Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın "yeniden aday olacağını açıklayacağı" basın toplantısına, toplantının başlamasına dakikalar kala verdiği "keyfi bir emir" ile "Fenerbahçe'yi takip eden" spor muhabirlerini aldırmaması, basın toplantısını "kahvaltıya çevirip", sadece "anlı ve de şanlı yazar-çizer-yorumcu ve de spor servisleri müdürlerini muhatap alarak", basın toplantısını "onlarla" yapışı, "mesleğimiz ile kulüp başkanları ilişkileri" bakımından "kabul edilemez" bir uygulamanın "başlangıcı olma" tehdit ve tehlikesini gündeme getirdi. "Yaz-kış, sıcak-soğuk" demeden "Fenerbahçe haberlerini, gazetelerine, TV'lerine, dergilerine, radyolarına, ajanslarına, sitelerine yetiştirmek için" çırpınan arkadaşlarımızı "adam yerine koymamanın yolunu açan" bu uygulamaya yarın "başka kulüplerin başkanları" da itibar eder ve "Benim muhatabım, sadece ve sadece müdürler, ünlü yazar-çizerler ve yorumcular olabilir" derse, ne olacak?.. Bu "beklenmedik" ama "Aziz Yıldırım'dan beklenmesi gereken" mesleğimiz açısından "acı" gelişmeden sonra, "meslek kuruluşumuz" olan Türkiye Spor Yazarları Derneği yönetiminden ses seda çıkmamasını görmek, beni "Aziz Yıldırım'ın yaptığından" daha fazla üzdü!.. Kendi kedime sordum; "Bu dernek ne için kuruldu, ne için var?.." Başkanlarının ve yönetim kurulunun bazı üyeleri için "yurt dışı ve yurt içi seyahat ve toplantı, ödül, ziyafet organizasyonları acenteliği yapsın" diye mi; yoksa "akreditasyon sekreterliği ile yetinsin" diye mi, yoksa, yoksa "sucuk-köfte-tavuk partileri (19 Mayıs 2009 -dün) tertiplesin" diye mi?.. Ankara'nın önderliğinde "yıllardır yapılan eğitim seminerleri" de olmasa, "bu dernek neden var" sorusuna vereceğimiz "tek ciddi cevap" olmayacak, olamayacak, böyle şey olabilir mi?.. "Ümitsiz" bir ümitle, "Belki TSYD yönetiminin tepkisi olmuştur da, gazeteler sayfalarına koymamışlardır" diyerek, TSYD'nin resmi sitesine girdim; "tık" yok!.. Ama, sitenin ana sayfasında sayın başkanımızın "28 Ekim 2008'de yazdığı" yazı duruyor; demek ki "derneğimiz" 7 aydan beri, "başkanımızın anlatacağı" hiçbir şey yapmamış, yapamamış!.. 2. Başkan Faik Gürses'in "aylardır ve belki de yıllardır" ana sayfada "isminin ve resminin bulunduğu" yazı anonsunda "yazı eklenmemiş" ibaresi de durup duruyor, "tıpatıp" yönetim kurulu üyesi Zafer Ertem'in anonsu gibi!.. "Uluslararası İlişkiler Sekreteri" Murat Ağca'nın yazısı ise "iki" aylık; en yeni yazı bu; yazısının başlığı da; "Eğitimde reform şart!.." Sevgili Ağca, "eğitimde reformu bırakın" da, "uluslararası bir dernek olan" TSYD'nin "bu utanç verici" sitesinde bir reform yapın; reformu bıraktım, lütfedip güncelleyin; ayıp oluyor!.. Mayıs ayı bitiyor, ana sayfada hâlâ "TSYD-TURKCELL spor basını semineri Adana'na devam edecek" diye haber var; ne zaman edecek; dikkat; "25 şubat 2009'da"; neredeyse 3 ay önce yapılmış, bitmiş bir seminer; "devam edecek" öyle mi?.. İşte TSYD "böyle" bir yönetim tarafından yönetiliyor!.. "Büyük büyük etiketler-seyahatler-ziyafetler-ödüller-törenler"; oh ne âlâ, ne âlâ!.. Bütün bunlara "eyvallah" da, bari "yapmaları gereken işleri, tüzüğün emrettiği görevleri yapsalar"; o da yok!.. Bir siteyi güncelleyemediler ama bu devletin, bu yokluk dönemlerinde "trilyonlarca lira sarf ederek" yapıp, bize verdiği tesislerde "sıradan" restoranlara koruyuculuk yapmaya devam ediyorlar!.. İzmir'i anlıyorum; şube "15 yıldır gazetecilikten, spordan, spor yazarlığından elini ayağını çekmiş, başka işlerde ekmek parası arayan" bir arkadaşımızın, emekli üyelerimizin çoğunun oylarını alarak görevini sürdürmeyi başarması sebebiyle, yapacağı pek bir şey yok. Ama Ankara'ya şaşıyorum; ben bildim bileli, "böyle" yönetimlere karşı, dernek içinde "Hayır" bayrağını açan ve bunun mücadelesini yapıp gelen Ankara, şimdi "böyle bir yönetimin derneğin başında kalması için" omuz veriyor; bu yönetimi sırtında taşıyor!.. Tam da yeri; öyleyse öl Sezar!..