Turgay Şeren!..

A -
A +

Sadece "büyük bir kaleci" değildi, Türk sporunun "en büyük kaptanlarındandı"; dahası "Efsane" unvanını "hak eden" bir futbolcuydu!..
Çocukluğum, gazetelerin spor sayfalarında "Onu okumakla" spor yazarlığımın "gençlik" dönemi "Onu yazmakla" geçti, sonra da gazetelerin spor sayfalarında, statların basın tribünlerinde yazan ve oturan  meslektaşlar olduk!..
Telefonuma Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin "Turgay Şeren'i kaybettik" mesajı düşünce, dakikalarca "öyle kaldım"; o yarım asırdan çok fazla süreç, gözlerimin önünden bir film şeridi gibi akıp geçti. Evet, güzel günler oldu; büyük başarılar oldu, acı günler oldu; ki, bunlardan biri benim için "huzurevinde yaşamaya başladığı" haberini aldığım gündü ve işte sonunda en acı gün geldi; "sonsuz ayrılık!.."
Ama gene de bir "acaba" sorusu var kafamda; gün gelecek, "yukarılarda bir yerde" gene "beraber" olacak mıyız?..
Şeren ailesine, başta Galatasaraylılar olmak üzere spor camiamıza, yakınlarına, dost ve arkadaşlarına, elbette basın ailesine baş sağlığı dilerim. Allah rahmet eylesin ve nur içinde yatsın!..

Efsane???

Galatasaray TV "öyle hatalar yapıyor" ki, bir gazeteci ve izleyici olarak bazen "Bu da olur mu" diyerek koltuktan fırlıyorum!..
İşte, sadece "Galatasaray'ın değil, Türk futbolunun ve sporunun bir efsanesi" hayata veda etti; Turgay Şeren; hem de, GS TV'nin "Galatasaray'ın efsaneleri" dizisinin başlarına konacak bir efsane!..
Bu acı olayda bile "haberin ilk verilişi" bakımından "Fenerbahçe TV'nin gerisinde kalınmanın hesabı" nasıl verilir, bilmiyorum, ama ben "başka" ve "önemli" bir pencere daha açacağım:
Geçen gün, "Galatasaray efsaneleri" dizisinden birini izledim ve yukarıda yazdığım gibi, koltuğumdan fırladım; "Bu olmaz, olamaz!.."
Zira dizide, "Galatasaray'da sadece bir sezon (1993 / 1994) oynamış" Cihat Aslan vardı; evet "sadece bir yıl oynamıştı!.."
Bu kadar ucuz muydu; "Galatasaray'da efsane olmak?"
Cihat Aslan'ı çok severim, "Galatasaray'da hoca olmasını" da isterim; ama "Galatasaray'ın efsanesi" olmak??? 
Sevgili kardeşim Can Erbesler, "TV'nin başına getirildiğinde" çok ümitlenmiş, hatta "TV yönetiminde olumlu bir değişiklik yapıldığına dair" yazı da yazmıştım; ama, üzülerek söylemeliyim ki, beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattın!..
Turgay Şeren'in vefatı, GS TV'nin "efsaneler" konusunda yaptığı" Büyük değerlendirme hatasını", ne büyük hatası; "büyük değerlendirme yanlışını" açık açık ortaya koyunca, "bugünlük" sadece bu büyük yanlışı yazmak benim için zorunluluk hâline geldi; bu dizide bu hataların devam etmemesi için!..
"Efsane" değerlendirmelerini "böyle" yapmaya ne hakkınız, ne de yetkiniz var; bunu unutmayın, sevgili Can!..

Şaka!.. 

Sadece İstanbul'da bile "milyonu çok geçen" taraftarı olan Galatasaray'da, "sayısı 300'ü bulmayan" ve çoğunluğu çoluk çocuk bir grubun Florya'da kameralara ve objektiflere "poz verdiği" bir olayı, "Galatasaray'da dev protesto" diyerek yayınlayan "bazı" gazeteler dün sabah beni kahkahalarla güldürdü.
Bu tablo, "Günün Şakası" olmayı hak ediyordu, ama "gazeteciliğimiz açısından" doğrusu "ağlanacak bir durumu" da gözler önüne serdi. Zira spor sayfalarımız ve ekranlarımız, sosyal medyada "örgütlenen büyük (!) bir taraftar grubu" ile adeta el ele "dev bir protesto eylemi" hazırlığı yapmıştı; günlerce süren bütün bu gayretlere rağmen, ortaya "tam bir fiyasko" çıktı!..
Bu "dev" gösteride "Dursun istifa" pankartının yanında, hiç olmazsa "Alp neredesin" pankartı da olsaydı; cümbüş tamamlanırdı; onu bile akıl edememişler; yazık!..

