"Uyanık" İtalyan!..

A -
A +

Elin oğlu "Galatasaray'ı yenerek Kopenhag efsanesini sileceğiz" derken, Kopenhag yolunda söylediği "1 puan da iyidir, en kötü ihtimalle UEFA Ligi'nde devam etmemizi sağlar" diye konuştuğunda şüphelenmiş ve "Mancini'nin derdi başka galiba" demiştim, kendi kendime!..

Maç gecesi, Kordon'da bir kafede arkadaşlarla beraber ekrana bakarken, sahaya süreceği 11'i görünce, o şüpheyi masadakilere de anlattım; "Galatasaray'ın Hocası'nın derdi, Kopenhag'dan alınacak 3 puan değil, Saraçoğlu'nda oynanacak Fenerbahçe maçı!.."
O, Kopenhag deplasmanında, "Sahaya rakibini yenecek bir 11'i sürmek yerine, Fenerbahçe maçına çıkaracağı 11' in denemelerini yapıyordu" ve de 6-5'lik kontenjana tamı tamına uygun bir kadro ile sahadaydı!..
Daha sonra, hem de "takım 1-0 mağlupken bile", dikkat ediniz, oyuncu değişikliklerini de "tam bu kontenjana uygun" olarak yaptı!..
Dahası; Süper Lig'de kendi sahasında bile, hem de "kolay maçlarda dahi" tribünde küflendirdiği iki ve de yedek kulübesinde eskittiği bir oyuncuyu, "Galatasaray kazanır ve de Juventus, Real Madrid önünde puan ya da puanlar kaybederse, sarı-kırmızılıları grupta çok rahatlatacak olan" kritik bir Şampiyonlar Ligi maçında sahaya ilk 11'de sürmesinin "mantıklı" başka ne gerekçesi olabilirdi?..
Diyeceksiniz ki; "Diyelim ki bu görüşünüz doğru, peki ama yazınızın başlığındaki 'uyanık' sözü, bu işin neresinde?.."
İşte şurasında; "Mancini için, Kopenhag'dan üç puanla dönmek yerine, Saracoğlu'ndan üç puanla dönmek, çok ama çok çok çok daha önemliydi!.."
Biliyordu ki, "Saracoğlu'nda Fenerbahçe'yi yenerse, Galatasaray'da ve Türkiye'de önü tamamen açılacak ve en fanatik Fatih Terim'cilerin bile Mancini'ye söz söyleme hakkı en azından psikolojik olarak kalmayacak ve "Saraçoğlu'nda Galatasaray'ın, Fenerbahçe'yi yenemeyeceği" şeklindeki "kara efsaneyi yıkmak", onu bir anda "Sarı-kırmızılıların yeni kahramanı yapacaktı!..
Daha ne olsun; "Böyle bir  hedefin yanında, Kopenhag'daki maçın sonucunun lâfı mı olurdu?.."
İtirazım var da, gene de buraya kadar "ona hak vermem" mümkün!..
Amma, ne zaman ki "Aydın'ı çıkarıp, yerine Ceyhun'u aldı"; işte orada, "ne hak vermem" kaldı, ne de "onun büyük hoca olduğuna dair" inancım!..
Takım 1-0 mağlûp; "söylediği gibi", hiç olmazsa "bir puanı getirecek bir gole ihtiyaç var" ve o ana kadar Galatasaray'ın girdiği "3 net gol pozisyonunun 2'sinin baş kahramanı" Aydın; onu çıkarıyor ve yerine "sonra stoper yaptığı bir  defansif orta saha oyuncusunu" alıyor; vay canına sayın okuyucularım!..
Şimdi, sadece Mancini'ye değil, "Burak'a ve Drogba'ya verdiği ve 'genç olsam' benim bile gol yapabileceğim iki asistlik pası heba eden" o anlı / şanlı "gol şöhretlerine hak ettikleri eleştiriyi getirmeyen" ama Aydın için "Gene verilen fırsatı tepki" diyebilecek kadar maçı "nasıl seyrettiklerini ve de nasıl peşin fikirli olarak maç yorumu yazdıklarını gösteren" meslektaşlarıma da soruyorum:
Eğer Burak ve Drogba o iki basit golü atsalar ve de Galatasaray Kopenhag'dan "2-1 galip dönse idi" maç sonundaki yorumlarımızda Aydın için gene "Verilen fırsatı tepti" diye mi yazacaktınız, yoksa "Yere göğe mi sığdıramayacaktınız?.."
Ve de ey Mancini, o takımda gerçekten çıkarılmayı hak etmiş onca oyuncu varken, gücün sahadaki sayısı çok az olan "iyilerden" Aydın'a mı yetti?..
Uyanıksın; "Aydın'ı çıkarmanın"; darmadağınık ve ne yaptığı bilmeyen, kendine güvenini sayenizde kaybetmiş bir Bruno'yu çıkarmaktan "çok daha az tepki alacağını" biliyordun ve de haklı (!) çıktın!..
Hadi canım sen de!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.