Tuzak!..

A -
A +

Tuzak!.. Önce geçen haftanın sonuna doğru Vatan Gazetesi'nin "spor sayfasında yayınlanan" şu haberi okuyalım: "13 Nisan'da Profesyonel Futbolcular Derneği'nin Polat Otel'de düzenlediği gecede futbol camiasının önde gelen isimleri bir araya gelirken en ilginç diyalog Ersun Yanal ile Hagi arasında yaşandı. Hakan Şükür'ü defterden silen Yanal, yıldız futbolcudan sezon başından bu yana üst düzey verim alan Hagi'ye 'Elinde Hasan Kabze ve Necati Ateş gibi iki tane adam varken neden hâlâ Hakan Şükür'de bu kadar ısrar ediyorsun? Artık Hakan'ı oynatma. Takımını yavaşlatıyor' derken ortam bir anda buz kesti. Hagi şaşkın şaşkın Yanal'a bakarak gayet nazik bir üslupla cevap verdi: 'Sezon başından bu yana Hakan Şükür bize çok büyük faydalar sağladı. Antrenmanlarda en çok o çalıştı. Maçlarda da çok kritik goller attı. Kendisinden çok memnunum. O çok iyi bir profesyonel.' İkili daha sonra selamlaşarak ayrıldılar." İşte, "Galatasaray - Gençlerbirliği maçınca Hakan Şükür'e yapmaması gereken çirkin hareketleri yaptıran" dolduruş, bu haberle başladı!.. Tıpkı, Ersun Yanal'ın "hiçbir haklı gerekçe göstermeden" Hakan Şükür'ü "Milli Takım'a almayacağını" ilân ettiği günkü gibi... O tartışmalar arasında, "son derece duygusal olan" Hakan Şükür "futbolcu olarak haftalarca kayboldu gitti!.." Sonra "kendine geldi ve çok iyi işler yapmaya başladı", birden ortaya "inancı ile ilgili haberler" atılmaya başladı; iş "Galatasaray'da gruplaşmaya, Milli Takım'a alınmama sebebine" kadar uzatıldı; Hakan Şükür "futbol olarak" gene haftalarca kayboldu!.. Sonra "gene döndü" ve "üst üste golleriyle Galatasaray'ı kazandırmaya başladı"; Kupa finalinde Fenerbahçe'ye "biri yarım, 3 gol attı!.." Ve "ertesinde" yukarıya aldığım haber patladı!.. "Doğru" mu? Haber çıktıktan sonra "tam 6 gün", ne Ersun Yanal'da, ne de Hagi'de "tık" var!.. Yani, "duygusal" Hakan Şükür, "gene kalbinden oklandı!.." Sonra, "Gençlerbirliği maçındaki" o "çok hazin" 71'inci dakika!.. Hakan'ı yıkan ve otobüste dakikalarca hüngür hüngür ağlatan , Hagi'nin "intihar ettiği" dakika!.. Hakan Şükür'ün de, "benzer" kritik maçlarda ve "benzer" dakikalarda, "kendisini oyundan alan" hocası Lucescu'ya, "takımın galip gelmesinin hırsı ve arzusu içinde, sorumluluğu omuzlamış" bir futbolcu olarak gösterdiği tepkiye "benzer" tepkiyi ortaya koyabileceğini "düşünemeyen" bir teknik adam!.. "O teknik adam" ki, "bu tepkiyi ortaya koyan" oyuncusu ile yıllarca "beraber futbol oynadığından", onu çok iyi tanımış olması gerek!.. "3 gün" yukarıdaki haberle "yatıp kalkan" Hakan'ı, "Ersun Yanal ile bir olup yok etmeye çalışan" bir Hagi olmak ne anlama geliyor? "Ligin en kritik son 3 haftasında" ortaya atılan ve o saate kadar "yalanlanmayan" bu haberin Hakan Şükür'ün ruhunda meydana getirdiği fırtınalar, "mağlûp durumda olan" Galatasaray'ın kaptanına, "71'inci dakikada oyundan alınma" kararıyla birleşince, neler yaptırır, işte gördük!.. Ey Hagi, olmadı ve olamazdı ya, diyelim ki "işlemeyen sol tarafı, tamamen kapanmış rakibe karşı doldur boşata dönmüş bir maçta, çıkaracak başka futbolcu kalmamış gibi, Hakan Şükür'ü çıkarıp Cafercan'ı almakla işlettin ve Galatasaray Hakan'sız, hatta Cafercan'la goller atarak maçı kazandı"; ne olacaktı? Fenerbahçe'yi, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda "kendi elinle bitirdiğin" Hakan'sız yenebilecek miydin? Ersun Yanal'ı ve Hakan düşmanlarını "mest eden" kararınla, "Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük santrforunu", adeta "umumi istek üzerine" bozuk para gibi harcadığının nasıl farkında olamazsın? Hakan'ın "o anda" seni, "Ersun Yanal'la el ele vermiş olarak düşünebileceğini" nasıl düşünemezsin? "Galatasaray'a, Hakan'a ve sana kurulan tuzak" buydu ve düştün!. Oyundan alındığında sana "o sözleri söyleyen" ve "kaptanlık pazubentini çıkarıp yere atan" bir futbolcuyu "kim olursa olsun, hemen ve süresiz kadro dışı bırakman gerekirdi", eğer "hoca isen ve teknik direktörsen" bunu yapmalıydın; yapamadın!.. "Bunu yapamayan" bir hocanın, bir teknik direktörün "hemen işi bırakması gerekirdi"; onu da yapamadın!.. Benim için, "pazar günü Fenerbahçe'yi yensen" de, üstüne "10 tane daha derbi zaferi eklesen" de, "Galatasaray Teknik Direktörü" olarak "işte bunun için" bittin!.. Ve, "büyük bir itina ile bir sezon boyu yerden göğe dizdiğin küplerin, en altındakini kendi elinle çekerek" çok yazık ettin!.. Ve de, hayret ki, ne hayret; "bütün bunlar olup bittikten sonra", Ersun Yanal çıktı, Sabah Gazetesi'ne "2 satırlık" bir açıklama yaptı; "Ben Hakan Şükür'le ilgili olarak hiçbir teknik direktörle konuşmadım, bu benim işim değil!.." "6 gündür neredeydin" ey Ersun Yanal? "Böyle büyük tahribatlar yapabilecek" bir haber, "anında" yalanlanmaz mı? Ahmet Çakar'ın hakkındaki "teşvik primi dağıtımı" ile ilgili "tüyler ürpertici açıklamalarını" ne zaman cevaplayacaksın; yoksa 75 yaşında "hatıralarını yazarken mi?" Hani, "bu iddiaları ortaya atanları, mahkemelerde sürüm sürüm süründürecektin"; ne oldu? Söyler misin bütün millete; "sırtına bu iddialar yapışmış olan" bir teknik adamın Türk Milli Takımı'nın başında işi ne? "Hakan ile uğraşacağına", kendini ve de derhal "bu iddialardan arındırsana!.." Yoksa "bu da mı, senin işin değil?"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.