Faruk Süren, bütün uyarılara ve itirazlara rağmen, sadece "nakit para" için "Ben yaptım oldu" diyerek, tıpkı "AIG ortaklığı" gibi, "Gider yok, gelir var, devamlı dağıtılacak temettü var" şeklinde özetlenecek bir "şirket" ile Galatasaray'ın geleceğini ipotek altına sokmuştu!.. Olacak şey mi?.. "Giderler kulübün üzerine, net gelirler şirkete ve şirket ortaklarına!.." Böyle kurulan bir şirketin "Galatasaray'a mı, yoksa ortaklarına mı hayrının dokunacağı" baştan belliydi ama, "işin ne menem bir çark olduğunun anlaşılması" yıllar aldı!.. Sonra akıllar başa geldi ve "Galatasaray'ın iki şirketinin birleştirilmesi" ile "kulüp aleyhine işleyen nalıncı keserinin düzeltilmesi" yolu seçildi, seçildi ama "işler" tam bir çıkmaza girdi!.. Zira, "ellerinde kârlı şirketin hisse senetlerini bulunanlar", bu birleşmeye "haklı" olarak karşı çıkmaya başladılar ve Galatasaray Sportif Sınai ve Ticari Yatırımlar AŞ'nin "Borsadaki en büyük ortağı" uluslararası yatırım fonu QVT Financial LLP, "bu birleşmeye karşı çıkarak" Galatasaray hakkında suç duyuruları yapmaya başladı!.. Bu arada da Sermaye Piyasası Kurulu'ndan da "birleşmeyi kabul etmemesini" istedi!.. Olay son derece ciddi ve Galatasaray'ın da, Galatasaray yönetiminin de başını ağrıtacak ve onları sıkıntıya sokacak cinsten!.. Eski SPK Başkanı Ali Naci Karacan, konu ile ilgili olarak "İki şirket birleştiği zaman değer katmayacaksa eğer, daha iyi olan şirket hissedarlarına zarar verir. Halka açılmada her türlü kuralın konulması ve bunların küçük yatırımcı aleyhine değiştirilmemesi gerekir. SPK' nın birinci misyonu, küçük yatırımcının haklarını korumaktır. Özellikle halka açık şirketlerde şirket değerinin korunması önemlidir. Şirket değerini koruyamazsanız küçük pay sahiplerini de koruyamazsınız" derken, herkese "SPK'dan çıkabilecek karar" konusunda da bir mesaj veriyordu!.. SPK'nın birleşmeye "Evet" demesi ihtimali için de Karacan şöyle diyordu: "SPK, eğer birleşmeye 'evet' diyecekse iyi bir fiyatla çağrıya bağlaması gerekir. Bunun artırılmış bir çağrı fiyatıyla olması gerekir. Hatta çağrı meselesinin birleşmenin ön şartı hâline getirilmesi lâzım. Aslında SPK' nın bu talebi çoktan reddetmesi gerekirdi. Bu konu gündemde durdukça şirketin hisse senedi fiyatı üzerinde manipülasyon tehlikeleri artar!.." Buyurun cenaze namazına!.. Her şey "yüze göze bulaştırılmış" vaziyette; Riva işi; Aslantepe, yani "stat" işi; teknik direktör işi; transfer işi; sportif şubeler ve faaliyetler işi; kısacası "her şey ama her şey!.." Ve hâlâ Başkan Özhan Canaydın "Keyfim bilir, istediğim kadar bu koltukta otururum" diyor!.. O koltukta oturdukça da, Galatasaray uçuruma gidiyor!.. Camia ve taraftar uyusunda büyüsün; "Riquelme geliyor!.." Bilmem ki "kaç yıldır" geliyor?.. Utanın!... Haziran'da seçim!.. "İmzacılar" hukuki süreçte de "sonuç alsalar" bile, belli oldu ki, Hâlûk Ulusoy Federasyonu "isterse" aylar boyu iş başında kalabilir; mahkeme sonucuna, sadece "atanan bilirkişinin bir bakanlığın danışmanı olması ve itiraza rağmen değiştirilmemesi" yüzünden yapılacak itirazın Yargıtay'da karara bağlanması bile aylar ve aylar sürecektir. Doğrusu, haziranda yapılacak Mali Kongre'de "seçim" maddesinin gündeme konmasıdır!.. Zira, Federasyon'da önemli kan kayıpları vardır, "kurullar" konusunda "ciddi iddialar" tekzip edilemeyecek hâle gelmiştir!.. Ulusoy "devam edecekse", mutlaka güven tazelemeli ve "kurullarını" yeniden dizayn etmelidir!.. Aksi hâlde, federasyonun "itibar ve güven kaybı" hızlanarak devam edecek, "haksız" olan imzacılar, "haklı" hâle