Üzülürüm, arkadaş!..

A -
A +

Üzülürüm, arkadaş!.. Süreyya Ayhan, Paris'te Dünya Atletizm Şampiyonası'nda 1500 metrede, "ikinci sınıf" bir Rus atletine geçildiğinden beri herkes, Genel Müdürü ile, TMOK Başkanı ile, Federasyon Başkanı ile, yorumcusu, spikeri, yazarı, çizeri ile hep "aynı" şeyi, kırık plâk gibi söylüyor: "Bu çok büyük başarı... Türk atletizm tarihinde bir ilk... Altın alamadık ama gümüş aldık... Üzülmeyelim... Sevinelim... Sevinelim... Sevinelim..." Yok arkadaş sevinemem... Üzülürüm... Hem de üzüntüden kahrolurum... Haftalardır, günlerdir "hep" Paris'ten gelecek "altın madalya" rüyası ile, heyecanı ile yaşadım, gümüş de ne oluyor? Dünya spor tarihinde, "hangi ikinci hatırlanıyor" ya da "spor istatistiklerinde hangi ikinci yer alıyor?" Elbette, biz Türkler hatırlayacağız, ama nereye kadar? Atletizmde de, güreşteki, halterdeki gibi "Dünya Şampiyonlukları art arda gelene kadar!.." Sonra... Ne olacağı belli... Üstelik, Süreyya, "daha hızlı, daha güçlü, daha yetenekli" bir atlete geçilse, "geçilme ihtimali çok olsa" da geçilse, elbette sevinirdik, ama nerede o atlet? Süreyya, tamamen "amatör" hatalar ve yanlışlar yüzünden "avucunun içinde olan" altını kaybetti!.. Yarış sonrasındaki "vücut dili", onun nasıl bir üzüntü içinde olduğunu ortaya koyuyordu!.. "Bu müthiş bir başarıdır" derken, kendi de söylediklerine inanmıyordu!.. Stephan Zweig'in yazdığı gibi, "Tarihte yıldızımızın parladığı an gelmişti"; ama biz bu fırsatı kullanamadık!.. Ben eyyam yapmam... Yarış anından beri, etrafıma bakıyorum, telefonlara, e-maillere cevap veriyorum; sevineni görmedim!.. Üzülüyorum, çünkü, biliyorum ki: "Kompleksler, kaprisler", son derece hatalı ve yanlış "inatlaşmalar" Süreyya'nın altın madalya almasını önledi!.. "En iyiyi biz biliriz, bizim yaptığımız doğrudur, onlar da kim?" düşüncesini "Süreyya'ya kundak yapan" bir Hoca'nın "hüzünlü" hikâyesidir; altının göz göre göre kaybedilişi!.. Süreyya'nın etrafına koza ören ve onu "herkesten saklayan, bir maratoncuymuş gibi yarışlardan kaçıran", uyarılara, doğrulara, gerçeklere kulaklarını tıkayan bir Hoca'nın "hazin" yenilgisidir, bu!.. "Altının kaçırılışını", son derece amatörce bir ihmâl ile tam yarış günlerinde yakalanılan "kadınların özel gününe" mazeret olarak bağlatan bir Hoca'nın "sevinilemeyen bir gümüşle yetinmesidir", bu!.. Atletizm konusunda "bilgisi olmayan" yazar - çizer - yorumcu ve koruyucuların "komplekslerini" doğru olarak kabul eden ve uyanamayan bir Hoca'nın "altın ümidini" Atina Olimpiyatları'na bırakmasının "acı" öyküsüdür, bu!.. Süreyya "müthiş" bir yetenek... Çıkıyor, koşuyor... Koşuyor... Sanki "tek başına ve saate karşı" koşuyor... Yetişen olursa geçiliyor, yetişen olmazsa birinci oluyor!.. Nerede Hoca? Sevgili Cüneyt Koryürek çok doğru söylüyor: "İlkokul hocalarımız vardır, onlar bizi bulur, yönlendirir, temel eğitimi verir, onları çok severiz ama üniversiteye geldiğimizde, artık o hocadan çok başka hocalara ihtiyacımız vardır... Yoksa ilkokuldaki hocamızla, orada takılı kalırız!.." İşte "gerçek" burada!.. Yetenek var... Ama bir yere kadar... Ondan sonrası "spor bilimi!.." Bilimi inkâr ettiniz mi, bilimin yolundan saptınız mı, hocasından mentörüne, doktorundan masörüne kadar, "çağdaş sporun gerekleri olan" ve "büyük şampiyonları, rekortmenleri dünya spor tarihine geçirecek olan" kadroyu kuramadınız mı, "yetenek" bir yere gelir durur; orası, işte "Süreyya'dan 4-5 saniye daha kötü dereceleri olan" atletlerin, "büyük şampiyonalarda" Süreyya'yı geçtiği, geçebildiği yerdir!.. Bu yer, "atletizmi ve spor bilimini bilen" ve "bunun gereklerini yapan" hocaların yeridir!.. Şimdi ümitler 2004 Atina Olimpiyatları'nda!.. Ruslar, Süreyya'nın "nasıl geçileceğini", bütün dünyaya gösterdiler!.. Ve... Olimpiyata kadar, "belki de Süreyya kadar yetenekli sporcular" da çıkacak!.. Yani, "Olimpiyat, Dünya Şampiyonası'ndan çok daha zor olacak!.." Yarış startlarında "okuduğumuz" vücut dilinden, Dünya Şampiyonası stresini kaldıramadığını gördüğümüz Süreyya'ya "büyük şampiyonlara ve büyük rekortmenlere lâyık bir teknik kadro desteği" şart!.. Yücel Kop Hoca da, "bu kadroda yer almalı", daha açıkçası "teknik - idari menajerlik" yapmalıdır!.. Eğer, Süreyya'nın "olimpiyat şampiyonu" olmasını istiyorsa!.. Yoksa, yoluna "bugüne kadar geldiği gibi" devam edebilir ve "inşallah" Süreyya olimpiyat şampiyonu olur!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.