Vah atletizmimiz vah!..

A -
A +

Kaç yıldır "ne olduğu, nerede olduğu, ne yaptığı bile bilinmeyen" bir atlet için onlarca bin dolar harca, sonra da "ödenek olmadığı için" programında olan yarışmaları iptal et!.. Mazeret olarak da gazetecilere "Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Atletizm Federasyonu ödeneğini kullanıma açmadı, Maliye Bakanlığı 3 aylık ödemeleri geciktirdi" de!.. Spor teşkilâtımızda ve Türk Atletizminde "nelerin olup bittiğini" anlamak mümkün değil!.. Bir bakıyorsunuz, esip gürleyenler, bir bakıyorsunuz yelkenleri indirerek söylediklerini yutanlar var!.. Bakın ben, "ülkenin en büyük ve en ciddi gazetelerinin" yalancısıyım; onların yazdığı haberleri "doğru" kabul ederek yazıyorum. "Para olmadığı için" Atletizm ligleri yarışmalarının ardından Federasyon Deneme'de yarışmak için Ankara'da kalmaya karar veren 50'den fazla sporcunun "günler sonra" yarışmanın yapılamayacağını öğrenerek memleketlerine dönmesindeki acı tabloya mı bakalım, yoksa "altyapının en önemli yarışması olan" 15 yaş altı 2007 Türkiye Şampiyonası'nın bütünüyle iptal edilmesine mi?.. Bütün bir yıl, "bu yarışı bekleyen" ve "bu yarışa hazırlanan" yüzlerce "küçük atletin nasıl bir hayal kırıklığı yaşadığını" düşünün!. Ya Yıldızlar Türkiye Şampiyonası'nın ve Çoklu Branşlar Türkiye Şampiyonası'nın harcırahlarının ödenememesi sebebiyle "ileri bir tarihe" bırakılmasına ne demeli?.. Koskoca spor teşkilâtı, koca Atletizm Federasyonu, hem de "atletizm sezonunun en uygun zamanında" çıkıp "para yok" diye ilân edilmiş programın alt üst olmasını önleyemiyorlar; öyleyse "neden" varlar?.. Söz "atletizmden açılmışken", Süreyya olayının "tam bir skandal hâlini aldığını" da yazmak durumundayım!.. Yine "sakatlık" mazereti, yine "yarışamayacak" açıklaması; hiç şaşmadım ve de hiç sürpriz değil!.. "O kafayla, o inatla, o hocanın elinde" bitişe doğru hızla koşan "bir büyük yıldızın bütün dramını" yaşamaya devam ediyoruz!.. Daha da acısı, "Acaba gerçekten mi sakat" sorusuna cevap arayacak kadar "inancımızı kaybetmiş" durumdayız!.. Birbirimize soruyoruz: "Gerçekten mi sakat, yoksa eski derecelerini tutturamayacağını anlayınca bu bahane ile Dünya Şampiyonası'ndan mı kaçıyor?.." Federasyon bile "bunu araştırıyor" ve kimse "ne olduğunu" bilmiyor!.. Bilinen bir şey var: Olimpiyat üçüncüsü milli çekiççi Eşref Apak, "Müsabaka ve antrenmanların yoğunluğu nedeniyle, derslere devam edemediğim için 5 yıldır okuduğum Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Yüksek Okulu'ndan ayrılmak zorunda kaldım, haftaya yeniden ÖSS sınavına gireceğim" diyormuş!.. Anlaşılan dünyada "üniversitede okuyan bunca atlet, müsabaka ve antrenmanları yoğun olmadığı için, hem atletizmi, hem de okulu beraber yürütüyorlar", ama Eşref Apak için durum bambaşka; herhalde "bir tek onun müsabaka ve antrenman programı, eğitimini aksatacak ve okulunu bıraktıracak cinsten" ki, milli sporcumuz bu duruma düşmüş. Üstelik "hukuk, sosyal bilimler, doktorluk, işletme, mühendislik, elektronik" tahsil etmiyor; "beden eğitimi" okuyor!.. Ne mazeret ama?.. Peşkeştepe!.. Toplu Konut İdaresi, "Ali Sami Yen Stadı ile Seyrantepe Projesi takasında 300 milyon dolar kâr edecekmiş."Bu kârın 150 milyon doları "her iki projede ihaleyi alan" inşaatçı firmalara verilecek ve TOKİ'ye 150 milyon dolar "net kâr" kalacakmış. İşte "peşkeştepe" ihâlesinin özeti bu!.. Üstelik "kaçak tek santimetresi olmayan" ve de "Avrupa'nın en modern ve en güzel statlarından biri" olacak olan bir Seyrantepe!.. Özhan Canaydın, nihayet "avcı olalı bir kuş yakalıyor" galiba!.. Yakalıyor ama, "bu kuşun" Galatasaray'a nelere mâl olduğunu da herkes biliyor!.. Gene de, 19 Temmuz'da "Dünya Fenerbahçeliler Günü'nde yapılacak