüzük Değişikliği ile" uçurumun kenarına getirip bırakmıştır!

Bir; "araya hiçbir süzgeç koymadan", TSYD'ye "önüne gelenin alınacağı bir kapı" açılmıştır; böylece, TSYD yönetimlerinin "bir başka dernekle yıllardan beri yaptığı mücadele" çöpe atılmış ve TSYD, "o derneğe benzetilmek" sureti ile "o derneğe hukuki mücadelesini hedefe vardırma" fırsatı verilmiştir!..

Bilinmelidir ki, "pek yakında" TSYD'nin elinde olan "akreditasyon yetkisi" en azından "o dernekle paylaşılacaktır"; zira "sarı basın kartı zorunluluğu tüzükten çıkarıldığı için", o dernekle "üyelik niteliklerimizde hiçbir farkımız kalmamıştır!.."

Bunu yaparken, "üyeliğe kabul kararının, mesela en az 15 – 20 yıllık üyelerden kurulacak ve Genel Kurulca seçilecek bir Balotaj Kurulu'na verilmesi, tüzüğe konsaydı" hiç olmazsa bir "âkil adamlar süzgeci" getirilmiş olur ve "seçimle gelen" yönetimlerin, "basın kuruluşlarının tepelerinden gelecek baskılardan kurtarılması" ve "verilecek olumsuz kararların yapabileceği tahribatın nispeten engellenmesi" sağlanabilirdi, o bile düşünülmemiş!

Daha da kötüsü; "delege sisteminin kaldırılması" ile TSYD'yi "içten parçalama" adımının atılmış olmasıdır!..

Bugün, dünyanın her yerinde, Uluslararası ve Ulusal nitelikteki kuruluş, federasyon, birlik ve derneklerde "delege sistemi" vardır ve "hakçası, hukukçası, doğrusu da budur!.."

Bilinmelidir ki, "TSYD artık Türkiye Spor Yazarı Derneği değil, İstanbul Spor Yazarları Derneğidir!.."

Zira İstanbullu kardeşlerimiz, genel kurullara "ceplerindeki kartla metroya binerek" gelip oy kullanacak, Anadolu'daki üyelerin ise "cebi paralı olan dernek ve gezi sever üyelerimiz hariç" genel kurulara gelmeleri mümkün olamayacaktır.

Olması için, Derneğin, "Anadolu'dan gelecek üyelerin yol, konaklama ve yeme içme masraflarını karşılaması" gerekir ki, bu da "Derneğin iflası" demektir.

Ortadaki tablo şudur; "artık genel kurullarda şube ve temsilciliklerin özgül ağırlığı olmayacaktır!.."

Yeni tüzüğe göre "özgül ağırlığı yok edilenler" bilmeliler ki, derneğin Genel Merkez organlarında artık "kendilerine lütfedilecek sembolik birkaç üyelikle temsil edileceklerdir" o kadar!..

Buyurunuz "İtSYD" ye, yani  İSTANBUL Türkiye SPOR YAZARLARI DERNEĞİ'ne; hayırlı ve uğurlu olsun!...