Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, yıllardan beri Türk insanını aldatmaktadır!. "Dolar bazında" milyonlar, "bu aldatmaca için" harcanmakta, "Olimpiyatları aldık, alıyoruz" ninnileriyle, "o ülke senin, bu ülke benim" gezilmekte ya da "Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyeleri ve oy verecek delegeler" Türkiye'ye, İstanbul'a davet edilerek, "lüks ve gösterişli tatil imkanlarından" yararlanmaları sağlanmaktadır! Sonra da "Bu defa şansımız yüksek. O beğendi, bu yeşil ışık yaktı" masallarıyla "harcanan paralar" kamûfle edilmeye çalışılmakta, bunda da muvaffak olunmaktadır! Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin İstanbul denetçilerinin gezilerinden sonra yapılan açıklamalar da "bu ninnilerden biri" olmuş, bazı "romantik" olimpiyat sevdalıları şansımızın yüksek olduğuna inandırılmıştır! Biz ise, "her zamanki gibi" oynanan komediyi yazıp, "kahkahalarla güldüğümüzü" de söylemiştik!. Sonuç ortada! Moskova'daki seçime bizi de sokacaklar ama, açıkça dediler ki; "figüran olarak!." Bu duruma rağmen hâlâ "ninnilerle, masallarla milleti uyutma gayreti içindeler!." Aşkolsun!. Şimdi geliyoruz, acı gerçeğe!. Eğer bir ülkede, "Futbol Federasyonu'nun organizasyonu" ile spor sahalarında maç öncesi, maç sırası ve maç sonrasında "çok çirkin şiddet olayları meydana geliyorsa", o ülkeye değil 2008'de, 3008'de bile olimpiyat vermezler!. "Maçı naklen yayınlatmayarak", çıkacağı muhakkak gibi görünen "şiddet olaylarına yeşil ışık yakan" ve Türkiye İkinci Ligi'ni "şaibeli duruma sokan" Futbol Federasyonu'na idari yetkililerle, güvenlik güçleri de "Dur" demeyince ve adeta "olayları seyredince" Diyarbakır'da olanlar "tüyler ürperticidir!." Altay'ın maçla ilgili bildirisi elime geçince, yazılanlara, iddialara inanamadım! "Olamaz böyle şey... Abartmışlar" diyerek çöpe attım! Ama, daha sonra Türkiye Spor Yazarları Derneği yönetim kurulunun bildirisi elime geçince ve "Tüyler ürpertici şiddet olayları" teyid edilince, Altay Bildirisi'nin çöp kutumdan yeniden çıkardım! Eğe "bu olaylar", tıpkı "Fenerbahçe - Galatasaray maçındaki olaylar gibi", bir Avrupa Kupası maçında meydana gelse idi, bilesiniz ki, yıllar boyu "stadın sahibi durumundaki takımlar" UEFA'nın organizasyonlarına katılma hakkından mahrum edilirlerdi! "Bizim" Federasyon ise, "anlı - şanlı kurullarıyla" ve iş işten geçtikten sonra "nohut - çekirdek parası para cezalarıyla" işi idare ediyor, adeta "şiddet olaylarını körüklüyordu!." Aynı federasyon Bülent Yavuz Komitesi ile de, "liglerin en tepeleriyle, en diplerini" adeta "tayin metodu ile" tesbit etmenin gayreti içinde olduğunu gösteriyordu! Bir hafta önce "dönerli yayına karşı çıkarak", nereden geldiği belli olmayan talimatlara uyup "Diyarbakır - Altay maçının naklen yayınına izin vermeyen" Federasyon'un "İkinci Lig üzerine düşürdüğü kara leke" yıllar boyu unutulmayacaktır! Ama bilinmelidir ki, "sporun bu şekilde yönetildiği ve yapıldığı ülkelere" olimpiyatın verilmesi mümkün değildir! Spor teşkilatı susuyor... Olimpiyat Komitesi susuyor... Medya uyuyor!. Oy... Tiraj... Reyting... Baskı... Korku... Hepsi "kulüpçülük kisvesi altında birleşmiş, sporu spor olmaktan çıkarmış;" biz ise hâlâ olimpiyat rüyası görmeye devam ediyoruz!." Hadi canım, gene kahkahalarla güldürmeyin beni!. Sporumuz böyle yönetildikçe ve yapıldıkça, Olimpiyat Komitemiz böylesine "suspus bir başkana sahip oldukça" ve "bu zihniyetteki kişilerden teşekkül ettikçe", bize olimpiyatı vermezler... Vermeeeeezler!. Var mı iddiaya giren?