Yıllar yılı “Tek adam; o da başkan” sistemi ile kulüplerimiz kademe kademe, “Astığım astık, çaldığım düdük” şeklindeki yönetim anlayışlarıyla bugünlere kadar geldi!...
Spor ve elbette “ülkemizde sporun yerini hemen hemen tümüyle kaplayan futbol”, bütünüyle kulüp başkanlarına ve de onlardan biri olan federasyon başkanına bırakılacak kadar önemsiz bir olay” değildir!..
Ama ne yazık ki, sporumuz ve de sporumuz, kulüpleriyle, federasyonlarıyla “futbol” medyamız sayesinde, “bu sistemle yönetilir” hâle dönüştürülmüş” ve de işte bugünkü hâline düşürülmüştür!..
Gerçek ortadadır; yıllar yılı “Tek adam; o da başkan” sistemi ile kademe kademe, isim isime bugünlere, koca Galatasaray’da Dursun Özbek’in, koca Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım’ın, koca Beşiktaş’ta Fikret Orman’ın “Astığım astık, çaldığım düdük” şeklindeki yönetimlerine kadar gelinmiştir!..
Diğerleri farklı mı; Gençlerbirliği’nden, Gaziantepspor’a kadar, al birini vur ötekine!..
Ankara’da iken “kulüp üyesi idim”; Gençlerbirliği Tüzüğü herhalde “değişmiş” olmalı ve de tüzüğe “İlhan Cavcav ömür boyu başkanlık yapacaktır” hükmü konmuş olmalı ki, bu tablo, “futbolumuzun, kulüplerimizin ne halde olduğunun Aziz Yıldırım’la beraber en belirgin örneği olarak”, ortada durmaktadır!..
Sadece “futbolcu ve hoca alma ve atma uygulamalarına bakmak bile”, kulüplerin ve camiaların “nasıl yönetildiğini” göstermekte ve sporumuzun, futbolumuzun, bunca imkana, bunca harcamaya, bunca devlet desteğine rağmen, “neden bu durumda olduğunu” açık açık göstermektedir!..
Ve ne yazık ki, Spor Bakanlığı’nın kurulduğu 1960’lı yıllardan (Kulağın çınlıyor mu, sevgili İsmet Sezgin abi), hele hele “Futbolumuzun dev başkanı” rahmetli Orhan Şeref Apak’ın “profesyonel ligler” atağından beri, Anadolu’da pıtrak gibi çoğalan “Profesyonel futbol şubeleri olan” kulüpler ortaya çıkmaya başlayınca duyulan “Bir kulüpler yasası çıkarılmalıdır” masalını, hâlâ dinliyoruz; Kaygusuz Abdal’ın deyişi ile; “Kırk yıl oldu, kaynatırım, kaynamaz!..””
“Sayfa ve kişi olarak” yüzlerce defa teşekkür ettiğim “istisnaları” bir tarafa bırakıyor ve diyorum ki; “Futbol basınımız kulüp başkanlarından korkuyor” ve işte “kulüp başkanlarının, kulüpleri borç batağıma sürükleyen, çok zaman spor mekanlarının içinde de, dışında da perişan eden tek adam yönetimlerinin devam edebilmesinin” başlıca sebebi bu!..
“Servis, sayfa ve ekran şeflerinin, merkezlerden, taa ülkenin en uç köşelerine kadar spor haberi / yorumu yapan arkadaşlarımızın ekmek paraları ile oynamaya kalkan” ve bunda zaman zaman başarılı da olan kulüp başkanları korkusu, çok zaman gerçeklerin yazılmasını ve kamuoyu tarafından bilinmesini önlüyor!..
“Kulüp başkanlarının huyuna ve suyuna giden” spor yazarı ve yorumcularının sesleri çok daha fazla duyulduğundan, kamuoyu “kötüyü, yanlışı, hatayı” bile öğrenemiyor, beyni yıkanıyor, “spor yöneticiliği bakımından yetenekleri ve bilgileri çok şüpheli olan” ve “o koltukları kendileri, işleri için çok iyi kullanan” bir yığın insan, ellerinde “futbol ve kulüpler yazan” bir kuru kafayı sallayarak yıllardır, kulüplerimizi, sporumuzu, futbolumuzu” yönetiyor; “İşte bütün mesele!..”
Onca parayı, onca imkanı, onca devlet desteğini arkasına alan “herhangi bir insan”, kim bilir belki de “bu kulüpleri” onlardan çok daha iyi yönetebilecek bilgiye, akla, mantığa, yeteneğe sahiptir; ama “o insanlar” o koltuklara “nasıl” gelecekler; nerede “bunu sağlayacak” hukuk sistemi, nerede Kulüpler Yasası ve bu yasaya göre tümüyle değişecek kulüp tüzükleri, nerede?..
Çok açık ki, “Böyle gelmiş, böyle gitsin” isteniyor; rahmetli Demirel olsa “İsparta ağzı” ile derdi ki; “Va mı bunun başka izah tarzı?..”