Trabzonspor'un UEFA yolunda "ismini bile hatırlamadığımız" bir takıma elenmesinden sonra, 4 takımımız Avrupa Kupaları'nda "ön eleme" oynadı ve 4'ü de başarılı olarak Şampiyonlar Ligi ile UEFA Kupası'na katılma hakkını kazandı; tebrikler!.. Fenerbahçe ve Galatasaray ön elemede ikişer galibiyet aldılar, Beşiktaş ve Kayseri Erciyesspor da birer beraberlik ve birer galibiyetle işi bitirdiler!.. "En zor görünen rakip" Anderlecht idi, ama "kimsenin beklemediği sonucu" Kayseri Erciyesspor aldı ve İsrail'in en güçlü takımlarından birini eleyerek, UEFA Kupası'na adımını attı!.. Geçen sezon Süper Lig'den düşen Erciyesspor'un "bu büyük başarısı" inancın ve azmin zaferi oldu!.. Kadroları itibarıyla rakiplerinden çok üstün olan Fenerbahçe - Beşiktaş - Galatasaray da "fire vermeyerek" hem kulüplerine, hem de ülke futboluna "gelecek yıllar için" önemli puanlar kazandırdılar!.. Bundan sonrası ne olacak?.. Elbette, Şampiyonlar Ligi grup kuralarına "dördüncü torbadan giren" Fenerbahçe'nin de, Beşiktaş'ın da işleri zor, hem de çok zor!.. Fenerbahçe'nin grubunda İnter, PSV Eindhoven ve CSKA Moskova var, Beşiktaş'ın rakipleri ise Liverpool, Porto ve Marsilya!.. Bu gruplarda "işler zor" ama, "ümit" ve "şans" da var; üstelik "çok daha kötü kura da çekilebilirdi"; zira "ilk üç için çok güçlü takımların olduğu" gruplar var!.. Fenerbahçe de, Beşiktaş'ın gruplarında üçüncülük ve "UEFA Kupası'nda yola devam" şansları CSKA Moskova ve Marsilya'dan fazla!.. "İlk iki içine girip" Şampiyonlar Ligi'nde yola devam için rakipler PSV Eindhoven ve Porto; eski güçlerinde olmayan bu iki "adı büyük rakip", "eğer İstanbul'da oynanacak maçlar kayıpsız atlatılabilirse", puan cetvelinde pekâlâ alta alınabilir; yeterli inanılsın ve "sahada futbolun gerekleri" yapılsın!.. UEFA Kupası'nda Galatasaray'ın işi daha kolay görünüyor; "seri başı olmak", kendisinden güçsüz takımlara rakip olma şansını beraberinde getirecek, bu bakımdan Kayseri Erciyesspor'un işi daha zor!.. Sonuç; uzun yıllardan beri "bu kadar çok sayıda Türk Takımı" Avrupa Kupaları'na "ümit dolu olarak" giriyor; başarılar!.. > Beşiktaş'ta neler oluyor?.. Menajer Sinan Engin diyor ki; "Futbolcular şımarmışlar!.." Bu ne demektir?.. Elbette "kısa bir süre içinde" art arda Burak'a, sonra Delgado'ya, en sonunda da Nobre'ye ait hareket, tutum ve sözlerin üzerinde durmak gerek ama, "asıl" tartışılması gereken Sinan Engin'in sözleri!.. Bilmem ki, "bu sözleri TV ekranlarında dinleyen" ya da "gazete sayfalarında okuyan" Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam acaba ne düşünmüştür?.. Evet, "bu sözler" ne demektir?.. Tercüme edelim; "Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam takımda disiplini sağlayamamış ve futbolcular da şımarmıştır" demektir!.. "Bu sözler", bir menajer tarafından medyanın önünde, "böyle" uluorta söylenir mi?.. "Sinan Engin Beşiktaş takımına menajer oldu" haberini işittiğim gün mırıldanmıştım; "Yazık oldu Ertuğrul Sağlam'a!.." "Yazık olma sürecinin başladığı", bu sözlerle ortaya çıktı; arkası gelecektir!.. Bakınız, Sinan Engin'in "beraber çalıştığı" teknik direktörlerle ilişkilerine, "arkasının geleceğine" siz de inanacaksınız!.. İnşallah "bu defa" yanılırım; zira Ertuğrul Sağlam'ın Beşiktaş'ta "uzun yıllar sağlam kalmasını" istiyorum!.. Bir sözüm de Beşiktaş medyasına, "bunca yarı gizli yarı açık şey oluyor", sizlerde "tık yok"; durum "çok normal" galiba?.. Ne dersiniz?.. > Nando!.. "Çok büyük" bir santrfor değil Nando, ama kariyerine bakarsak ve "sakatlık dönemini aradan çıkarırsak", Türkiye'de de, Avrupa Kupaları'nda da "iş yapacak" bir futbolcu!.. Daha açık ve örnek vererek yazayım; Nando