Tam işler iyiye gitmeye ve Galatasaray taraftarı “Kaç gol atacağız” diye tribünlere koşmaya, ekran başına oturmaya başlamışken…
Antalyaspor önünde ve hem de NEF Stadı’nda alınan “tıknefes” galibiyet, beraberinde gene “acabalar ile dolu” sorular getirdi…
“Galatasaray 2-1 çoğunluklu ‘tek farklı galibiyetler’ ile gelen 3 puan maçlarına geri mi dönüyordu?.. / Ya 3 puanı getiren ‘ikinci goller atılamazsa’ ya da rakip tek farkı yok eden son dakika gollerini ‘kaçırmak yerine atarsa’ ne olacaktı?..”
Buna karşılık Okan Hoca takımından ve durumundan memnun; “İkinci yarıda da en çok puan toplayan takım olacağız ve şampiyonluğa ulaşacağız” diyor, Giresunspor maçı öncesi…
Yeşil beyazlı takımın hocası Hakan Keleş ise “daha temkinli” ve “daha gerçekçi” konuşuyor; “Çok zor bir maç, çok eksiğimiz var!..”
Peki, sadece Giresunspor Asbaşkanı Ayhan’a değil, Giresunspor Stadı’nı dolduracak taraftarlarına da “bunca eksiğe rağmen galibiyet ümidini veren” nedir?..
Çok açık ki, “çok eksikli” Antalyaspor’u hem de İstanbul’da yenerken, “tıknefes olan” Galatasaray takımının durumu...
Sarı kırmızılılar, Giresun’da, “3 maçta Fenerbahçe, Başakşehir, Hatayspor’a toplam 14 gol atan” Galatasaray gibi mi oynayacak, yoksa 2-1’lik maçlardaki Galatasaray gibi mi?..
Antalyaspor önünde “orta sahası yorgun / kanatları İcardi’yi beklenen ve istenen şekilde besleyemeyen bir görüntü veren” Galatasaray, üstelik Giresunspor Stadı’na “son haftalarda takımın İcardi ile beraber ‘en iyisi’ ve de ülkenin “hücumu en iyi besleyen stoperi’ olan Abdülkerim’den de mahrum olarak” çıkacak…
Galatasaray’da hâlâ “bazı ana problemler” çözülemedi.
1 – İcardi “herkesi” besliyor ama “herkes” İcardi’yi besleyemiyor; İcardi “verdiğini, geri alamıyor!..”
2 – Nelsson’un bitmek bilmeyen aşıları ile başlatılan ve kurtulunamayan “geri ve yan pas hastalık nöbetleri” hâlâ ve hâlâ rakiplere, “kendi hazırladıkları gol pozisyonlarından daha çok gol pozisyonunu, yapılacak pres ve kapılacak toplarla Muslera ile karşı karşıya kalmaya davet eden pas ve çalım hataları sonucu” ikram ediyor.
3 – Bir “hâlâ ve hâlâ” daha; rakip kale önünde “bomboş” bir adam, hatta zaman zaman “iki adam” varken, hem de bunlardan biri “mutlaka İcardi, Gomis gibi golcüler” olurken… Kanatlardan gelenlerin, “çalım ve ‘Golü ben atacağım’ egoizmi yüzünden, avuta giden, kaleciye çarptırılan, ya da topu onun ellerine teslim eden” şutlarda ısrar ediliyor!..
Sonrası… İşte, “futbolundaki onca olumlu ve kıskanılan” gelişmeye, artı “ligin en kaliteli kadrosun” sahip olmasına” rağmen, her rakibe “ümit veren” ve de “yarın da Giresunsporlulara verecek olan” ama artık “olmaması” gereken olumsuzluklar…
Hakemlerle, Federasyon kurulları ile uğraşmak yerine, “bu olumsuzluklarla uğraşmak” daha mantıklı değil mi; Galatasaray’a yakışan da “bu” olmaz mı?...