Yazılır mı; yazılır!..

A -
A +

Böyle bir günde ne yazılabilir? Gerçekleri yazsak -ki yazmak görevimiz-, Galatasaraylılar ayağa kalkacaklar; "Bunları yazacak başka bir gün bulamadın mı? Moral bozmaya ne hakkın var?" 2006-07 sezonunda Galatasaray için ölçü Avrupa Kupası maçları değil, Süper Lig olmalı; zira G.Saray'ın Avrupa Kupası maçlarını başka bir havada oynadığı yıllardan beri ortada!.. Olumlu ve iyi sonuçların bu pencereden, kötü sonuçların ise bugünün Galatasaray'ının durumu penceresinden analiz edilmesi gerek. Onun ötesinde yazacak, "ümitli" olacak ve "ümit" verecek tek şey yok; yok!.. Geçen yıl şampiyon olmuş takımı çorbaya çeviren bir hoca, takımdaki "bütünlük havasının bozulmasını önleyemeyen" ve hatta belki de bozulmayı hızlandıran bir hoca yardımcısı, gerekli transferleri yapamayan, teknik heyet konusunda "gerekli kararları alamayan" bir yönetim ve "her hafta çok daha kötü oynayan" bir Galatasaray!.. Denizlispor önünde oynanan futbol utanç verici idi!.. Aylardır "ön libero, ön libero" diye bağıran hocaya kulak vererek transferin son gününde "iki ön libero alan" yönetim, şimdi hocaya sormalıdır: "İki ön libero aldık, oynattın, üstelik takımın da en iyisiydiler ama, senin takımın ligin en dibinde olan ve 4 maçta tek gol atabilen Denizlispor'a 4-5 tane mutlak gol pozisyonu verdi, bu nasıl iş?.. Bu nasıl savunma hattı, bu nasıl bir sağbek, bunlar nasıl stoperler, bu nasıl bir kaleci?.. Nerede orta saha?.. Nerede kanat adamları?.. Koca bir ikinci yarı tek gol pozisyonuna giremeyen bir Galatasaray olur mu?.. Neden her duran topun başına Hasan Şaş'ın gitmesini, onun da topları devamlı olarak kaleciye göndermesini seyredersin?.. Penaltı ve korner dahil, iki yıldır duran toplardan kaç gol attın, atabildin?.. Ligin en imkânı kıt, en zayıf takımları bile bunu başarıyor da, sen iki yıldır antrenmanlarda ne yapıyorsun?.. İki antrenman yapmadan sahaya sürerek daha ilk maçta bitirdiğin Carrusca, bir maç önce kurtarıcı diye oyuna aldığın ve attığı golle puanı kurtaran Ümit Karan, Avrupa maçlarında sahaya sürüp kötü oynayacağını zannederek yok etmek istediğin ama iyi oynayınca, bu defa lig maçlarında oynatmadığın Okan neredeler?.. Bu nasıl çelişkilerle, zikzaklarla dolu bir çizgidir?.. Takımı çorbaya çevirmek için özel bir gayret mi sarf ediyorsun?.. Cihan - Tomas ikilisinin iki yıldır yedirdiği gollerin CD'leri bile yapılmışken, sen Tolga'yı nasıl harcarsın, Uğur'u başka takıma nasıl verdirirsin; Cihan'ı vazgeçilemez olarak bırakmak için mi?.. Takımda 'benim adamlarım', 'onların adamları' bölünmesini daha başka nasıl yapabilirsin?.." Aslında, hoca ile yardımcısının el ele yaptıklarını yazmaya kalksam "acıklı" bir dizi olur ama "böyle" bir günde kısa keseyim!.. Galatasaray'ın Avrupa Kupaları'nda alınacak iyi ya da kötü sonuçlar dışında asıl çizgisini belli edecek olan Süper Lig'deki başarısı, Yönetim Kurulu'nun teknik heyet konusunda alacağı karara bağlıdır. Bu kararın hemen alınması gerekiyor. Zira her geçen gün ve hafta kayıp, Yönetim Kurulu'nun alabileceği radikal kararlar için atacağı adımları zayıflatmış olacaktır. Gerets'in ve yardımcısının ağır şekilde tartışıldığı bir ortamdan başarı çıkmaz; işte bu yüzden yönetimin hiç zaman kaybına izin vermemesi gerekir. Gerets kalacaksa bu camiaya kesin olarak anlatılmalı, kalmayacaksa gereken hemen yapılmalıdır!.. "Şu maçı da bekleyelim, bu maçı da bekleyelim" oyalamaları Gerets'e değil, Galatasaray takımına zarar verecektir; zira hocanın hocalık kapasitesi koskoca bir sezon artı altı hafta arkada dururken, oynanacak iki maça bağlanırsa, bu gülünç olur!.. (NOT: Bu yazı Bordeuax maçından önce yazılmıştır.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.