Galatasaray'ı UEFA Kupası şampiyonluğuna ve Süper Kupa'ya ulaştıran bütün futbolcular gibi, İspanya'ya giden Fatih de "sarı-kırmızılı kulüpten alacaklı!" Tıpkı Hagi gibi.. Tıpkı Taffarel gibi.. Tıpkı Hakan gibi.. Tıpkı Popescu ve diğerleri gibi.. Ve kendisiyle röportaj yapan gazetecilere diyor ki; "Galatasaraylı yöneticiler utansınlar.. Söz verdiler, söz verdiler hâlâ alacaklarımızı ödemediler. Ben onları mahkemeye vermem, gerekirse o parayı onlara bağışlarım! Çünkü Galatasaray bana çok şey verdi. Ben Galatasaray'ı nasıl mahkemeye verebelirim? Burada sorumlu Galatasaray değil ki.. Sorumlu, sözlerinde durmayan yöneticiler!." Fatih, "çok doğru söylüyor!." Galatasaray Kulübü ile "sözlerinde durmayan, herşeyi yüzlerine gözlerine bulaştıran, Galatasaray'ı küçük düşüren" yöneticileri ayırıyor!. "Utansınlar" diyor!. Ne yazık ki, "utanması gerekenler", Fatih'ten hiç beklemediğim şekilde "doğru, düzgün ve olgun bir açıklama yapan" futbolcuya ateş püskürmeye kalkıyorlar! Cansun ile beraber "Galatasaray Kulübünü maddi-manevi olarak erozyona uğratan geçen yönetimden yeni yönetime miras kalan" ikinci kişi buyuruyor ki: "Asıl Fatih utansın!.. Galatasaray'a yaptığı kötülüğe baksın.. İspanya'ya giderken kulübe para kazandıracaktı, yapmadı. Bedava gitti!" Vay.. Vay.. Vay.. Galatasaray gibi "en Avrupalı" kulüpte, "profesyonel personellerine, FIFA-UEFA-TÜRKİYE yönetmelik ve kurallarını çok iyi bilmeleri ve açık vermemeleri için dolar bazında en yüksek paraları ödeyen" bir kulüpte, bir yönetici çıkar da "Futbolcular utansın, bedava gittiler, Galatasaray'ı sattılar" diyebiliyorsa, bilinmelidir ki, "asıl utanması gerekenler" bu görüşte olan "yöneticilerdir!" Hakan'ı kaçır.. Emre'yi kaçır.. Okan'ı kaçır.. Fatih'i kaçır.. Taffarel'i kaçır.. Jardel işini, "Galatasaray'ı gülünç düşürecek hale getir" yüzüne gözüne bulaştır, sonra da "büyük bir pişkinlikle" çık de ki: "Futbolcular utansın.. Fatih utansın!." Eğer Mehmet Cansun "böyle konuşan arkadaşlarının ağzına kilit vuramazsa", bilmelidir ki, "yönetimi kısa sürede Faruk Süren yönetiminden de beter düşecektir!" Futbolcunun hakkını verme.. Bin defa söz verip, sözünü tutma.. Sonra da "suçlu futbolcu"; öyle mi? İşte, elin oğlu "Nouma gibi bir çılgına, sen talip olunca 5 milyon dolar bonservis bedeli isiyor", ama siz "yıldızlarınızın ellerini kollarını sallaya sallaya bedvaya ya da nohut-çekirdek parasına gitmelerine engel olamıyorsunuz!." Hâlâ "yöneticiyim" diye ortaya çıkıp, atıp tutmaya devam ediyorsunuz!.. Önce şu Denizlispor'a olan borcu ödeyin de, sonra "konuşmaya hakkınız olsun!." Önce "Pazartesi tamam, futbolcuların bütün alacaklarını ödüyoruz" deyip de, "gene ve belki de yüzüncü defa tutamadığınız sözü yerine getirin de", konuşmaya yüzünüz olsun! Ben "sizin yerinizde olsam, utuncımdan sokağa çıkamam!." Hâlâ hangi yüzle konuşuyorsunuz?