Üzerimize düşen kara leke; “tık” yok!..

Sesli Dinle
A -
A +

“Mecburlarmış… Konuşacaklarmış… ‘Sosyal medyada’ camialar, taraftarlar ‘konuşmalarını’ istiyorlarmış… Bu baskıya dayanılmazmış…”

 

Oturmuşlar TV ekranlarına, “ülkenin en büyük kulüplerinin başkanlarının birbirlerini, kulüplerini yemesini haklı çıkarmak için” bunları söylüyorlar ve de birbirlerini tasdik ediyorlar…

 

İçlerinden bir tanesini de çıkıp, “Arkadaşlar, olmaz öyle şey, kulüpleri soysal medya yönetemez” demiyor…  Dahası, “birbirlerini yiyen” anlı ve de şanlı başkanlara “Ayıptır, yapmayın, size yakışmaz, rekabeti düşmanlık hâline getiriyorsunuz. Kulüpleri sosyal medyanın, internet medyasının fanatikleri, kulüp trolleri, tweet’ler, retweet’ler yönetemez” diyemiyor…

 

Anlaşılıyor ki, “kendi görüşleri de, konuşmaları da” sosyal medya baskısından feyz alıyor!..

 

Ve de işte “bu yüzden” kulüp başkanlarından biri çıkıyor, ötekini “kamuoyu önünde tartışmaya davet ederken” bakın ne diyor…

 

“… Başta TFF, kurulları ve spor medyası olmak üzere futbol paydaşları üzerinde oluşturulan baskı, ekranlara gönderilen mesajlar, kadrolu yorumcular üzerinden yapılan algılar, sosyal medyada oluşturulan suni gündemler, iftiralar, algı operasyonları... Adalet, adil rekabet ve hak arayışı kisvesi altında yapılan tüm bu ahlak ve mantık dışı yaklaşım hâlihazırda çok ciddi sıkıntıları olan Türk futboluna daha da zarar vermektedir.”

 

Heeey, bu sözlerin içinde ‘öyle beş kelimelik bir bölüm var” ki, “doğrudan sizleri, yani bizleri, yani yöneticileri de dâhil, bütün spor medyasını ilgilendiriyor…”

 

İşte o beş kelime; “… kadrolu yorumcular üzerinden yapılan algılar…” Sayın Başkan’a göre, “… bu kadrolu yorumcular üzerinden… ‘Sosyal medyada oluşturulan suni gündemler, iftiralar, algı operasyonları’ var…”

 

Nerelerde, TV ekranlarında, spor sayfalarında…

 

Ve de Başkan itham ediyor; “Adalet, adil rekabet ve hak arayışı kisvesi altında yapılan tüm bu ahlak ve mantık dışı yaklaşım hâlihazırda çok ciddi sıkıntıları olan Türk futboluna daha da zarar vermektedir.” 

 

Şimdi, bu Sayın Başkan’a bizlerin, meslek kuruluşlarımızın yöneticileri ile beraber “Hepimizi, yorumculuk yapan bütün üyelerimizi kamuoyu önünde töhmet altında bırakıyorsunuz, kimdir bu ‘kadrolu yorumcular’ açıklayın” dememiz… Dahası, “bu, kadrolu yorumcuları arayıp, bularak camiamızdan atmamız” gerekmiyor mu?..

 

Günlerdir “tıkımız” yok, “tepkimiz” yok, susuyoruz; demek ki, “Başkan haklı…” 

 

Ve de “bizler, her gün, her gece TV ekranlarında gazete sayfalarında ‘kadrolu yorumcular ile beraber’ sporseverlerin önüne çıkıyoruz”; öyle mi?..

 

Peki, şimdi soruyorum; spor kamuoyu, “kadrosuz yorumcuları” kadrolulardan nasıl ayıracak?..

 

Yazıklar olsun, yazıklar!..

Büyükekşi’ye mesaj!..

Çok iyi ettiniz ve “maçlarda çalınan zamanı”, VAR aracılığı ile tribünlerdeki on binlerce, TV başındaki yüz binlerce, hatta belki de milyonlarca futbolsevere iade ettiniz.

 

Ne var ki, “zamanı çalanlar”, hâlâ ve hâlâ “çalmaya” devam ediyor…
Tekme kalçasına geliyor, Adam kendini yere atıp, ayak bileğini tutarak kıvranmaya başlıyor, 1-2 dakika sonra da, “hızla” topa koşuyor!..

 

Kol, omuzuna geliyor, adam yüzünü ya da boğazını tutarak, kendini yere atıp kıvranıyor… “Devam” diyen hakem zorunlu olarak oyunu durduruyor, adamın başına geliyor… Bazen sağlıkçılar bile geliyor, bakıyorsunuz, “hastanelikmiş gibi kıvranan” adam, koşuyor da koşuyor!

 

Her maçta, hem de kaçar defa “bunları ve benzer görüntüleri” izliyoruz. 

 

Hakemler, sadece “penaltı kazanmak için ceza sahası içinde olan” aldatmalarda “sarı kart” gösteriyorlar…

 

Sahanın başka yerlerinde, “rakip oyunculara ‘sarı kart göstertmek için’ yapılan ‘hakem aldatma’ sakatlık numaralarına” kart çıkarmıyorlar!..

 

İşte “bunlarda VAR devreye girmeli” ve hakeme “açıkça ‘hakem aldatma niyeti’ var, gel gör ve kartını çıkar” demeli!..

 

Yoksa, “bu saha içi, spor dışı ahlaksızlık” sürüp gidecek!..

Fatih Hoca’ya bir teşekkür daha!..

Faal teknik adamlığı bıraktıktan sonra, Fatih Hoca, “uluslararası platformda ‘Türkiye için ilkleri’ ülkemize getirir” oldu.

 

Bu defa da, The Guardian gazetesinin 2012 yılından beri düzenlediği “Dünyanın en iyi 100 futbolcusu listesi için” seçilen jüriye “ilk Türk” olarak girdi.
Teşekkürler, Hoca’m!..

Bir tuhaflık yok mu?.. 

Şimdi “Beşiktaş için” yazıyorum ama “diğer kulüplerimizde” de “benzer tablolar” var.

 

Haber; “Beşiktaş’ın Alanyaspor maç kadrosu belli oldu. Rosier, Saiss, Redmond, Ghezzal, de Souza kadroda yoklar.” Neden yoklar; “sakatlar, cezalılar!..”

 

Ben bu satırları yazarken, Alanyaspor maçının oynanmasına 12 saat var, sonuç ne olur bilmiyorum; ama ortada bir gerçek var; “Bu maç, Beşiktaş’ın ‘şampiyonluk yarışında var olup olmadığını tayin edecek’ en önemli maçlardan” biri idi… 

 

Böyle bir maçta “Beş yabancının yok olması”, insana biraz tuhaf gelmiyor mu?..

Şaka!..

Konyaspor yönetiminin İlhan Palut ile yollarını ayırdığı” haberini okuyunca için “cızzz” etti.

 

O yöneticilere bir mesajım var; hem de Türk Dil Kurumu sözlüğünden… 

 

O sözlükte, “Çınar / Meşe” gibi ulu ağaçların meyvesine “Palut” dendiğini yazıyor… 

 

“Nasıl bir hoca olduğunu” Konyaspor’da da ispat etmiş, Palut’a “Güle güle” demek ile nasıl bir yanlış yaptığınızı anlayacaksınız; ama iş işten geçti, artık!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.