Uyusun da, büyüsün, ninni!..

A -
A +

Başta futbol olmak üzere çeşitli spor branşlarına sponsor olan ve gene başta Galatasaray olmak üzere 20 futbol kulübüne "412 milyon dolar kredi sağlayan ve kulüplerin finansal borçlarının yüzde 70'ini karşılayan" Denizbank'ın Genel Müdürü Hakan Ateş "150 milyon dolar geliri olan bir kulüp nasıl borçlu olur" diye soruyor!..
Ve "rakam rakam detaylar vererek" görüşünü açıklıyor; "Çok daha iyi olmaları lazım. UEFA ile bu sıkıntıların olması abesle iştigal gibi geliyor bana. İyi yönetilmiyorlar gibi geliyor. Şöyle bir algım var benim; bu zararlar ancak çok aşırı ve cebinizi aşan yatırımlar yaparak olur."
Şimdi ben soruyorum; bu ülkede "hangi makam", Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı, Maliye Bakanlığı'nın ilgili ve yetkili genel müdürlükleri, MASAK'lar, Spor Federasyonları bugüne kadar "ciddi olarak" bu konunun üzerine eğildiler mi?..
Mesela, daha "çarpıcı" bir örnek vereyim; "bazı" kulüplerdeki "bazı" yöneticilerin, "bazı" teknik adamların "futbolcu, basketbolcu transferlerinde, sadece belirli sporcu pazarlayıcıları ile çalışıp çalışmadıkları" araştırıldı mı?..
Mesela, "bazı" sporculara, "Menajerini değiştirirsen, falan menajerle anlaşırsan seni transfer ederiz" diyen profesyonel yöneticiler, teknik adamlar, koçlar var mı?.. 
Mesela bir kulübün "transfer ettiği sporcuların çok büyük çoğunluğunun yabancı olan bir teknik adamın önerdiği sporcu simsarı aracılığıyla alındığı" iddialarını "sağır sultanın bile duyduğu", ama "kimsenin kılının kıpırdamadığı" bir ortamda yaşamak, spor yazmak, sporu yönetmek "nasıl bir şey" soruşturan var mı?..
Üst üste 4-5 tane temmuz ve ocak transferinde "toplam yüzlerce evet yüzlerce oyuncu alıp, oyuncu gönderen" yöneticilere, teknik adamlara "Ne yapıyorsun arkadaş" diye soran ve "gereğini yapan" bir yetkili makam var mı?
Bakınız "sadece" ve sadece yönetici, teknik adam, sporcu simsarı" üçlemesini koyuyorum masaya, "diğer hususlar rafta duruyor" ve soruyorum; bu kulüplerin "batma noktasına gelmelerinden daha doğal" ne olabilir?..
Fatih İşbecer'in "Galatasaray için söylediği" sözü ben "genişletiyorum; "Kulüpler batarken, birileri zenginleşmiş" ve "böyle gelmiş, böyle gidiyor!.."

"Neden"; işte cevabı!..

Herkeste bir merak; "Aziz Yıldırım neden basın toplantısı yaptı" ve "Neden bu toplantıda bilinen konulardan başka bir şey söylemedi. Aslında başka şey konuşacaktı ama son anda vazgeçti. Neden? Neden? Neden?" 
Bana göre ise, basın toplantısın "neden yapılmak istendiği" çok açıktı, hâlbuki.
Bir; "Tarzan, onca para harcanan futbol takımının şampiyonluğu kaçırmasına ramak kaldığı bir süreçte", tamamen "içe" camiaya dönük bir "hedef saptırma hamlesi yapma" ihtiyacını duydu ve de başarılı oldu.
"Kendisinin hedefe konulacağı süreç", çok açık ki, "Ersun Yanal, Aykut Kocaman polemikleri" ile "Ahlaksız" sözcüğü etrafındaki karşılıklı atışmalarla örtüldü. Her zamanki gibi camianın önüne "saptırılmış hedefler ve çok haksız olarak gazeteciler, Şansallar, Demirkollar, Gökçeler gibi hayali düşmanlar konularak" gündem değiştirildi; ne diyeyim, Fenerbahçe camiası zaten yıllardır tekrarlanan "bu senaryoyu seyretmeye doyamıyordu", gene "öyle" oldu!..
İki; bana göre, Aziz Başkan bu toplantıda "başlayacak olan Kumpas Davası ile ilgili konuşacak" ve "Yargıtay sürecindeki Şike Davası için etkili olacak" bir kampanyayı başlatacaktı. 
Ne var ki, son anda "birileri" ikaz etti; "bu konudaki açıklamalar" yönetimin imzasıyla yazılı olarak yapıldı ve "hukukçu" yöneticiler konuştu.
Böylece "coşunca, öfkelenince ağzından çıkan sözleri kontrol edemeyen" Aziz Yıldırım'ın "bu hassas konuda ve hassas dönemde", bir çuval inciri berbat etmesi ihtimali ortadan kaldırıldı.
Bu arada, "Başkanlıkta kalmasının yolunu açacak" sinyaller de verildi, perde indi; daha ne olsun?..

