Mahmut Uslu, bu!.. Ben, "İbrahim Seten gibi" bir spor müdürünün ve "o sırada tribünde bulunan, sesleri duyan, olayları gören" kişilerin yalancısıyım: Hakemlere, "misafir" takımın yöneticilerine küfür üstüne küfür; takımı gol atınca tamı takıma "köprüaltı tabirleri" ile sevinmek!.. Zaten kendisi de söylemiş; "Ben buyum" diye!.. Haldun Üstünel'i ise, "bir başka Galatasaray Başkanı'na sorun", o anlatsın size!.. Ümit, "sorumluluğu arttıkça ve görev etiketi ağırlaştıkça" hiç olmazsa "taraftar lideri jargonlarından" ve de "bazı" huylarından vazgeçeceği, "Galatasaray'a yakışır bir yönetici olacağı" idi; işte buyurun; Ana muhalefet partisi lideri de olan CHP Genel Başkanı'nın, "sporu da dahil olmak üzere" bazı bakanların, İstanbul Emniyet Müdürü'nün yanında Mahmut Uslu'ya diyor ki; "Seni evinden alır, döverim!.." Bitmiyor; bu defa "koskoca" Fenerbahçe'nin Başkanı Aziz Yıldırım fena halde kızıyor; sesini yükseltiyor; "Bu ne biçim laf! Sen kimi evinden alıyorsun, öyle kolay mı bu işler? Kendine gel.. Ben seni evinden alırım.." Buyurun yandan yakın!.. Ne zaman oldu bu "çirkin" olay; Pazar gecesi!.. O geceden beri İstanbul Emniyet Müdürü'nden, Spor Bakanı'ndan, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nden, "sorumlu" Futbol Federasyonu'ndan "tık" var mı?.. Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı'nı "sesini sedasını çıkarıyor" mu ?.. Nerede kaldı, "Sporda Şiddeti Önleme" Kanunu?.. "Protokol Tribünü'nde" hem de "Türkiye'nin en büyük kulüplerinin bunca yıllık yöneticileri" bunları yaparsa, kimin "küfür ve kavga ediyor" diye, "taraftardan hesap sormaya hakkı var?.." Benim anlı şanlı medyam, yooo "sadece spor medyam değil", anlı ve de şanlı "bütün" bir medyam ne yapıyor?.. "Reytingleri için, şahsi tirajları için" takımların peşine takılıp "oralara burada giden" ve sonra da TV ekranlarında, gazete sayfalarında "başrole soyunan" bunca yazar - çizer - yorumcu - gazeteci, "bu konuyla hiç mi ilgilenmez?.." "Asıl ilgilenmeleri" gereken "spor konusu" bu değil mi?.. Ve nerede, "fair play" denince mangalda kül bırakmamacasına atıp tutanlar?.. Acı tablo açık; "son dönemlerde" hem de "büyükler dahil" ve hatta "başta" olmak üzere ne yazık ki, "başkanlık koltuğuna oturtulanların büyük çoğunluğunun" fair play zaten umurunda değil, medya "bu işi, işine geldiği zaman" o da "sabun köpüğü gibi" yapıyor; "Şiddeti Önleme Kanunu çıkaranlar" ise, yanı başlarında, kulaklarının dibinde "çıkardıkları kanunun pas pas edilmesini" duymuyor, görmüyor, karışmıyor; "Bana ne" diyorlar!.. Sonra da, "Neden sporda şiddeti önleyemiyoruz" diye birbirimize sorup duruyoruz!.. "Askeri ihalelerde usulsüzlükler, yolsuzluklar yaptıkları" iddialarıyla Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanan, mallarına tedbir konan, yurt dışına çıkışları yasaklanan yöneticilerle, "askeri ihaleler de alan" büyük büyük müteahhit - yöneticilerle, başkanlarla "çok samimi görüntüler içinde" maç seyretmeyi seven bazı komutanların "bütün ikazlara rağmen", maçlarda "bu görüntüleri vermeye yıllarca devam ettiği" bir ülkede, "onların verdiği görüntülere güvenen", dahası "bu görüntülerin sindirdiği" görevlileri, yetkilileri "yok sayan" yöneticilerin de "bu pervasızlığı yapmaya devam etmelerinden" daha tabii ne olabilir?.. Bu yöneticilerin "ertesi sabah", hem de "tedbirli" olarak Disiplin Kurulları'na verilmeleri, "spor yapılan" her türlü mahalle girmelerinin yasaklanması ve "hiç olmazsa soruşturma açılması" gerekmez miydi?.. Nerde ve kimde o cesaret ve o feraset?..