Bilmem ki, Brütüs'ler utandı mı? Sanmıyorum; "onlar", zaten "utanacak olsalar", doğru dürüst eleştiriyi, uyarıyı "bir yana atıp", Fatih Terim'i, Hakan'ı, Alpay'ı "yıkmak, bitirmek, yok etmek için, Milli Takım'ı da bitirmeyi göze alarak", bunca "iz'ansız yazıları" yazar, bunca "insafsız yorumları" yaparlar mıydı? İçlerinde hâlâ "Ersun Yanal kalsaydı" diyecek kadar "futbol cahili, körü, sağırı" olanlar var!.. "Almanya'ya gidilemezse" bunu "Terim'e ve Milli Takımı'na fatura edeceklerini" açık açık gösterenler var!.. Türk Milli Takımı'nda "iskeletin üçte birinin sakat olmasına" ve Terim'in "nerede ise" hayatlarında yan yana gelmemiş bir yığın futbolcu ile "bir ayda" tertip ettiği bir Milli Takım'la oynamasına bakmadan, "Shevchenko yoktu" yorumlarıyla, "Ukrayna galibiyetini" küçümsemeye kalkanlar var!.. Ukrayna'nın teknik direktöründen, son dakikada oyuna giren futbolcusuna kadar "oyuna nasıl asıldığını" gördükleri ve hatta yorumlarında "Ukrayna'nın nasıl oynadığını, neler yaptığını, kaç gollük şut attığını" anlattıkları hâlde, hiç sıkılmadan "Onlar unlarını elemiş, eleklerini duvara asmışlardı, maçtan sonraki kutlamaları düşünüyorlardı, maça asılmadılar" demeye getirecek kadar "küçülenler" ve "Olsen'leşenler (Danimarka Teknik Direktörü)" var!.. Hakan'ın daha maçın başında "kule gibi yükselip" 6 pasa, bomboş Gökdeniz'in önüne indirdiği ve kaleciden dönen topu görmeyecek kadar körleşip, galibiyetle biten koca maçta, defans oyuncusunun önüne doğru yapılan bir ortada, onun arkasında yükselip, başını zorlukla öne çıkararak vurduğu ve "kaleye gitmeyen topu" yazacak kadar "gözlerini kin ile karartmışlar" var!.. Fatih Tekke'nin "son iki maçtaki" etkisiz oyununu, "mevsim başı hazırlık dönemini sakatlıkla geçirmesine ve daha tam iyileşmeden sahaya sürülmesine ve bu sebeple gerçek formunu tutamamasına" bağlayacaklarına, "Hakan Milli Takıma geldi, Tekke etkisini kaybetti" diyecek kadar "gözü" dönmüşler var!.. Sanki, Fatih Tekke, Ersun Yanal döneminde oynanan "dört" Ukrayna, Yunanistan, Danimarka maçında "çok etkili olmuş" ve gol ya da goller atmış gibi!.. "Bu örnekleri" yazmaya devam etsem, sayfalar dolar!.. Bu ne hınçtır, bu ne takıntıdır, bu ne komplekstir? Amma, "Güneş balçıkla sıvanmaz"; her şey o kadar açık ki: Almanya'ya gidemezsek, bunun sorumlusunun kim olduğu ortada!.. Grupta birincilik ve ikincilik için rakiplerimiz olan Ukrayna, Yunanistan ve Danimarka ile tam 6 maç oynadık!. Bunun dördü Ersun Yanal döneminde, ikisi de Fatih Terim döneminde!.. İşte, ilk dönemin "dört" maçının istatistiği: Tek galibiyet yok, bir mağlubiyet ve "4 maçta" alınan "sadece" 3 puan, atılan gol: 1, yenilen gol: 4! İşte ikinci dönemin "iki" maçının istatistiği: Bir galibiyet, bir beraberlik ve "iki maçta" alınan puan sayısı: 4, atılan gol sayısı: 3, yenilen gol sayısı: 2! Hem de, "o sakat, bu sakat, öteki sakat, beriki sakat" olan bir kadronun içinden, takımlarında "ilk 11'e alınmayan" Selçuk'larla, Tümer'lerle, Milli Takım'dan "haksız yere atılan" ve "bunun baskısını moralsizliğini" hep hisseden, "yeniden çağrıldıklarında" da yerden yere vurulan Hakan'larla, Alpay'larla "çıkarılan" bir onbir ile!.. Bilmem ki, "hakkında bir yığın iddia ortaya atıldığında", kıyameti koparan ve "Hepsini mahkemelere verip, perişan edeceğim" diyen, ama sonrasında "mahkemelerin kapısının önünden bile geçmeyen", o iddiaların "ortada kalmasına" izin veren bir kişinin, "bu iddialardan aklanmadan" Türk Milli Takımı'nın başında kalamayacağını, "kalmaması gerektiğini" bile bile, hâlâ "Terim neden geldi" polemiğine, Milli Takım'ın moralini bozmayı da göze alarak devam edenlere söylenecek tek söz var: Bir daha sakın ola ki, "ahlâk sözünü" ağzınıza almayın, zira "bu çok anlamlı" kelimeye "lâyık olmama inadını", takıntılarınız, kompleksleriniz, kişisel kinleriniz sebebiyle hâlâ sürdürmüyor musunuz?