Hamit olayı!..

Neymiş; "Sneijder gönderilmek istenirken, Sabri ve Hamit ile nasıl sözleşme yenilenirmiş; asıl onlar gönderilmeliymiş!.."
Sabri konusunu dün yazdım; sıra Hamit'te!..
Hamit ile "eski yönetimler" uzun vadeli ve "kapı gibi", üstelik "parasal olarak okkalı ve garantili" bir sözleşme yapmışlar. Real Madrid'den "sakat olarak gelen" bu oyuncu, Galatasaray'da yıllarını "az sağlam, çok sakat" olarak geçirmiş, sözleşme gereği "okkalı paralar almış" ve de gerçekten sadece Galatasaraylıları değil, "hak / adalet" diyen herkesi olumsuz etkileyen bir tablo ortaya çıkmıştı.
Ve hele "geçen sezon" tablosu tam bir felaketti; "yat aşağı, en yüksek çıtadan al parayı!.."
"Bu durum" bu sezonda da devam edebilirdi; zira Hamit'in elindeki "kapı gibi" sözleşme "bir yıl daha geçerliydi!.."
Bu yönetim, nihayet "hidayete eren" Hamit'in de "olumlu yaklaşması" sebebiyle, "yeniden masaya oturmuş" ve "sözleşmenin devam ettiği bu sezon için" mali şartlarda ve garantilerde "indirim yapmış"; üstelik "geçen yıldan kalan alacaklarını" da, bu sezon alacağı paranın içine koymuştu. Yani, ortada "yeni bir sözleşme yapma yoktu"; ortada sadece ve sadece "kulüp lehine çok daha iyi şartlarda yeniden yapılandırma vardı!.."
"Yıl için ödenecek para, çöpe atılan sözleşmeye göre daha düşüktü, maç başı para yoktu, onun yerine oynadığı maçlarda alınacak puanlara göre, bütün oyunların alacağı oranda prim vardı"; o kadar!..
"Eski" sözleşme devam etse, ya da "kapının önüne konsa", elindeki "geçerli" sözleşmeye göre, Hamit'e "bütün hakları ödenmek zorundaydı"; şimdi soruyorum; kulüp için hangisi "daha" kârlı idi?..
Onca hatası, yanlışı, günahı olan bir yönetime "doğru yaptığı bir iş için" eleştiri yağdırıp, saldırmak, nasıl bir "taraftarlıktır"; anlayan beri gelsin!..

Zavallı futbol!.. 

"Beygir gibi koşanların" futbolu işgal ettiği ve "baş tacı" edildiği dönemin, dünya futbolunu getirdiği noktayı, Avrupa Futbol Şampiyonası finallerindeki tablo, bütün acımasızlığı ile ortaya koydu!..
Maç istatistiklerinin başına, "futbolcunun, takımın kaç kilometre koştuğu" konulunca, ortaya çıkan "sonucu penaltıların belirlediği ve bol bol da penaltıların kaçırıldığı bir tablo", futbolun bütün güzelliklerinin "ne için feda edildiğini" bütün dünyaya gösterdi!..
Hele hele "koşan beygirler" içinde, "derbide yarışacak cins ve kalitede olanlar" da ""çok az olunca",  maçları seyretmek "keyif" yerine, "işkence" haline gelmedi mi?..
İşte dünya TV'lerinde "en çok izlenen" dört  büyük spor organizasyonu aynı günlere rastladı; Avrupa Futbol Şampiyonası / Avrupa Atletizm Şampiyonası / Fransa Bisiklet Turu / Wimbledon Tenis Turnuvası!..
Acaba, kalite / keyif / coşku / heyecan / tatmin "hangilerinde" var, "hangisinde" yok; sorumdaki "tekil / çoğul nitelemesine bakarak" cevabı kolaylıkla verebilirsiniz; bilmem ki "futbolun düşürüldüğü zavallılık çukuru için" daha ne yazayım?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.