Hafta içinde Sabah gazetesinde "TOKİ Başkanı'nın, Seyrantepe Projesi ile ilgili" açıklamaları vardı; okurken tüylerim diken diken oldu!.. Her satırı, her kelimesi "dikkatli ve onurlu Galatasaraylılar" için "hakaret" doluydu, "aşağılama" doluydu!.. Başkan, proje maliyetinden söz ederken "Biz o parayı asla vermezdik. Bu talebi de elimizin tersiyle ittik" diyordu!.. Elbette, "projeyi kabul etmemek, reddetmek" en tabii hakları idi ama, "Elimizin tersi ile ittik" ne demekti; bu "üslûp" neyi ifade ediyordu?.. Karşısında, koca Galatasaray, koca Galatasaray camiası vardı!. Fenerbahçe Stadı'nın "parça parça" ve de "ruhsatsız" yapılmasına, "VİP otoparkından, otoyola bütün kanunlar, yönetmelikler çiğnenerek çıkış yapılmasına" göz yuman bu devletin bir üst düzey görevlisi, "Galatasaray'ın bütün işlemleri yasal olarak yapılan" projesini "Kabul etmedik" sözleriyle değil, "Elimizin tersi ile ittik" ifadesiyle karşılıyordu ve koca Galatasaray'ın Başkanı, bu sözleri "yutup" oturuyordu; olacak şey değil!.. Sadece Başkan Özhan Canaydın mı, ya "öteki" Galatasaraylılar, ya camia, ya "Galatasaraylıyım" diyen yazar - çizer takımı?.. Bitmedi; haber devam ediyordu: "TOKİ Başkanı Bayraktar, maliyet düşmediğinden ihalenin şartlarını ve sistemini tamamen değiştirme yoluna gittiklerini söyledi. Proje için şartname alan firma sayısının 20'ye yükseldiğini ve aralarında önemli yabancı isimlerin de bulunduğunu açıklayan Bayraktar, her firmanın kendi projesi ile geleceğini ve oluşturulan kurul tarafından en uygun olanın seçileceğini belirtti. 'İsteyen firma 190 milyon euroluk kompleksi kabul etsin. İhaleyi, belirttiğimiz şartları içinde barındıran projeyi en uygun fiyat ile yapabilen kazanacak' diyen Bayraktar, seçici kurulun 9 kişiden oluşacağını; bunlardan 5'inin TOKİ, 2'sinin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve diğer 2'sinin de Galatasaray temsilcisi olacağını söyledi." Şimdi söyleyin ey sevgili okurlarım; "bu açıklamayı okuduktan sonra", müteahhit olsanız ve de ihale şartnamesi alsanız, "dönüp de 190 milyon dolarlık projeye bakar mısınız"; yoksa "belirtilen şartları içinde barındıran" işi en ucuza bitirecek bir proje mi yaparsınız; zira daha baştan açıklanıyor ki; "Böyle yapan kazanacak!!!" Bir soru daha; o zaman "o kurulan seçici kurulun işi ne?.." Böyle ihale olur mu?.. Galatasaray yönetimi ne yapıyor?.. Yaptığı ortada: "Sus" ve otur, dahası "Her sözü ye" ve otur!.. Bitmedi, sevgili Galatasaraylılar!.. Haber devam ediyor: "Yapılacak stadyumun tamamıyla Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün malı olacağının ve çok amaçlı kullanılacağının altını çizen Bayraktar, 'Bizim pazarlığımız da işimiz de onlarla. Muhatabımız Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü. Galatasaray ile kendi aralarında anlaşsınlar. Galatasaray'ı bağlayan durum Ali Sami Yen'in kullanım hakkına sahip olmaları ve Seyrantepe'nin tahsisi' diye