gelecektir!.. Bizden hatırlatması!.. Çirkin!.. Burak'ın "Beşiktaş'a transferi" günlerinden hemen sonraydı, Antalya'da idim: inandığım, güvendiğim dostlara sordum, soruşturdum ve de "o zaman" yazmıştım; "Saha dışında kibirli, kendini beğenen, saha içinde egoist bir futbolcu!.." İşin gerçeği, anlatılanlardan dolayı "ona ısınamamıştım"; Gençlerbirliği maçında "itirazlarını uzatmaması için" kendini uyaran Ricardinho'ya "Konuşma lan" diye bağırdığını gazetelerde okuyunca, içim "cızz" etti!.. Bir yıldız daha, tıpkı İbrahim Akın gibi, "olmadan" kayacaktı; yazık!.. İki başkan!.. Yüzmede de Fenerbahçe Galatasaray'ı ezdi geçti; Kış Kupası'nın 10 yarışından 9'unu Fenerbahçe alırken, sadece birini Galatasaray kazanabilmiş!.. Her spor branşında Fenerbahçe "en büyük rakibini" silip süpürüyor!.. Fenerbahçeli taraftarların ,Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın için "İçimizden biri" pankartını açmaları boşuna değil!.. "Kurumlaşma" yolunda Fenerbahçe'ye Aziz Yıldırım büyük mesafe aldırırken, Özhan Canaydın da "sportif alanda" elinden geleni yapıyor ve "sarı - lacivertli bayrakların, sarı - kırmızılı bayrakların çok önünde koşmasını sağlıyor"; alkışlar!.. Bilmem ki, "Galatasaray, Galatasaray olalı" böyle bir başkan gördü mü?.. İnsaf!.. Önce "TRT'nin teleteks sayfasında" okudum, haberi!.. Ertesi gün de "büyük büyük" gazetelerimizin sayfalarında!.. Belli ki bir "ajans" haberi!.. "Fenerbahçe'ye şampiyon atlet" başlıklı haber şu: "Atletizmde iddialı bir görüntü ortaya koyan Fenerbahçe, Güney Afrikalı Ockert Cilliers'i transfer etti. 2002-03 Gençler Dünya Şampiyonu unvanını elinde bulunduran Cilliers, amacının sarı - lacivertlilere madalyalar kazandırmak olduğunu söyledi. Fenerbahçe Atletizm Şubesi yetkilileri, Ockert Cilliers'in, 19-20 Mayıs tarihleri arasında İzmir'de düzenlenecek Kulüplerarası Türkiye Şampiyonası, 26-27 Mayıs tarihlerinde Portekiz'in ev sahipliği yapacak, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası, 9-10 Haziran'da Antalya'daki Kulüplerarası Türkiye Şampiyonası ve 4-5 Ağustos'ta Ankara'da düzenlenecek Kulüplerarası Türkiye Şampiyonası Finali'nde sarı - lacivertli formayla yarışacağını açıkladı." Haberi, teletekste de, gazetelerde de belki "10 defa" okudum; atlet "şampiyondu" ama, "hangi branşta" şampiyondu; hiçbirinde yok!.. Koşucu mu, atlayıcı mı, atıcı mı; belli değil!.. Bir Allah'ın kulu da "merak edip" sormamış; "Bu atlet ne şampiyonu?.." Vah benim mesleğim, vah benim itibarım!.. Dikkat!.. Şiddet ve şike ile beraber, "sporun en büyük üç suçundan biri olan" doping ile ilgili bir yasa hazırlanıyormuş!.. Sevgili Vedat Bayram, Sabah'taki sütununda yazmasa haberimiz olmayacaktı!.. Sporumuzu "kanser gibi saran" bu önemli konudaki gelişmeleri bile "duyuramayan" bir medya ve spor teşkilâtı ile karşı karşıyayız!.. Sonunda "Biz yaptık oldu" kabilinden, tıpkı "Sporda şiddeti önleme yasası gibi" sonradan büyük ölçüde değiştirilmesi gereği ortaya çıkacak olan "kapalı devre" bir doping yasası Meclis gündeminde; olacak şey mi?.. Bayram'ın yazdığına göre, iki "uzman" profesörümüz Turgay Atasü ile Erdener Yurtçan bar bar bağırıyorlarmış; "Bu yasa yanlış, gözden geçirin!.." Dahası var: "Türkiye'nin de üyesi bulunduğu WADA'daki doping tarifi ile bizim yasa tasarısındaki doping tanımı örtüşmemiş. Tanım kapsamsız ve yetersiz bir ifade ile yasaya monte edilmiş." Buyurun yandan yakın!.. Eskiden Ankara'da "bu konuları takip eden, yazıp - çizen" spor yazarları ve "onların" haberlerine hatta manşetlerini açan spor sayfaları vardı!.. Şimdi?..