Galatasaray'a, mesela Kezman'ın Fenerbahçe'ye sağladığı faydadan çok daha fazlasını verecektir!.. "Nando'nun transferi ile alay eden" Galatasaraylı yorumculara sormak gerek; "Kezman Fenerbahçe'ye kaça mal oldu, Nando Galatasaray'a kaça?.." Bilmem ki, Nando'nun attığı her golden sonra, mahcup olacaklar mı?.. Sanmıyorum; Hakan'ın Hırvat takımına attığı o şahane ve jeneriklik golden sonra yüzleri kızardı mı?.. "O atılması çok zor" ve "Metin Oktay gollerini hatırlatan" gol için bile "Ümit'in verdiği pas daha güzeldi" diye yazabilecek kadar "Hakan konusunda insafsız olanlar" utanır mı, hiç!.. > Elvan kürsüde, Süreyya nerede?.. O da hastalandı, o da sakatlandı, o da doping kontrollerine tabi tutuldu, üstelik "o" Türkiye'den önceki ülkesinde "manevi işkence sayılabilecek" muamelelerle karşılaştı, ama "yılmadı", Dünya Şampiyonası'nda "Şeref Kürsüsü'ne çıktı" ve boynuna "10 bin metrenin gümüş madalyasını" taktı!.. Dileriz Elvan, bugün 5 bin metrede de şeref kürsüsüne çıksın; sakatlığı mani olmazsa çıkmaya da çok yakın!.. Elvan "bu büyük başarıyı gösterirken" ve gönüllerimizde taht kurarken, "Türk sporunun yetiştirdiği en yetenekli sporcuların başında gelen" Süreyya Ayhan Kop nerede idi?.. Bilen var mı, gören var mı?.. Süreyya'ya yazık edildi!.. Ne yazık ki, "yazık eden" de, önce hocası, sonra kocası olan Yücel Kop ile "bizzat" kendisi idi!.. Karı - koca, hoca - talebe, "Her şeyi en iyi biz biliriz" inadı ve ısrarı yüzünden her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar; Avrupa ve Dünya Şampiyonaları'nda, Olimpiyat'larda kürsülerden inmeyecek bir sporcuyu, bir büyük atleti, adeta "yok ettiler"; üstelik "doping gibi" bir "çirkin töhmetin" altında "Testlerden kaçtı" damgası yiyip, ağır cezalara çarptırılmasının sorumluları da olarak!.." Evet, Elvan Şeref Kürsüsü'nde, Süreyya nerede?.. Bilen ve gören var mı?.. > Komedi!.. Gülmek mi,ağlamak mı gerek, bilmiyorum!.. Böylesine çifte standartlı, böylesine taraflı ve kötü niyetli kişilerin, yazar - çizerlerin, yorumcuların "çok olduğu" bir "spor", daha da doğrusu "futbol" medyası var mıdır acaba, Avrupa ülkelerinde?.. Üç büyük takımı alınız, sezon başladığından beri "oynadıkları resmi maçları" alt alta diziniz; hem ligde, hem Avrupa Kupaları'nda "hiç kayıpsız takım" hangisi?.. "En çok gol atan" ve "en az gol yiyen" takım hangisi?.. Üstelik, "ağır bir cezaya çarptırılmış olan" ve kendi liginde, kendi sahasında "seyircisiz oynayan" takım hangisi?.. Peki, "forvetleri, defansı ve hatta orta sahası en çok eleştirilen" ve de dün bir bugün iki "hocası yerden yere vurulmaya başlayan" takım hangisi?.. Hadi, Fenerbahçeli ve Beşiktaşlı yazar - çizerlerin ve yorumcuların, "Galatasaray'ı bu sezon çok tehlikeli gördükleri için", kazanın altına durmadan odun atmalarını anlıyorum da, "onlara ayak uyduran ve hatta onları geçen Galatasaraylı yazar - çizer ve yorumculara ne demek gerek", işte onu bilemiyorum!.. Mübarekler, "Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini" sözünü, "Galatasaraylının Galatasaraylıya akrep etmez ettiğini" şekline çevirmek istiyorlar galiba; kutlarım!.. > Hakan'ın golü!.. Son ayların en güzel gollerinden birini daha attı, Hakan Şükür!.. Bu gol, elbette "öncelikle" Hırvat takımına idi!.. Ya "sonralıkla?.." Sakın, Doğan Koloğlu'na, Osman Tanburacı'ya, Kâzım Kanat'a ve Mehmet Demirkol'a da atılmış olmasın?.. Ne dersiniz Galatasaraylılar?.. Ve sizler, bütün Galatasaraylılar, perşembe günü Hıncal Uluç'un Sabah'taki "Türk Futbol Medyasına acıklı bakış" başlıklı Hakan Şükür'le ilgili yazısını mutlaka okuyun; yukarıdaki satırlarla ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız!..