olan" ihâle, yasaları ve yönetmelikleri paspas eden "stat inşaatçıları için" adeta bir "ilâhi adalet" kıyaslaması!.. Onun için çileden çıkıyorlar; medyamızdaki fanatik taraftarlarının, yazar çizerlerinin ve yorucularının uykularının kaçması da bu yüzden!.. Hepsine geçmiş olsun!.. Günaydııın!.. Galatasaray yönetiminden istifa eden Ali Gürsoy dert yanıyor: "Birçok söz verildi. Ama hiçbiri tutulmadı. Toplantılarda sürekli olarak nasihat dinliyoruz. Görev almak istiyoruz, bunun için talepte bulunuyoruz 'Sana vermeyiz' diyorlar. Sayın başkanımız Özhan Canaydın'a durumu anlattım. Bana 'Bekle' dedi. Biraz sabrettim ama yine işler bizim dışımızda gelişti. Galatasaray'ın bu anlayış ile düzeleceği konusunda şüphelerim var. Ekonomik ve idari açıdan birçok hata yapılıyor. Sportif hatalar ise saymakla bitmez. Fikirlerimiz bile dinlenmiyor. Artık yokum." Ali Gürsoy'a "Sabah şerifler hayrolsun" demek lâzım!.. Onca yıl "asistanlığını yaptığı", bunca yıl "beraber yönetiminde bulunduğu" başkanını "sanki yeni tanıyormuş gibi" sözler söylüyor!.. Ona sormak gerek; "Bugüne kadar aklın nerede idi ve de neden susup oturdun?.." Esas ve usûl!.. Fenerbahçe Basketbol Takımı'nın başından Aydın Örs gitti, Tanjeviç geldi!.. Ben işin esasını geçiyorum; onu da tartışırım ama, bugün tartışacağım konu, işin usûlü!.. Aydın Örs'e "usûl olarak" yapılanlar, Fenerbahçe gibi bir kulübe yakışmıyor ama Aziz Yıldırım'a tam da yakışıyor!.. "Kullan ve at!.." Atamazsan, "öyle" şeyler yap ki, "Adam kendi bırakıp gitsin!.." Bu da olmazsa, "Disiplin Kurulu" ne güne duruyor?.. Aydın Örs'e yapılan; ikincisi!.. Türk Basketbolu'nun "bu" onurlu ve değerli hocasına karşı "öyle" hareketler yapıldı ki; "hem de koyu Fenerbahçeli olan" Örs, "Onurumu zedeletmem" diyerek, "kendi" ayrıldı!.. Ne demiş atalarımız; "Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner!.." O gün gelince, hatırlatacağız!.. Yüz aklarımız!.. Bu hafta Türk Atletizmi için "acı ve ağır bir yazı" yazdık. Bir de atletizmimizin "aydınlık yüzünü" yazalım: Elvan Abeylegesse'den hemen sonra, 3 bin engellide 8.18.43 ile Türkiye rekoru kıran ve şu ana kadar bu yıl bu mesafeyi "en hızlı koşan Avrupalı atlet olan" Halil Aktaş da Avrupa Atletizm Birliği tarafından "mayıs ayının atleti" seçildi; hem de ünlü sprinter Francis Obikwelu'yu geride bırakarak. Üst üste iki ayda "iki Türk atleti" bu unvanı "başka Avrupalı atletlere kaptırmadı"; dileriz sezon sonunda "ayın atleti" olmaktan öteye, "yılın atleti" olurlar!.. Bir dileğimiz daha var; bu iki atletimizin Süreyya Ayhan Kop'a ve Eşref Apak'a da örnek olması!.. Gizlenen Gizlenci!.. Sevgili Ömer Faruk, dünkü yazısında bir hakem anlatmış; inanamadım!.. Taner Gizlenci, "iyi ve tecrübeli" bir futbolcu, sonra hakem ve hem de "B klasmanında olduğu hâlde" yıllardır "İkinci Ligde en zorlu maçların altından sızıltısız kalkmış" bir hakem... Tanıyanlar, otoriteler onun için "Korkma, Süper Lig'de en zorlu maçı ver, rahat uyu" diyorlarmış. Bitmedi; hem de beden eğitimi öğretmeni olan "böyle" bir hakem, "Tugay'larla, Bülent'lerle Ümit Milli Takımı'nda oynamış"; yani 40 yaşında!.. İyi de, "böyle dürüst ve hakemliğin hakkını veren" bir hakem; neden hâlâ B Klâsmanı'nda ve "A Klâsmanına yeni çağrılıyor?" Merkez Hakem Komiteleri, onu "soyadına uyum sağlasın" diye, bugüne kadar "gizlediler" mi acaba?.. Moda çocuğu!.. İlhan Mansız'ın futbolu "sessiz sedasız bıraktığını" gazetelerde okuyunca üzüldüm!.. İnsan "Ne oldum" dememeli, "Ne olacağım" demeli!.. İlhan Mansız da "modacı olacağını" açıklamış!.. Futbolunun zirvesindeyken de "kafasını futboldan çok modaya yorduğu için" yeşil sahalarda kaybolup gitti!.. Yazık oldu!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.