TSYD'nin yarını!..

A -
A +

Salı günü Ankara'da idim!.. Türkiye Spor Yazarları Derneği Ankara Şubesi'nin genel kuruluna katıldım! Zaman zaman "sert" eleştirilerin yapılmasına rağmen, genel kurul seviyeli, kardeşçe, dostça geçti, gerek Ankara'nın, gerek tüm spor yazarlarının meseleleri konusunda görüşler söylendi, tartışmalar oldu! Sonunda "teşekkür edilen" işler yapmalarına rağmen "seçime girmeyen" ve "bayrağın değişmesinin yolunu açan" Metin Gören başkanlığındaki yönetimin yerine "tek liste ile" pırıl pırıl, genç, heyecanlı ve "hedefini çizmiş" bir yönetim iş başına geldi; Uğur Tenekecioğlu başkanlığında... "Neler yapacaklarını" anlattıkları "2004-2006 Hedeflerimiz" adlı kitapçık, onların coşkularını, sorunlara bakış açılarını ve her şeyden önce "talip oldukları görevi" nasıl ciddiye aldıklarını gösteriyor!.. O yaşlarda, "o görevlere talip olduğumuzda" içimizden taşan coşkuyu, heyecanı ve "hizmet etme tutkusunu" hatırladım ve "bugünün çok zor şartlarında" dedim ki; "Allah yardımcıları olsun!" Üyeler olarak bizlere düşen görev, onlara "elimizden gelen yardımı yapmak ve destek vermek", onları "bizler için ve mesleğimiz için yapacakları mücadelede" yalnız bırakmamak olmalıdır ve inanıyorum ki; olacaktır! Hizmete "gönüllü olarak talip olan" ve "seçilen" genç kardeşlerimi, değerli meslektaşlarımı kutluyorum! Ankara'yı "emin ellerde bırakarak" İzmir'e dönerken, uzun uzun düşündüm; acaba bütünüyle derneğim ve mesleğim "emin ellerde mi idi?" Onur Belge yönetimi "göreve talip olurken" doğrusu ya bu konuda ümitli idim; ama geçen iki yıl, bu ümitlerimi büyük ölçüde zayıflattı; hatta yok etti! "İdare etme" sanatını sadece "idare edelim de bugün de geçsin" anlamına alan, fair-play'i "herkesle barışık olmak için mavi boncuk dağıtma" ya da "çok şeyi görüp de görmeme" hatta "göremediklerini göstermek isteyenlere sırtını dönme" şeklinde aldığını ortaya koyan, yığınla olayın sorumluluğunu ve tabii bunların sonunda "mesleğin ve derneğin kaybettiği irtifaın da sorumluluğunu omuzlarında taşıyan" bir yönetim!.. Yeni iki yıl için derneğimizi "kimin ve kimlerin yöneteceğini" henüz bilmiyoruz; Onur Belge aday olacak mı, olacaksa hangi ekiple olacak, onu da bilmiyoruz... Ya da "bir rakip çıkacak mı", çıkacaksa hangi ekiple çıkacak, onu da bilmiyoruz! Ama, diliyor ve istiyorum ki; "derneğe koordinatör olacak, günlük bütün işleri ve yükü şubelere devredecek, bunun için gerekli tüzük değişikliklerini yaparak onlara idari ve mâli bakımdan daha güçlü yetkiler ve iyi imkânlar sağlayacak" ve böylece "bütün zamanını ve gücünü temsil etme, denetleme görevleri ile her şeyden önce dernek ve meslek olarak giderek erozyona uğrayan itibarımızı ve ağırlığımızı eski düzeyine kavuşturma mücadelesini her yerde ve herkese karşı yapmaya harcayacak" bir yönetimi derneğin başına getirecek bir "adam çıksın!.." Evet, işte "böyle" bir lideri, böyle bir öncüyü, böyle bir adamı ve ekibini hasretle bekliyorum! Herkesin ortasında "ana avrat" hakaret edilen üyemin hakkını korumak için, yaptığı şikâyeti, "Ne diyorsunuz" diye, hakareti yapana ve onun içinde olduğu kuruluşa "iki satır yazı ile göndermekle yetinen" bir yönetimi değil!.. Spor yazarlarına "hakaret etmeyi" adeta TV ekranlarında oturmanın ve spor sayfalarında yazmanın "ilk şartı hâline getirmişleri" seminerlerimize "konuşmacı olarak" davet edip "aklayan" ve "söylediklerini meşrulaştıran" bir yönetimi değil!.. Spor yazarlarına "ağız dolusu hakaret edip", hatta bir de "Ah dövebilseydim" yakınmasını yapan "sözde" büyük kulüp yöneticilerine karşı, "araya girenlerin sağladığı" bir "kapalı devre telefon özürü sonucunda" susup oturan bir yönetimi değil!.. Say say bitmez!.. Elimde Diyojen'in feneri, mesleğime, derneğime ve "benim derneğimin yönetimi"ne "yazık etmeyen" bir genel başkan ve ekibini arıyorum ve kendi kendime soruyorum; bulabilecek miyim?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.