Şaka!..

Aziz Yıldırım'ın "ağır" hakaretine uğrayan Ersun Yanal, cevap vermiş; "Sayın Yıldırım'ın benimle ilgili söylemleri konusunda takdiri kamuoyuna bırakıyorum. Bu konuda en güzel yargılamayı kamuoyu yapacaktır!.."
Ne demiş atalarımız; "Erkekliğin onda dokuzu kaçmak, onda biri de hiç görünmemektir"; çok doğru!..

Suada!.. (2)

Geçen hafta Uluçmarket'te, İstanbul'un "tek taş pırlantalarından biri olan" Galatasaray Adası'nın "Suada" hâline gelmesine kadar olan gelişmeleri anlatmıştık; bu hafta, bu süreçte olanlara "bazı eklemeler yapacağım!.."
Galatasaray Adası'ın acıklı hikâyesi, birçok "işletmeci" macerasından sonra, Mehmet Cansun'un "kısa dönem başkanlık yaptığı" yönetiminin, adayı Ünal Aysal'ın "UNİT" şirketine 23 Kasım 2001'de "yıllık 500.000 dolar" karşılığı 10 yıllık kiralamasıyla başlıyor.
UNİT, 2004 / 2006 arasında Adayı, Lal Dedeoğlu'nun DS. Turistik ve Eğlence Tesisleri İşletmeciliği San.ve Tic. Ltd. Şti.(BUZADA)'ne kiralıyor ve 2006 Nisanında da başkanlığa gelen Özhan Canaydın ve yönetimi "işletme hakkını" Ünal Aysal'ın şirketinden geri alıyor ve de Reina İşletmesi'nin de sahibi olan MELS Turizm Şirketi'nin sahibi Mehmet Koçarslan'ı davet ederek, "2 yılı opsiyonlu olmak üzere' Ada'yı, 5 yıllığına Koçarslan'a kiralıyor."
"Kira" ve "bağış" bedeli; "toplam" 100 bin dolar eksiğine, yıllık 400 bin dolar!..
Adayı, üstelik "Genel Kurul'dan yetki alınmadan" davet usulüyle kiralayan yönetimde kimler yok ki; Semih Haznedaroğlu, Adnan Polat, Cengiz Özyalçın, Şükrü Ergün, Celil Gürkan, Işın Çelebi, Mehmet Helvacı, Haldun Üstünel, Attila Kınay, Fatih Gökşen…
Neden "bağış???", iddialara göre; "vergiden kaçmak için!.."
İşte tam bu süreçte "bir başka şey oluyor"; Ada'nın satın alındığı1957'den beri "ortada görünmeyen" Milli Emlak devreye giriyor ve mahkemeye başvurarak "Galatasaray'ın tapusuna sahip olduğu" 2520 metrekarelik adanın "sağında ve solunda bulunan 'Voli alanlarının' Milli Emlak adına tapuya tescilini" istiyor. 847 metrekaresi bir tarafta, 1870 metrekaresi bir tarafta olmak üzere, bu alanlar, mahkeme kararı ile 21 Temmuz 2004'de Milli Emlak adına tescil ediliyor.
"Voli alanları???" ne demek; "gerçek" anlamı; "Denizlerde, göllerde ve nehirlerde balık avlanmaya ayrılmış, su üstünde herhangi bir sabit ve geçici engelle çevrilmemiş, doğal sahalar."
Ama "Voli" sözcüğünün bir başka "argo sözlük anlamı" da vardır;" Vurgun, kazanç, kâr - Türk Dil Kurumu Sözlüğü).
Ne hissetmiştir de, "o tarihte" Milli Emlak bu operasyonu yapmıştır, bilemiyorum ama "çok geçmeden", Galatasaray Adası, "Suada hâline dönüştürülürken", işte bu "operasyonun neden yapıldığını ortaya koyan" gelişmeler olmuş, Galatasaray Kulübü'nün başı derde girmiş, mahkemelere düşmüş, ama "birileri", inanılır iddialara göre, "voli kralı" olmaya soyunmuşlardır.  
Şaşılacak şey odur ki, "çok tartışmalı ve şaibe iddialarıyla yaftalanmış" süreçte, Galatasaray'ın "en etkili" ve "akil" adamları, hatta bazen "yalvar yakar olarak", "bu sürecin başkahramanını" koruma ve kollama yarışına girmişler, yönetimler ise "yeşil ışık yakma" konusunda "kör hovarda" rolünü üstlenmişlerdir!..

"Yılan hikayesini ve voli iddiaları sürecini" anlatmaya devam edeceğiz; gelecek hafta Uluçmarket'te!..

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.