Ufku karartılan sporumuz!..

A -
A +

Dün "Quo Vadis"  başlığı ile "Sporumuzdan sponsorların kaçışının nelere mal olacağını"  yazmıştım, bugün "daha acı bir gerçek"  ile devam edeceğim; "Havuz!.."
Evet, sporda "düşmanlıklar oluşturan"  çatışmaların önlenememesinin, dahası "sporun evrensel ve en büyük suçları olan"  Şiddet'in, Şike'nin, Ayrımcılık'ın, Doping'in, "Mahşer'in Dört Atlısı gibi"  sporumuzun üzerine çökmesinin, Türk sporseverlerini, sponsorlardan, camialara, iş adamlarından, taraftarlara kadar futboldan, basketboldan başlayarak "git gide spordan soğuttuğunu, fanatikler hariç, salonlardan, statlardan kaçırmaya başladığını"  anlatmış, "idari ve mâli krizlerin kapıya geldiğine"  işaret etmiştim!..
"Sponsorlar kaçarken" , asıl "büyük tehlike"  de yaklaşıyor; "Futbol  başta, hemen ardından basketbolda, maç naklen yayınlarından gelecek paylar" , çok açık ki, "bu gidişle artmayacak, düşecek!.."
"Şiddetlerle, şikelerle, kavgalarla, dövüşlerle, küfürlerle, boykotlarla  sahalar ve salonlar kirlenir"  ve bu tablonun oluşturduğu "spordan kaçış"  giderek hızlanırken, dahası,  onlarla beraber "TV başları tenhalaşır, dekoder satışları azalırken" , herkesin kendine sorması gerek; "Maç naklen yayınları için bugüne kadar verilen parayı, bundan sonra hangi şirket verecek, verebilecektir?.."
Bitmedi; salonlar, sahalar "spor suçları ile"  kirlenirken, "Benim markam kirlenmesin"  diyerek spordan kaçan sponsorlara, salonlara, statlara, dahası, TV'lerdeki spor naklen yayınlarına reklam veren "markalar"  da, onları takip etmeyecek midir?..
"Şike/Şiddet"  depremlerinin meydana getirdiği "mâli tsunamiler"  işte artık gözle görünüyor, "sporumuzun üzerine doğru geliyor" , ama "kimin umurunda?.."
"Kulüp aidiyetini, kişi aidiyeti ile harman eden"  ve böylece "camiaları da peşlerinden sürükleyen"  kulüp padişahlarının, kulüplerimizi getirdiği noktayı fark eden ve "yetkilileri, camiaları uyarması gereken"  basın nerede?..
"Kişi aidiyetini, kulüp menfaatlerinin, sporun önüne koymanın" , kulüplerimizi de, sporumuzu da nasıl bir bataklığa doğru çektiğini anlatmak isteyenlerin seslerinin kısılması için "korkutma ve tehdit dahil, her şey yapılırken" , soruyorum, bir Allah'ın kulu yetkili de çıkıp, neden bu "Quo Vadis"  sorusuna cevap aramıyor?..
UEFA'nın  mâli fair play uygulaması, "Futboldan gelen sadece futbola"  denilerek, "sıkı denetimler, uyarılar, para cezaları, Avrupa Kupaları'na almama kararları ile başlarken" , sponsorların kaçışının ve de maç naklen yayın havuzunun gelirlerinin düşmesinin, futbol dışı spor branşlarına da, basketbol başta, "nasıl tesir edeceğini" , artık orta okul çocukları bile görüyor!..
Bakın, duyuyorum ki, kombine biletlerini, hatta birkaç defa indirim yapmalarına, ödeme şartlarını yumuşatmalarına ve telefon ricalarına rağmen, zorlaya zorlaya ancak satabilen, hatta satamayan kulüplerimiz var; daha acısı, "Avrupa Kupaları'na katılmaya hak kazanmış"  takımları olanlar da dahil!..
Peki, ne olacak bu gidişin sonu; sporu, kulüpleri bu duruma düşürenler, "Hadi bize eyvallah"  diyerek gidecekler, geride kalan harabeyi kimler, nasıl onaracaklar; işte asıl mesele!..

Yavrucuk - Sungur - Telgeren!..

