Türkiye'nin gücü!..

A -
A +

Herhalde "biraz" insafı, "biraz" iz'anı, "biraz" vicdanı olanlar çarşamba gecesi oynanan "Hırvatistan - Türkiye Milli Maçı'nı seyrederlerken" kendi kendilerine birkaç defa sormuşlardır; "Bu takımın başında neden Şenol Güneş yok?" "Zaman ve zemin olarak" çok yanlış bir kararla ve "durup dururken" Şenol Güneş'i görevden alanlar, onunla "mahkemelere kadar uzanacak" bir hukuki ve mâli anlaşmazlığa "bile bile" sürüklenenler, bilmem ki şimdi ne düşünüyorlar? "Görev verecekleri" yeni teknik direktör "bir yerlere kaçacak olsa" ya da "Ya hemen, ya hiç" diye bir şart koşsa ve nitekim "Şenol Güneş gönderilir gönderilmez o hocaya iş başı yaptırılsa" dersiniz ki; "Eee... Yapacakları başka bir şey yoktu!" Amma ve lâkin görülüyor ki; "Ne gelen var ve ne de hemen gelecek olan!.." Aksine, "gelmesi ihtimali olanların" isimleri ortaya atıldıkça, onlar için "daha gelmeden yıpranma kapıları ardına kadar açıldı"; önüne gelen "bir şeyler yazıp, çiziyor, konuşuyor!.." "Olurdu, olmazdı" tartışmaları arasında "olmaz" diyenler "şimdiden" öyle tavırlar alıyorlar ki; vay gelenin hâline!.. Geldiği andan itibaren "olmaz" vaziyeti alanlar başlayacaklar, olanca güçleriyle yüklenmeye... Hadi bakalım, önleyebilirseniz önleyin!.. Zira, bizim "yazar-çizerlerimiz, yorumcularımız" genellikle inatçıdır. "Benim dediğim olmadı ya, ben de onların dediğini ve yaptığını öyle bir hâle getireyim ve derslerini öyle bir vereyim ki, onlar da görsün bakalım günlerini!." derler. Mesela "anlı-şanlı" bir yazarımız hemen kararı verdi; "Ersun Yanal olmaz, zira onun şöhreti popülizmle sağlandı, daha ne bir kupası var, ne de büyük bir başarısı!.." "Kariyerci ve karizmacı grubun öncülerinden olan" bu sevgili meslektaşımız "ayni yazının içinde" aday sayarken "Raşit Çetiner'i Aykut Kocaman'ı, Samet Aybaba'yı ve Yılmaz Vural'ı öneriyor"; öyle ya "bu hocalarımızın" beşer-onar kupası var; başarıları ise, Türkiye sınırlarını çok aşmış, Avrupa'lara, Amerika'lara ulaşmış, öyle değil mi? İşte, Hâluk Ulusoy'un "zaman ve zemin olarak yaptığı büyük hata" ortada ve ne yazık ki, bu hatanın bedelini "göreve gelecek olan" hoca ödeyecek; ödemeye başladı bile!.. Çarşamba gecesi "beğenilmeyen, istenilmeyen" Şenol Güneş'in "geride" nasıl bir miras bıraktığı görüldü; "beğenilmeyen, yerden yere vurulan" yardımcısı Ünal Karaman'ın yönetiminde sahaya çıkan takım, "eğer" en "güvenilenleri" biraz iyi oynayabilseler, "görevlerini yapabilseler", yani Rüştü, Fatih Akyel, Gökdeniz, Serkan, Tuncay gibiler "vasata yaklaşsalar", Hırvatistan'ı "onların ülkesinde" mağlûp etmek "hatta" kolay da olacaktı!. Olmadı, olmadı ama, Şenol Hoca ve ekibinin nasıl "güçlü bir Milli Takım" yapılanmasını sağladıkları ortaya "bir defa daha çıktı!." "Beraberce" doğru-dürüst iki antrenman yapamamış bir kadrodan sahaya sürülen 20 futbolcu, Hırvatistan gibi bir ekibe "futbol olarak" meydan okuya okuya, "çok haklı bir beraberlik aldı"; pek âlâ öteye de geçebilirdi. Güle güle Şenol Hoca, bunlar senin eserin!.. Temenni ediyorum ki, "bayrağı teslim alacak olan" bu eseri daha da güncelleştirsin ve güzelleştirsin!.. Bir başka sözüm de Hakan Şükür'e; seni bitirmek için el ele verenlere "ders vermeye" devam ediyorsun; "istediğin pasları" bir maç boyu alamamana rağmen, "kendini göstermek isteyen" gençlerin "egoizmine" rağmen, "Türkiye'de hâlâ eline su dökecek santrfor olmadığını" bir defa daha gösterdin; böyle devam et!.. Ayrıca Zafer Biryol'u ve Tolga'yı da kutlarım; "yılların millisi" gibi oynadılar ve "en iyiler" arasına girdiler!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.