Aday oluşları, seçilişleri konusunda "bin bir türlü iddia ve söylenti olan" kişiler, daha "koltuklarına ısınmadan" ve "spor kamuoyuna güven vermeden" garip işler yapmaya başladılar!.. Sanki görevleri, "eski federasyondan daha iyi çalışmak ve daha iyi işler yapmak değil", Türk futbolunu "karmakarışık etmek!.." Dün bir bugün iki; şu tabloya bakınız!.. Birinci cephe: Federasyon ve Trabzon!.. Levent Bıçakçı Federasyonu, "Trabzon'u, Trabzonspor'u, Trabzonlu'yu karşısına almak için" inanılmaz yanlışlar yaptı, yapmaya da devam ediyor!. "Ulusoy" kompleksi içinde, Bıçakçı'nın Trabzon ve Trabzon seyircisi için söyledikleri daha unutulmamışken, federasyon bünyesinde sürdürülen idari ve teknik "Trabzonlu kıyımına" ne demeli? "Bu gidişle", Trabzon'da her bulvara, her meydana bir "Halûk Ulusoy heykeli" dikilecek galiba!.. Ve de Bıçakçı ile federasyonunun üyelerinden hiç biri Trabzon ili sınırlarından içeriye adım atamayacak! Dünkü Türkiye'nin spor sayfasında açıklanan federasyondaki "Trabzonlu kıyımı", benim tüylerimi diken diken etti; Trabzonlu'nun ne düşüneceği ortada değil mi? Bıçakçı, adeta "kör gözüm parmağına" diyerek ne yapmak istiyor? İkinci Cephe: Merkez Hakem Komitesi ve Beşiktaş!.. MHK ve hakemleri, kim ne derse desin, "Beşiktaş'ın üstüne üstüne gitmek için" elinden geleni yapıyor ve yapmaya da devam ediyor! Elbette "durdurulamayan" kötü gidişte Beşiktaşlı yöneticilerin, teknik adamların ve futbolcuların rolü büyük ama, "önemli" hakem hatalarının ve "büyük" tartışmalara yol açan pozisyonların ısrarla ve inatla her hafta "Beşiktaş'ın üzerinde olması" nasıl izâh edilebilir? "MHK'yı federasyon heyetinden ayrı seçmek" gibi bir büyük tuzağı kanunun içine yerleştirenler ve "kanun hazırlanırken" buna ses çıkarmayıp da bugün "FIFA bile istemiyordu, yanlış oldu" diyen Şenes Erzik gibi anlı - şanlı danışmanlar iftihar edebilirler; bu gidişle "MHK seçiminde kaybeden listeleri destekleyen kulüplerin başına çorap örülmektedir" iddialarının sonunun gelmesi mümkün mü? Bakalım işin sonu nereye varacak? Üçüncü Cephe: Ersun Yanal ve Galatasaray!.. Göreve geldiğinden beri "ilk seçtiği" aday kadrodan başlayarak "birbirini tutmayan" açıklamalar yapan, çelişkilere düşen, eleştirilerden etkilenen, "kötü sonuçlar" konusunda doğru dürüst gerekçeler söyleyemeyen bir teknik adam görüntüsündeki Ersun Yanal, "çok kritik maçlar öncesinde", eliyle Milli Takım'ın ve kendisinin altına bir "Hakan Şükür bombası" koydu!.. "Eğer bir yerlerden verilen sinyalin ve talimatın gereğini yerine getiriyor, ikinci bir Galatasaraylı'yı 100 defa milli yapmayacak" ya da "arkadaşlarını Cuma namazına götürdüğü için, bir başka yerden gelen sinyal ve talimatın gereği olarak Hakan'ı Milli Takım'dan kesiyor" iddialarının gerçekle ilgisi yoksa, anlaşılıyor ki, "bu olay" onun olgunluk döneminden çok uzakta olduğunu gösteriyor!. "Kendini ispatlamak için", Türk futbolunun gelmiş geçmiş "en büyük iki santrforundan birini", hem de "iyi olduğu bir dönemde" göz göre göre yemeğe çalışıyor!. Hem yazık, hem ayıp!.. Ve tabii, Galatasaraylılar kıyameti koparıyor: "Ersun Yanal, bir taşla iki kuş vuruyor, hem hücum gücümüzle, hem defansımızla oynuyor!" Doğrudur; Yanal, "duygusal olduğunu çok iyi bildiği halde", aylardır Hakan Şükür'le oynuyor ve medyadaki Hakan Şükür düşmanlarına malzeme hazırlıyor. Baştan "Ben Milli Takım'ı gençleştiriyorum ve kendi kadromu kuruyorum" dese, Hakan Şükür'ü, Bülent Korkmaz dahil benzerlerini kadroya almasa, tartışma bu kadar büyümeyecek. İşe "tam tersini söyleyerek" başlıyor ve dikkat ediniz "hâlâ" bunu söylemiyor; neden? Sanki "tartışma bitmesin, gündemde kalsın" ve "Hakan da, Galatasaray da yıpranmaya devam etsin" der ve "bunu ister" gibi bir hâli var, Yanal'ın!.. Onun için tam tersini yapıyor; "kestirip" atmıyor; hatta Bülent'i "ağabey" diye kadroya çağırarak, işi daha da büyütüyor!.. Mevsim başından beri Galatasaray'ın en iyisi ve istikrarlısı olan Hakan'a, inandırıcılığı olmayan "teknik bir mesele" gerekçesiyle bu "insafsızlığı ve haksızlığı" yaparken, sakatlığı sebebiyle Galatasaray'da hiç oynamayan Bülent'i kadroya çağıran Yanal'ın "iyi niyetli" olduğuna Galatasaraylılar inanabilir mi? Bıraktım Galatasaraylılar'ı, "normal" bir futbolsever inanabilir mi? Bakın, Galatasaraylılar "işi nereye kadar götürerek", ne demeye başladılar: "Yanal, hem Hakan'ı bitirmeye çalışıyor, hem de Bülent'siz oturmaya başlayan Galatasaray defans dörtlüsünün içine bir bomba koyuyor: Milli Takım'da oynayacak ve kaptanlık yapacak olan Bülent için, Hagi Galatasaray geri dörtlüsünün neresinde yer açacak? Açamayınca da Bülent, Galatasaray'ın içinde neler yapacak?" Levent Bıçakçı'yı "ite ite göreve getirenler", sanıyorum Trabzon'a, Beşiktaş'a ve Galatasaray'a karşı açılan bu "üç cepheli savaştan çok memnunlar!.." Çubuklarını yakmış, eski federasyonun başkan vekili Ata Aksu'nun "Bu sezon mutlaka Fenerbahçe şampiyon olacak" sözünün gerçekleşmesini sağlayacak "gelişmeleri" kıs kıs gülerek seyrediyorlar!.. Beşiktaş devre dışı kaldı... Sırada Galatasaray var... Ondan sonra "kadrosu dar" Trabzonspor'a bir - iki darbe...Ve işlem tamam!.. Yaşasın şampiyon!