Sporumuzun duayenlerinden birini daha kaybettik; Sami Yavrucuk'u!..
Türk eğitimine, Türk Kültürü'ne yaptığı hizmetler de çok büyük olan Prof. Dr. Sami Yavrucuk'u, asıl spora, sporculara, spor sahalarına, statlarına, salonlarına, pistlerine, ringlerine verdiği büyük emek ve unutulmaz hizmetleri ile tanıyorduk!..
Sporcu olarak başlayan spor hayatı, Atletizm ajanlıkları, Konya, Ankara, İstanbul Spor Bölge Müdürlükleri ile devam etmiş, adeta "bir ömür, spora ve spora hizmete adanmıştı!.."
Hem de nasıl bir ortamda; hiç unutmam, Ankara'da Bölge Müdürü idi, bir "uluslar arası atletizm yarışması sonrasında"  bizlere anlatmıştı; "Yeni bakanımızla beraber yarışları seyrediyorduk. 3000 metre engelli yarışı koşuluyordu. Bakan bana dönerek 'Sami bey, ayıp olmuyor mu, bu su birikintisi de ne oluyor, bak bütün atletler sırılsıklam ıslanıyor, neden kurutamadık' demesin mi, ne söyleyeceğimi şaşırdım!.."
Bugünün şartlarının değil hepsi, hatta dörtte biri olsaydı onun elinin altında, kim bilir "yaptıklarına daha neler katar"; hizmeti nerelere kadar götürürdü!..
Onca eleştirilerimize rağmen, bir gün bile kırgınlık, yılgınlık gösterdiğini, bir ömür boyu unutmayacağım güler yüzünü ekşittiğini görmedim; nur içinde yatsın!..
"Ölüm haberini alınca" , hemen internette Spor Genel Müdürlüğü'nün Resmi Sitesi'ne, sonra Ankara İl Spor Müdürlüğü'nün Resmi Sitesi'ne, sonra Konya İl Müdürlüğü'nün Resmi Sitesine baktım; "Aramızdan ayrılışı ile ilgili tek satır haber bile bulamadım!.."
Sadece İstanbul İl Spor Müdürlüğü Sitesi'nde "Cenazesinin kaldırılışı ile ilgili"  3-4 paragraflık bir haber vardı ve haberden öğrendiğimiz kadarı ile, "Cenaze töreninde İl Müdürlüğü, bir şube müdürü tarafından temsil edilmişti" ; o kadar!..
Hadi, "basınımız çoktan unuttu" , ama size soruyorum ey spor teşkilatı; "Vefa nerede?.."
Art arda "meslek, dost, arkadaş"  kayıpları vermeye devam ediyoruz; İzmir'de Erdoğan Sungur'dan sonra, İstanbul'da Hayati Telgeren'i kaybettik; spora, spor yazarlığına, meslek kuruluşlarımıza, spor adamı, spor gazetecisi ve yönetici olarak uzun yıllarını veren meslektaşlarımız, arkadaşlarımızdı onlar!..
Acı, tatlı çok anılarımız oldu, şef olarak, ağabey olarak, duayen olarak bir çok genç gazetecinin yetişmesine el, emek ve destek verdiler, örnek oldular; mekanları cennet olsun!..

Büyüklere masallar!..

"Bakanlıktan müjdeli haber geldi / Anayasa Mahkemesi, Fenerbahçe kararı için tatile girmedi, Bayram'a kadar mesai yapacak / İsviçre Mahkemesi'nden güzel haberler geliyor"  şeklindeki "büyüklere masallar" , aynıyla "nakletmeye hazır"  basınımız tarafından kamuoyuna aktarılınca, doğrusu ya, ben bile "Fenerbahçe'nin bu sezon Avrupa Kupaları'na katılabileceğine inanmaya başlamıştım" ; ama heyhaaat!..
Anayasa Mahkemesi kararı "bir başka bahara kaldı" , İsviçre Mahkemesi kararı da "Yasağa devam"  oldu!..
Bu tip "önce iyimser, sonra kötümser"  haberlerin "Fenerbahçe hisse senetlerinin Borsa grafiğini nasıl etkilediğini";  bilmiyorum, "onu araştırmak"  Borsa uzmanlarının işi!..
Ben, "müjdeli haber masalları"  yazan, üstelik "Fenerbahçe camiasına ve taraftarına da inandıran"  meslektaşlarıma soruyorum; "Peki, ne olacak şimdi?.."

Neden?..   

Geçen sezon Galatasaray'ın en başarılı spor branşının başında olan Necati Demirkol'un görevden alınıp, yerine gazetelerin "geçen sezon bir defa bile basketbol maçına gitmedi"  diye haberler yaptığı Canan Erçetin'in getirilmesi hem Galatasaray, hem Basketbol camialarında şaşkınlıkla karşılandı!..
Aman, Sayın Erçetin, "şu köpeğinizle ilgili haberler gazetelerde, Haber sitelerinde, Google'larda  anonslarla yer alırken"  okumayan, hatta anlaşılıyor ki, "tekzip edilmeyen o haberde adı geçen Galatasaray İkinci Başkanı ve Galatasaraylı yönetim kurulu üyeleri ile kulüpte profesyonel yönetici olan onca kişi tarafından da okunmayan"  ve tekzip edilmeyen, belki de "okunduğu hâlde, anında yalanlamalar yazmasına ve yayınlamasına alıştığımız"  yönetim tarafından "önemli bulunmadığı için üzerinde bile durulmayan"  o meşhur "Erçetin'in köpeği yönetim kurulu toplantısına girdi"  haberlerinin yayınlanmasından 6 gün sonra, ben, "o haberle ilgili olarak yorum"  yazdığımda, "yönetimin tehdit dolu açıklaması ve sizin tekzibiniz gibi bir şey"  yeniden başıma gelmesin.
Bakın, "geçen yıl bir defa bile basketbol maçına gitmediğinizi"  ben değil, "gazeteler yazıyor" , ben sadece "o haberde olduğu gibi"  daha sonra naklediyorum ve soruyorum; "bu haber"  doğru mu; sakın bu soruya "TV'den seyrediyordum"  cevabını vermeyiniz, kahkahalarla gülerim!..
Ve de sayın Başkan'a da soruyorum; "Bu değişikliğin sebebi ne" ; Galatasaray ve Basketbol camiaları bu sorunun cevabını bekliyor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.