Utanıyorum!..

A -
A +

Bu testi "artık" su tutmaz; çatlamadı, kırıldı!.. Halûk Ulusoy Federasyonu'nun "hukuken ne kadar haklı olurlarsa olsunlar", Türk futbolunu "fiilen" yönetmesi "artık" mümkün değildir!.. Zira Federasyon "topal ördek'tir" ve kimseye "artık" söz dinletemez!.. Yapılan Genel Kurul "olağanüstü" genel kuruldur; "gündem değişikliği yapılamaz"; ama "iki defa gündem değişikliği yapılmıştır"; Türkiye bir hukuk devleti ise "mahkemenin, bu genel kurulu iptal etmesi gerekir!.." Aylardır yazıp söylüyoruz; "bu işi geçici madde ile yapmayın. FIFA ve UEFA müdahale eder, kanundaki yüzde 40 imza ile genel kurulu seçim gündemli olağanüstü toplantıya çağırın, hukuka uygun olsun ve siyasi müdahale görüntüsü ortadan kalksın" dedik, anlatamadık. Ancak genel kurulda FIFA müdahale edince, bizim dediğimiz yapıldı ama bu defa da "iş baştan yapılmadığı için" olağanüstü genel kurulda gündem değiştirildiğinden konu yine mahkemelik oldu. Ama, mahkemeden alınacak genel kurulu iptal kararı bile "mevcut federasyonu kurtarmaz"; genel kuruldaki "oy tablosu" göstermiştir ki; bu federasyon bitmiştir!.. Nasıl bitmiştir, işte haberi: "Ana statü değişikliklerinin genel kurulun onayına sunulduğu sırada lobideki Haluk Ulusoy'un yanına gelen Sarıyer Kulübü Başkanı Mehmet Tahir Sarıoğlu, 'Bu baskılara artık dayanamıyorum. Türk futboluna bu şekilde hizmet etmemiz mümkün değildir' diyerek istifa ettiğini söyledi. Bu arada Ulusoy, Giresun Belediye Başkanı Hurşit Yüksel'in, Giresunspor Kulübü Başkanı Ali Karamanoğlu'nu arayarak, muhalifler arasında yer almasını söylediğini iddia etti. Karamanoğlu'nun Yüksel'e, 'Ulusoy benim bacanağım, nasıl karşısında durabilirim?' diye karşılık verdiği ifade edildi." Yeni federasyon, "ne kadar acıdır" ki, işte "bu çirkin temelin üzerine kurulacak" ve "siyasetin taşeronu" damgasını yemiş olarak işe başlayacaktır!.. Hayırlı olsun!.. Günaydııın!.. Basketbol Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi Kerim Özgen istifa etmiş, gerekçesi müthiş: "Tek başlı bir yönetim ve bir takım çalışması olmamasından dolayı duyduğum rahatsızlık nedeniyle istifa ettim." Zat - ı muhtereme sormak gerek: "Tek başlı yönetimden ve takım çalışması olmamasından" rahatsız olmanız için, "kaç gün", pardon "kaç hafta", pardon "kaç ay", pardon "kaç yıl" geçmesi gerekti?.. Çok affedersiniz, merak ettim de!.. Hangisi?.. Türkiye Gazetesi'nde sevgili Emre Bol "Brezilyalı mafyası" başlığı ile yazıyor: "F.Bahçe'ye geldiği günden bu yana Brezilyalı olmayan bütün yabancılara cephe alan Alex, sonunda muradına erdi. Van Hooijdonk ve Anelka gibi dünyaca ünlü yıldızları, vatandaşlarıyla birlikte 'taca atan' Alex, sonunda Kezman'ı da pes ettirdi. 'Güney Amerika mafyası' takımda istemedikleri oyuncuları kâh yalnız bırakarak, kâh oyun içerisinde pas atmayarak birer birer takımdan gönderiyor. Takım içerisindeki bu 'gizli örgüt' çalışmalarını açık seçik yapıyor. Kimse bir şey söyleyemiyor. Teknik Direktör Zico, başını Alex'in çektiği grubun yaptıklarına ses çıkaramıyor. Şimdi yine bir transfer yapılacak. F.Bahçe Yönetimi'ne tavsiyem; mutlaka Güney Amerikalı alsınlar. Yoksa paraları boşa gider." Pes doğrusu: Biz "Azizbahçe" zannediyorduk, meğer "Alexbahçe" imiş!.. Bilmem ki, Fenerbahçeliler "hangisini" seçiyorlar?.. Manşetçiler!.. "Sporyazarlari.com" sitesinde "cin gibi" gençler var, anlaşılıyor!.. Sitenin ana sayfasında bir "manşetler" bölümü var; o bölüme "günün en önemli konularında yazılmış olan yazılarını seçip" koyuyorlar!.. Buraya kadar normal, ama "bir başka şey daha yapıyorlar"; buraya koydukları yazıların "başlıklarını değiştiriyorlar" ve "yazı" ana sayfada "yazarın gazetesindeki başlığı" ile yer alırken, "manşetler bölümünde" bu yazılara, yazıların içinden seçip çıkardıkları "çarpıcı" başlıklar