"Türkiye'de Futbol Federasyonu var mı" sorusuna, herkesin vereceği "tek" cevap vardır; "Olmaz mı, elbette var!.." "Var da, nasıl var?.." "Rötarlı Futbol Federasyonu var!.." Neden, "rötarlı?.." "Uykudan uyanıp, karar verene ve uygulamaya başlayana kadar, nerede ise 'karar verilecek olay' unutuluyor da ondan!.." Kaç defa yazıp geldim; "Alt liglerde 'anlaşmalı maçlar oynandı' uyarısıyla İDDAA Şirketi'nin Federasyonu uyardığını, maçların 'şirketin önceden belirttiği şekilde sonuçlandığını' ve Federasyon'nun hâlâ ve hâlâ bir açıklama bile yapmadığını!.." Bir gazetede çıkan "küçük bir haberden öğreniyoruz" ki; Futbol Federasyonu "nihayet" ve "iki ay sonra" bir Futbol Şike Tahkik Komisyonu kurabilmiş ve dosyayı o kurula teslim etmiş; günaydıııınn!.. Eh, "iki yılda da karar verilir" ve bu arada da "anlaşmalı maçlar oynanmışsa", bunu yapanlar arasında mesela "yöneticiler varsa, antrenörler varsa, futbolcular varsa", onlar da "iki yıl daha" yöneticilik, antrenörlük, futbolculuk yapmaya devam ederler; tıpkı "rötarlı federasyon yüzünden" bugün yapmaya devam ettikleri gibi!.. Aslında, "bazı olaylarda" Federasyon "rötarlı olarak bile" yok; yani yok!.. "Görmedim, duymadım, hiçbir şey yapmıyorum" üçlemesini oynuyor!.. Günlerdir gazetelerde haber üstüne haber: "Fenerbahçe, sezon sonunda serbest kalacak gencecik Abdülkadir Kayalı için Ankaragücü'ne 1.1 milyon euro ödüyor, (Sezon sonunda alsa, sadece 120 bin euro yetiştiricilik primi ödeyecek) ama mukavelesi devam eden ve de ocak transferinin gözdeleri arasında olan Gökhan Emreciksin için metelik ödemiyor." Dahası, "Boluspor Başkanı çıkıyor, 'Gökhan'ın başka bir kulübe transferinde, Ankaragücü ile yaptığımız anlaşma gereğince Boluspor'a ödenmesi gereken bir pay vardı, bu payın ödenmemesi için her türlü oyun oynandı. Gökhan Fenerbahçe'ye bedava gitmiş gibi gösterildi. Fenerbahçe bize 200 bin dolar sus payı teklif etti, reddettik. Bu işin peşini bırakmayacağız" diyor. Gökhan'ın "yeni kulübü adına lisansını veren" Futbol Federasyonu ise, "haberleri okumuyor, açıklamaları duymuyor" ve de "seyrediyor!.." Ya "rötarlı federasyon" unvanını lekelememek için bekliyor ya da "büyüklere karşı" bir çok olayda olduğu gibi, "yokları" oynuyor!.. Ve de mesela, "Alex'in, Maldonado'nun ve de Güiza'nın transferlerinde neden Uruguay'ın ikinci ligindeki bir kulübüne onca milyon euroların ödendiğine dair" bunca haber yapılmasına, bunca kıyametin kopmasına rağmen, İspanya'da da, Pandispanya'da da "milyon eurolar buharlaşmış, milyonlarca euro vergi kaçırılmış" iddialarıyla Juan Figer adlı futbolcu komisyoncusu ile "bazı" kulüpler hedef hâline getirilmişken de, bizim "rötarlı" Futbol Federasyonumuzun yetkilileri "görmüyor, duymuyor" ve "bu olaylar Türkiye'de oynayan bazı futbolcukları ve onları transfer eden bazı kulüpleri hiç ilgilendirmiyormuşçasına" ilgilenmiyor!.. Benim federasyonum var da, "yok gibi", bazen "rötarlı" da olsa var, bazen "rötarlı olarak bile" yok. Sevsinler, böyle federasyonu!.. Yaşlanma!.. Rahmetli Fahri Somer ağabeyimizden "Türk spor basınına miras kalan" pırıl pırıl bir genç kardeşim, dikkat ediyorum, Beşiktaş ile ilgili "çok değişik ve renkli" haberler yapıyor. Emir Somer'in haberlerinde "abartı yok, palavra yok, asparagas yok"; rakamlar ve gerçekler var. "Mustafa Denizli'nin görev süresi içinde, Beşiktaş takımı 4.5 ayda 5 yıl yaşlandı" haberine bayıldım. Ertuğrul Sağlam'ın Beşiktaş'taki son maçı ile, Mustafa Denizli'nin son maçının kadrolarında yer alan futbolcularının yaş ortalamasını hesaplamış sevgili Emir, "birincisini 24.6, ikincisi 29.2" bulmuş!.. Türk Futbolu adına da, Beşiktaş adına da, Mustafa Denizli adına da beni uzun uzun düşündüren bu haberde, "eksik" kalan bir husus var: "Acaba, bu 4.5 ayda Mustafa Denizli kaç yaş yaşlandı?!.." Güvenen var mı?.. Galatasaray, Bordeaux'ya yenilmeden döndü; avantajı açık!.. Fransız basını bile "böyle" yazıyor!.. Peki; Türkiye'de "gönül rahatlığı" ile "Galatasaray tur atlayacak" diyebilen var mı; yok!.. Neden yok; artık kimse "Galatasaray'a güvenemiyor" da, ondan!.. Müsebbibi kim; Skibbe ve de onu "bu takımın başına getiren" ve hâlâ tutmaya devam edenler!.. Türkiye futbolunun bugüne kadar gördüğü en pahalı ve en alternatifli kadronun başına, "üçüncü sınıf" bir Hoca neden getirildi; "Adnan Polat'ların, Adnan Sezgin'lerin ellerinin altında olsun ve biraz eğlensinler" diye!.. Demirel gibi soralım; "Vaaa mı bunun başka türlü izahı?.." Ayıp!.. Önce Trabzonspor başladı. Herkes duydu. Sonra Beşiktaş devam etti, kıyamet koptu. Sonra sıraya Galatasaray girdi, ortalık mahşere döndü!.. Bilmem ki, "Kocaelispor'un ötekilere benzer feryadını duyan oldu mu?.." Türk futbolunda ve spor medyasında haksız, adaletsiz paylaşım!.. Anayasa'nın "eşitlik prensibini" paspas eden zihniyet!.. "Galatasaray'ı, Fenerbahçe'yi, Beşiktaş'ı şampiyonluk yolundan uzaklaştırdığına inanılan" hataların manşetlere, TV ekranlarına taşınma ölçülerine bir bakınız; bir de, "Avrupa Kupalarına katılma haklarını, hakem hataları yüzünden kaybeden" Anadolu takımları için "bu hatalarla ilgilenilme payına" bakınız; hele hele, "aleyhlerine bol bol yapılan hakem hataları yüzünden küme düşen" Anadolu takımlarının feryatlarını duyma isteğinin düşüklüğüne bir bakınız; "onlar", kimin umurunda?.. "Ulusal(!)" dediğimiz ama aslında ve hakkıyla "İstanbul medyası olmaktan öteye gitmeyen" spor medyamızda, iki hakemimizin (İkisine de büyük geçmiş olsun) hafif yaralandığı trafik kazası kadar bile "yer bulamayan" bu "acı" gerçek daha ne kadar sürecek?..