konuştu. Bayraktar şöyle devam etti: 'Stadın 52 bin kişilik olacağını söyledik. Herkese projenizle gelin, bakalım' dedik. Eskiden tek bir proje vardı, fakat şimdi durumu değiştirdik ve 20 şartname, 20 farklı proje demek oluyor. Bugünkü Sami Yen'de yapılacak proje de var ortada. Bu işin olmasını en çok Galatasaray cephesi istemeli. Eğer olmazsa biz kamuyuz, ne kadar üzülürüz? Yüzde 10. Yüzde 90 Galatasaraylılar üzülür. O nedenle herkes birbirine yardımcı olmalı." Bir yandan "Bu stat tamamıyla Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nündür" diyor Sayın Başkan, sonra da "Eğer olmazsa, biz kamuyuz, ne kadar üzülürüz? Yüzde 10. Yüzde 90 Galatasaraylılar üzülür" diyor!.. Bu nasıl bir çelişkidir; stat "değil" ya (Zira Sayın Başkan da açık açık söylüyor; bir devlet kuruluşu olan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün olacaktır), Galatasaray'ın olacak bile olsa, "bu bir milli yatırım, bir milli servet değil midir"; Anayasa "sporun desteklenmesini" neden istemektedir; binlerce gencin spor yaptığı bir büyük kulübün , hem de "kamu yararına bir kulübün", yapılamayan yatırımına "devlet yüzde 10 mu üzülür?.." Şimdi geliyorum asıl soruya, Galatasaray'ın Sayın Başkanının cevabını vermesi gereken soruya: "Böyle tahkir ve tezyif edici bir durumla Fenerbahçe Başkanı ve camiası karşılaşsa idi", ne olurdu?.. Bilmem ki, hâlâ "Galatasaray Başkanlığı koltuğunda nasıl oturuyorsunuz", Sayın Özhan Canaydın, nasıl oturuyorsunuz?.. > Bu başkana yakışır bu golcü!.. Ortaya çıktı ki, "Ümit Karan'ı isteyen Fenerbahçe değil, Fenerbahçe'yi isteyen Ümit Karan imiş!.." İki telefon ile gerçeği öğrenebilecek konumda olan Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın, "bunu yapmadığı için" gene, hem kendisini, hem de kulübünü ofsayta düşürdü!.. "Fenerbahçe'ye tarizde bulunan açıklaması", daha "mürekkebi kurumadan", misliyle kendisine döndü ve Fenerbahçe'den "hak ettiği" cevabı aldı!..Bu zat, Galatasaray'dan da, spor ve futbol dünyasından da "o kadar kopuk" ki, benzer hataları sık sık yapıyor!.. Urla'daki Galatasaraylı bakkal bile "Ümit Karan olayı patlayınca" demişti ki; "Bak göreceksin Öcal Abi, mutlaka Ümit gitmiştir. Bu kaçıncı oluyor, bu adam Galatasaray'a yaramaz!.." "Bunca yıllık Ümit Karan'ı bile tanıyamayan" bir başkan nasıl olur; işte Özhan Canaydın gibi olur!.. Ya Adnan Polat'ın söylediği; "Ümit Karan konusunda canım çok sıkıldı. G.Saray'da kalmak istemeyeni asla tutmayız" sözü?.. İnsan "birinciye üzülür, ikinciye üzülür", dördüncü, beşinci, onuncuya üzülür mü?.. Bu kaçıncı olay?.. Gazete arşivleri orada; sekreterine emir verse, o arşivlerde "kaçıncı defa olduğu" haberleriyle, resimleriyle "öylece" duruyor!.. Ümit Karan, "Galatasaray'da kaldıkça" daha "çoook" canı sıkılacaktır; haberi olsun!.. Asıl "canların sıkılması" gereken husus, "cin olmadan çarpmaya kalkışan" böyle bir futbolcunun önünde "Aman gitme" diye