Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül, "birilerinin" yanında, "birilerinin" yüzüne, "pek övündükleri" ve "Futbolu onun için ihmal ettik" diyerek bahane ürettikleri "bir şey" için, "gerçeği" bir şamar gibi vuruverdi; benim anlı ve de şanlı "spor medyam" da bu şamarı saklamak için elinden geleni ardına koymadı. Hüseyin Sakarya'nın Fanatik'teki yazısını okumasam, İstanbul'dan 600 kilometre ötede Urla'da, Genel Müdür Akgül'ün neden Türk Telekom Arena'ya "aniden" geldiğini, neden "stadı yapan müteahhit firmaların temsilcilerinin bulunmadığı" bir basın toplantısı yaparak, Galatasaray Başkanı Adnan Polat'ın ve yönetim kurulu üyelerinin "yüzlerini kızartması gereken" sözler söylediğini öğrenemeyecektim. Yazısında, diyordu ki, sevgili Sakarya; "Hükümet kanadı, stat hakkında, kamuoyuna yansıyan sahiplenme demeçlerinden belli ki büyük rahatsızlık duymuş, bunu dışa vurma görevini de Genel Müdür Akgül'e vermişti. Basın toplantısı davetinin GSGM'den gelmesi bunu teyit eden en önemli belgeydi. Varyap ve Uzunlar Grubu'nun haberinin olmadığı, basın araçlarının stat girişinde bekletildiği toplantıya önce Galatasaray Başkanı geldi. Polat, Türk Telekom Arena'nın mülkiyetinin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'ne devredileceğini ve stadın yönetimini birlikte yapacaklarını belirtip, 'Telekom Arena'nın bitme noktasına geldiği bu günlerde son durumu görmek üzere buradalar. Bugün tesisle ilgili bir takım görüşmeler yapacağız' şeklinde açıklamada bulundu." Ama Akgül'ün "ortalığa bomba gibi düşen" sözleri, "kazın ayağının öyle olmadığını", Genel Müdür'ün stada "bambaşka bir mesaj vermek için geldiğini" gösteriyordu. "Bu" tabloyu da şöyle anlatıyordu, Sakarya; "Yunus Akgül son dönemlerde bazı kişilerin çıkıp, projeyi sahiplendiğine ve bu nedenle bu kişilerin birbirlerine teşekkür ettiklerine dikkat çekti. Akgül 'Bu statla ilgili teşekkür edilmesi gereken tek kişi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır' diyerek, zaten soğuk olan ortamın buz kesmesine yol açtı." Sakarya, "Akgül'ün açıklamalarıyla, Hükümet'in bu konuda duyduğu kaygıyı açık ve seçik bir şekilde Galatasaray Yönetimine ilettiğini" belirterek, "o sözler" sırasında ortaya çıkan "acı" tabloyu da şöyle anlatıyordu: "Derme çatma masa ve sandalyelerle son anda oluşturulan basın toplantısı platformunda, mikrofonsuz olarak sesini duyurmaya çalışan Polat'ın yaşadığı şaşkınlık, mekanın loş ışığına rağmen yüzüne yansıdı. Polat, stadın temelinin atıldığı, hatta protokolün yapıldığı günden bu yana projede pek çok kişinin emeğinin geçtiğinin altını çizip, 'Ancak bu stadın yapımıyla ilgili bugüne kadarki tüm projelere sahip çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür ediyorum. Kendisine müteşekkiriz. Bizi hiç yalnız bırakmadı, her zaman yanımızda oldu. Her problemimizi çözdü. Burası neticede İstanbul'un, Türkiye'nin stadı olacak. Bugünden itibaren 15 Ocak'a kadar geri sayım başlamıştır' diyerek Akgül'ün 'Başbakan vurgusunu' yumuşatma yolunu seçti." İşte "Ali Sami Yen'e veda günü" yaşanan rezaleti hazırlayan "1.5 sezonluk utanılacak sürecin" bahanesi olarak ortaya atılan ve "temcit pilâvı gibi" tekrarlanan "stat övünmesinin" hazin sonu!.. Polat "böyle" bir sona "ne uğruna" geldi; "Futboldaki başarısızlığın bunca yıldır içinde ve başında olan" Adnan Sezgin'i "herkesi ve her şeyi feda ederek" korumak ve de "sürüne sürüne de olsa stadı açmak" uğruna!.. Değer miydi?.. *** Teşekkürler sevgili Sakarya!..