"Vurun abalıya" yorumculuğu!..

A -
A +

Elbette "bu satırlardan sonra yazacaklarım" spor yazarlığını "spor yazarının bütün gerekleriyle yerine getiren" meslektaşlarıma değil!..

 

Keşke onlar, "istisnalar değil, futbol yorumculuğunun çoğunluğu" olsalardı…

 

Yorumcularımız içinde bir bölüm "övmeyi de, yermeyi de, 'tarafsız eleştiri' kuralına uygun olarak yapan" arkadaşlarımızdı… Diğer bölüm ise "övmeyi de yermeyi de 'tarafsız eleştiriyi paspas eden' ve doğrudan takımlara ve kişilere göre konuşan ve yazan" yorumculardı…

 

Mesela geçen sezonda, "Üç Büyükler arasındaki takımını 12'nciliğe düşüren" teknik direktöre sesini sedasını çıkaramayan ama "yerine gelen ve 'enkaz teslim alan' yabancı hocayı yerden yere vuran" ekran ve sayfa yorumcularımızın "çoğunlukta olması" spor yazarlığımız adına "acı bir tabloyu" ortaya koymuştu!..

 

Benzer bir tabloyu bu defa "millî takımda" yaşıyoruz; "Türkiye'yi Avrupa Ligi'nde 'küme düşüren' teknik direktöre "yapmaları gereken ama yapmadıkları /  yapamadıkları eleştirileri" üç beş misli ile ağırlaştırarak "onun yerine getirilen" yabancı hoca için yapmakta yarışanlar için bilmem ki, ne demeli, ne yazmalıyız?.. 

 

Ermenistan'da "tribünlerden gelen 'çok çirkin ve bakın havanın sahanın üzerini örttüğü' gerilimli bir ortamda, galip gelen ve 3 puanı alan" millî takımımızın hocası için "yapılan eleştiriler" vicdanı bir yana bırakıyorum, "insaf ve izan ile bağdaşmaktan" çok uzaktı… Tam bir "vurun abalıya" misali…

 

Bakın "gerçek bir spor yazarı" olarak "çok haklı" eleştirilerini de yapan Sevgili Şansal Büyüka ne diyordu yazısında; "Inter'de harikalar yapan Hakan Çalhanoğlu, İspanya'yı ayağa kaldıran Enes, uluslararası şöhretimiz Cengiz Ünder, Hollanda Lig'inin en iyisi Orkun, İtalya Lig'inin sayılı stoperlerinden Merih Demiral, diğer iki Avrupalı stoperimiz Ozan Kabak ve Çağlar Söyüncü, süper kalitelerini millî takıma da yansıtmalı..."
Siz "bunları bırakıp", sadece ve sadece Kuntz'a vurmak için yarışacaksınız, sonra da "Yorumcuyum" diye ekranlara çıkıp, spor sayfalarında sütunlar dolduracaksınız, öyle mi?.. 

 

Dahası da var; sonra da diziyi Hırvatistan maçında da devam ettireceksiniz!..

 

İki Dünya Kupası'nın birinde finalist, birinde üçüncü olan Hırvatistan önünde 90 dakika "başa baş" mücadele eden… Onlar "üç gollük akında" iki gol atıp, rakibin onca gol fırsatını da kalecileri başta defanslarıyla bertaraf ederken… Biz onların "üç gollük akınından daha önce üç gollük akınımızdan" bir gol bile çıkaramaz, kalecimiz dâhil, sol bekimiz dâhil, stoperlerimiz dâhil üst üste yaptıkları hatalarla iki gole kalemizi açarken, sizler gene "Vurun Kuntz'a" korosunda buluşacaksınız… Yorumculuğumuz adına; vah ki, ne vah!..

 

Elbette "yorumcu eleştiri yapacaktır"; elbette yorumcunun görevleri arasında eleştiri önemli yer tutar… Ama, "terazinin her iki kefesine de ölçü olarak aynı ağırlıkları koyarak!.."

 

Kaptanımız başta, "en tecrübeli" ve "Avrupa üst düzey patentli" futbolcularımız her iki maçta "oynadıkları sürece" hem de "tanınmayacak kadar kötü ve hatalı bir görüntü verecekler, atılacak golleri atamayacaklar, yenilmeyecek golleri yiyecekler"; bunlardan söz etmeden, "baştan sona" takımın hocası infaz edilecek… Bu mudur; yorumculuk?..
Bütün bir sezon "aynı yorumculuğu" hakemlerimizi "infaz ederken" yapmıyor muyuz?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.