Volkanları bu hâle kimler getirdi?..

A -
A +
Şimdi soruyorum; "Volkanlar, Emreler, Gökhanlar bugüne kadar Federasyonlar, onların disiplin kurulları, kulüp başkan ve yöneticileri, dahası, milli takımdaki ve kulüplerindeki hocaları tarafından korunmasaydılar"; acaba bu ve benzeri  olaylar  olur muydu?..

Sanki, "tribün küfrü ilk defa oluyor", sanki, "bir milli maçta" futbolcuya, teknik adama, federasyona "ilk defa" küfür ediliyor!..Tribünlerden sokaklara taşan "gözü dönmüş, eşkıya bozuntusu" sözüm ona "taraftar" denilen bazı çetelerinin yok edilmesi için çıkarılmış "özel" kanunları bile uygulamaktan "nedense" çekinen yetkililerden "hesap soramayacak", "Şike tapelerinde, siyasetçilerden, federasyonlar  ve kurulları başta sporu yönetenlere, başka kulüp başkan ve yöneticilerinden, kendi teknik adamları ve sporcuları dahil teknik adamlara ve sporculara, gazetecilere kadar  en ağır küfürleri  ağızlarına pelesenk ettikleri" ortaya çıkan "Kulüp Başkanları'nı eleştiremeyecek" kadar korkak olanlar, bugün "o küfrü eden" ve herkesin bildiği gibi kulüp yöneticileri tarafından beslenen tribün Frankeştayn'ını suçlayarak, "Volkan'ı kurtarmaya çalışıyorlar"; hep böyle yaptılar; bu sözümün altını çizin; işte asıl "bunlar", o tribün eşkıyası ve "uslanmaz" sporcular kadar "bu olaylardan sorumlulardır!.." 
Hele hele "Volkan'a bu yapılır mı" diye "timsah gözyaşları döken bazıları yok mu"; insanı kahkahalarla güldürüyorlar!..
Bakınız, Turgay Renklikurt Hocam ne yazmış:
"Yıl 2003. Genç Bastian Schweinsteger Bayern Münih'in yeni yıldızı. Harika oynuyor, goller atıyor. Birden Teknik Direktör Ottmar Hitzfeld genç futbolcuyu kadro dışı yapıyor, çok ağır para cezası verdiriyor. 
O zamanki kulüp menajeri Hoeness neden bu cezaların verildiğine dair açıklamasında 'Biz törel değerlikleri gelişmiş, kişiliği futboluna yön verecek nitelikte futbolcu yetiştirmek, istihdam etmek istiyoruz. Schweinsteiger saat 24.00 sonrası diskoya gitti. Köln maçımda gol attıktan sonra rakibi rencide edecek şekilde şov yaptı. Futbolcunun uykusuz gecelere eğilimi, kendi organizmasına saygısızlık ifadesidir. Maç sonu aşırı tavırları ise, onun kişilik ve törel değerlilik yönünden geliştirilmeye, eğitilmeye muhtaç olduğunu ortaya koydu. Kendisine verilen cezalar, uygulanmaya başlayan 'Özel eğitimin' bir parçasıdır. Bunları yapmazsak Bayern Münih maç kazanmak adına her türlü ilkesizliğe yol veren, törel değerleri tahrip eden kirli bir kuruma döner' diyor."
Devam edelim; Volkan olayından sonra sevgili Sadık Söztutan ne yazmış:
"... Tribündeki insan ile Volkan arasında temel farklar var. O Fenerbahçe Kaptanı, Türkiye'yi temsil etsin diye 112 defa Milli Takım'a çağrıldı, 5 milyon avro etiket fiyatı ve sorumlulukları var. 
Derbilerde kıçıyla top tutması, Lincoln'ü kovalaması, seyirciyle dalaşması, Sabri'nin boğazına yapışması, Melo için 'Belediye sokak köpeklerini zehirlesin, yoksa bu iş bana kalacak' demesi. Vesaire vesaire... (Burada, ben de vesairelere bir  ek yapayım; "büyük tepki gören" elini şortuna sokma ya da kasıklarını tutma gibi hareketleri unutulmadı, daha... ÖU. ) Arena'da oynadığımız son Hırvatistan maçında yine seyirciyle tartışması ve nihayet yine seyirciyle tartışıp milli eldivenlerini bırakıp gitmesi. Bunun takdirini size bırakıyorum."
Şimdi soruyorum; "Volkanlar, Emreler, Gökhanlar bugüne kadar Federasyonlar, onların disiplin kurulları, kulüp başkan ve yöneticileri, dahası, milli takımdaki ve kulüplerindeki hocaları tarafından korunmasaydılar"; acaba bu ve benzeri  olaylar  olur muydu?..
"Eski" örneklerini bir tarafa bırakarak, "bugünkü örnekler" ile yetiniyorum; "Volkan, Emre, Melo, Gökhan gibi futbolculara arka çıkmak, ceza almalarının önlemek için gerçeklere takla attırmak", aslında "onları korumak değil", onları "böyle tabloların sürekli ve çirkin kahramanları olmaya itmektir!.."
Meşhur anekdottur, özetleyeyim; "Suçlu genç, idam sehpasına götürülürken annesine saldırmış. 'Beni bu hâle sen getirdin, ilk küçük suçlarımı işler, manavdan, bakkaldan şeker, portakal çalarken beni cezalandıracağına, teşvik ettin, suça alıştım, mesleğim oldu ve sonum da işte bu oldu' diye bağırıyormuş!.."
Sporumuzda "anneler yok", ama "spor suçu işleyenleri koruyan" babalar çok!.. 
Basınımızda da, Volkan'a hâlâ "Çocukcağız" diyerek ağıt yakan çok meslektaşımız var, bu "babaların içinde"; belki de "paylarını bildiklerinden" kendilerine olan "bilinçaltı" öfkelerini "olaydan sonraki yorumlarına dökmüşler"; aynaya bakmak yerine!.. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.