koyuyorlar. İşte "o başlıklar" müthiş; "zor okunacak bir yazıyı bile", insana "hemen okutturacak" kadar "tahrik ve teşvik edici" oluyorlar!.. Haberlere, yazılara çoğunlukla "iş olsun, torba dolsun" kanıksanmışlığı içinde "başlıklar ve manşetler atan" spor basınımıza "örnek olmalı", bu gençlerin yaptığı iş!.. Ben bir büyük gazetenin spor sorumlusu olsam, bu gençlerden birini transfer eder, "Bundan böyle sayfamın bütün başlıklarını sen atacaksın" derim!.. Cevap verin!.. Sevgili Erman Toroğlu hocam yazıyor: "Spor yazarları, derneklerine reklam getirdiklerinde, o paradan yüzde 25 pay alıyorlar. Bu, kulüp yöneticilerinin kuruluşları olabilir veya başka kuruluşlar. Peki bu olay, basın ahlak yasas ına uygun mudur? Onu yapanlara sormak lazım. Mesela beyin cimnastiği yapıyorum. Şirketlerim olsa, reklam verseydim, yüzde 25 avanta ile benim hakkımdaki haberler gazetelerin spor sayfalarında arzı endam eder miydi?" Bitmedi, devam: Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, "Appiah'la ilgili olarak federasyona yaptıkları müracaatın basında detaylı bir şekilde yer alması" üzerine, "bu kaçıncı defadır" ki spor medyasına hesap kesiyor: "Artık düzen değişecek. Kimse dilediği gibi haber yapamayacak. Bu bilgileri sızdıranların da kafası kopacak." Basın hürriyetinin "Anayasa teminatı altında olduğunu" ve daha yeni çıkarılan kanunla "özerkliği perçinlenen" Futbol Federasyonu'nun "Aziz Yıldırım'ın emir kulu olmadığını" unutan ve "aklına geleni", lâfın nereye gittiğini düşünmeden söyleyen bir Başkan ile karşı karşıyayız!.. Peki ama, benim Türkiye Spor Yazarları Derneği'min yönetim kurulu ne yapıyor?.. Mesleğimize ve meslektaşlarımıza "bunlardan daha ağır" nasıl hakaret edilebilir?.. Ne o, "yoksa" korkuyor musunuz?.. Siz korkar, "bu hakaretleri yiyip, yutar ve seyrederseniz", spor yazarları ne yapsın?.. Aklınız nerede?.. Büyük Kulüplerin sözcülüğünü "gönüllü" olarak üstlenen bir çok futbol yorumcusu, "Türkiye Kupası'nı gereksiz buluyor" ve durmadan yazıyorlar; "Bu karda kışta, bu maçlar neden oynanıyor?.." Madde bir; "başta İngiltere, Almanya, Fransa ve İspanya olmak üzere, futbol oynanan her ülkede neden oynanıyorsa", Türkiye'de de "ondan" oynanıyor!.. Madde iki; "yeni şekli ile" üstelik bu kupa, büyük takımların "Anadolu'nun en ücra köşelerine"kadar gitmesini, "oralarda futbolun teşvik edilmesini" ve "oranın insanlarının"ülkede futbol oynayan yerli ve yabancı futbol yıldızlarını bire bir seyretmelerini, onları kucaklamalarını, imza almalarını, bitmedi; "oradaki kulüplerin de kasalarını dolduracak kadar para kazanmalarını" sağlıyor!.. Anlıyorum; bir türlü "büyük kulüp gözlüklerinizi çıkaramıyorsunuz", hiç olmazsa "akıl ve mantık gözlerinizi" biraz da "Anadolu'ya çevirin" ve kırk yılda bir de "Anadolu için" yazın!.. Madde üç; futbolcu Türkiye'de bir sezonu "sadece lig maçları ve antrenman ile, hadi ekleyelim; birkaç da 'dandik' hazırlık maçı ile geçirirse", sezonda "80 - 85 maç oynayan" Avrupalılarla "nasıl" mücadele edecek, söyler misiniz?.. Feldkamp bu!.. "Türkiye'ye gelmek istiyorum" diyen Basinas'ın transferini bile "yüzüne gözüne bulaştıran" ama "Tez konusu olmalıyız" diye övünen bir Galatasaray yönetimi ile karşı karşıyayız!.. Allahtan Feldkamp, onca eleştiriden sonra, "biraz aklını başına aldı" da, Galatasaray futbol takımı "sakatlarına rağmen" lig başındaki "takım olma" konumuna döneceğinin işaretlerini veriyor!.. Aslında fazla güvenmemek gerek, Galatasaray futbol takımı "gene" dönmeye başlayan tekerine "çomak sokulmak" emrivakisiyle karşılaşabilir; Feldkamp bu!.. Ne de olsa adı üstünde: Almanca "Feld"; tamı tamına "tarla" ve "Kamp" da "depo, ambar" demek!.. O tarladan, o depodan, o ambardan "kim bilir" daha neler çıkar?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.