Letonyaların, Kazakistanların, İzlandaların, Çeklerin bulunduğu bir grupta "Türkiye 3 maçta bir puanla sonuncu durumda ise", bunun için söylenecek "tek" söz vardır; "Federasyonu ile, Türkiye Teknik Direktörü ile, Milli Takım Hocaları ile, futbolcuları ile ortada tam bir başarısızlık vardır"; bundan ötesi, "lâf- ı güzaftır!.."
"Hakemmiş, şuymuş buymuş"; ben onu bilmem, eğer "Türk Milli Takımı, Letonya'yı da yenemiyorsa", daha neyi konuşup tartışıyoruz ; zaten Fatih Hoca, nihayet "basınla, yazar-çizerlerle kavga etmeyi bırakıp", gerçeği söyledi; "Ben hata yaptım, elbirliği ile bu hataları tekrarlamayacak ve ayağa kalkacağız; işte bu kadar; inanıyorum ki, kalkacağız!..
Elbette inanıyorum ki, kalkacağız; bundan önce de, hem Milli Takımımız, hem Fatih Hocamız "böyle" süreçler yaşadı, altından kalkmasını bildiler; gene kalkacaklar!..
Ama, burada duralım ve Terim Hocamızın "bir başka hatasını düzeltmesi gerektiğini" de yazalım; kendisi ve sevgili kardeşim Hıncal Uluç başta birçok meslektaşım, birçok kişi, "Çek maçından önce, bir gazetenin manşeti ile gündeme gelen Gökhan Töre - Hakan Çalhanoğlu / Ömer Toprak tabanca olayı" için, hem de "kasıt arayarak", diyorlar ki; "Zamanı mı, zemini mi?.."
"Kasıt var mı", bilemem ve zaten yakıştıramam, "zemin var mı"; elbette var; zira "bu üçlüden ikisi", daha önce orda burada "O çağrılırsa milli takıma gelmeyiz" deyip durmuşlar, "milli takım ilan edildiğinde de, 'o varmış', dahası öteki ikisi, ne tesadüf, kendi takımlarında 'sapasağlam' oynarken, birden sakatlanıp, 'rapor göndererek' milli takımdan aflarını istemişler!.."
"Bu tablo" dünyanın her yerinde, "eğer basın varsa, gazeteci varsa" haberdir ve bizde de olmalıdır, olmuştur!..
Bugün tartışılan "Gökhan'ın, bir yıl önceki tabanca olayı değildir"; işte bu tablodur ve bu tablo ile ilgili haber ve yazılardır!..
Bugün tartışmanın bir "başka yüzü" de vardır; bu da Fatih Hocamızın, "olayın olduğu günlerde, örtbas olayına yeşil ışık yakması ve hatta katılmasıdır!.."
Eğer "o günlerde örtbas" olmasa, bugün Hocamızın açıklamalarıyla doğrulanan, bir eğlence yerinde başlayıp, kampta sonlanan olayın hesabı daha o günlerde kesilecek, "suçlular cezalarını görecek" ve de "dosya kapanacak", böylece haber de, "Zamanı mı" sorusu da bugünün gündeminde olmayacaktı!..
"Hangi sebeple olursa olsun", milli takımın "önemli bir maçının olduğu günlerde", milli futbolcular, eğlence yerlerine gidip, orada kavga edemez (Hele Fatih Terim o takımın hocası olursa), kampa tabanca getirilemez, milli takım oyuncuları, "tabanca gösterilip" tehdit edilemez; kampta "kavga olabilir, küfür olabilir, yumruk olabilir" ama "tabanca?.."
Milli Takım Hocası, hele bir de "Türkiye Futbol Direktörü" unvanını almışsa, "çok açık bir adli suç bile olan" böyle bir olayın örtbas edilmesine destek veremez, dahası, "yaptığı bu büyük hatanın acısını" basından çıkaramaz!..
"Basına ahlak dersi veren" Fatih Hocamızın, "spor etiği ve adaleti konusunda çok daha hassas olması" gerekmez mi?..
"Duran top zafiyetimiz" ile ilgili "haklı ve doğru bir soru soran" Letonyalı bir spor yazarına verdiği "alaycı ve sert cevap" bile, Fatih Hoca'nın "basın ilişkileri konusunda ne kadar hatalı bir yolda olduğunu" göstermiyor mu?..
Ne oldu; o sorunun Fatih Hoca tarafından verilemeyen "teknik" cevabı, az daha maçın son dakikalarında "bir korner atışında kale yerine, ters tarafa kafayı vuran" ve hem de "vururken bomboş durumda olan" Letonyalı oyuncu tarafından sahada veriliyordu; Allah bizi korudu!..
Tahammüllü ve soğukkanlı olacaksın sevgili Hocam, aksi halde, "zaten kendilerini ve üzerlerindeki formanın stresini omuzlarında taşıyan" futbolcularının sırtına bir de "kendi manevi ağırlığının stresini" yüklüyorsun.
İşte futbolcular da, "o yükü kaldıramayınca" bazen Letonya maçının ikinci yarısındaki "futboldan başka her şeye benzeyen tablo" ortaya çıkıyor; yazık değil mi?..