yalvar yakar olunmasıdır ve de bu futbolcunun, gençlere "kötü örnek" olmasıdır; işte kaleci Fevzi olayı!.. "Ümit gibi" kendine oynayan, gözü dışarıda olan "inandırıcı olarak" bir defa bile "Galatasaraylıyım" demeyen bir golcüyü bulmak kolay, "kaçan" Fevzi'nin "ne olduğunu" çok değil bir - iki yıl içinde görecek Galatasaraylılar; elbette Özhan Canaydın ve Adnan Polat da!.. Dizlerini dövecekler ama, geçmiş ola!.. > Affan Keçeci'ye inanmak!.. Bu satırları, Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu'nun toplantısından önce yazıyorum. "Yabancı oyuncu sayısı" konusunda ne karar çıkacak "henüz" bilmiyorum. Dünkü yazım, "birkaç gün önce" bu konuda "net" bir açıklama yapan Federasyon Başkan Vekili Affan Keçeci'nin "Yürürlükte olan uygulamada değişiklik olmayacak" şeklinde özetlenecek sözleri ile ilgiliydi ve ben Keçeci'nin sözlerine inanarak, "kararın ne kadar doğru olduğunu" savunuyordum!.. Aynı gün Türkiye'nin spor sayfalarında, yani benim yazımın bulunduğu sayfalarda Futbol Federasyonu'nun kararının "6 artı 2" olacağını belirten haber de vardı!.. Ve elbette "bu haberin" güvenilir bir kaynağı da vardı!.. Büyük bir ihtimal ile karar "6 artı 2" olacak!.. Gene de "Acaba" diyorum ve "şu anda" nihai kararı bilmiyorum!.. Ama bildiğim bir şey var; karar eğer "6 artı 2" çıkarsa, artık Futbol Federasyonu başkan vekili Affan Keçeci'nin hiçbir sözüne inanmanın mümkün olamayacağı!.. Bence "6 artı 2'den" de önemli bir durum!.. Dilerim, Affan Keçeci'yi "bu duruma düşürecek" bir karar çıkmaz!.. > İşte bizim medyamız!.. "Kısa bir dönem" Antalya'da tatildeyiz. Sevgili kardeşim Hıncal Uluç ve birkaç "sevgili" dost ile beraber "dinleniyor", bol bol spor sohbeti yapıyoruz; aramızda "Turgay Demirel - Tanjeviç - Doğan Hakyemez" sevdalısı (!) sevgili Ünal Özüak ve Galatasaray'ın genç ve "önemli" üyelerinden Özcan Karamahmutoğlu da var!.. Hafta içinde hemen hemen her gazetede bol bol "Feldkamp'ın Galatasaray idmanlarındaki tutumunu" ön plâna çıkaran koca koca haberler, resimler var!.. Hıncal dayanamıyor ve kahkahayı basıyor: "Bunlar daha 10 gün önce Feldkamp için neler yazıyor, ne haberler yapıyordu. Şimdi destanlar yazıyorlar, bu nasıl bir gazetecilik?.." Ve büyük gazetelerden birindeki kocaman bir resmi gösteriyor; "Feldkamp'ın öğrencilerine taç nasıl atılır" dersi verdiği anı görüntüleyen bir resmi ve kahkaha atmaya devam ediyor: "Kaç defa yazdım, 'bu Galatasaraylı futbolcular taç atmayı bile bilmiyor, kendi attığı taçtan gol yiyen takım olur mu' diye, ne kadar haklı olduğum ortada; işte koca Feldkamp bunca yılın futbolcularına nasıl taç atılacağını öğretiyor!.." Ünal ile Özcan beraberce espriyi patlatıyorlar; "Şimdi herkes Feldkamp'ı Hıncal yönlendiriyor diye düşünecek, yandı koca Alman!.." Koca Alman doğru yolda!.. Galatasaraylılar, bu sezon hem tribünde, hem TV başında "mutlu" olacaklar; Feldkamp'a güvenmek ve inanmak; işte bütün mesele!..