Sporu yönetecek devlet bakanlığına Mustafa Başesgioğlu getirildi. Siyasetimize de, sporumuza da hayırlı ve uğurlu olsun!.. Başesgioğlu, "tecrübeli" bir siyasetçi, "tecrübeli" bir bakan ve "tecrübeli" bir yöneticidir. 55'inci hükümette "İçişleri" ve 59'uncu hükümette "Çalışma ve Sosyal Güvenlik" bakanlıkları yapmış ve "başarılı" bakanlar arasında yer almıştır. Bu bakımdan, hatta "tam da zamanında" sporun başına gelmesi, Türk sporu adına bir şanstır!.. "Tam da zamanın da" dedim; zira "spor dünyamızın, özellikle futbol dünyamızın durumu" bütün açıklığı ve acılığı ile ortadadır!.. "Hukukçu da olan" Başesgioğlu, sakin ve dengeli müzakereciliği, İçişleri Bakanlığı'ndan gelen tecrübesi ile "şiddetin ve kavganın hüküm sürdüğü" sporumuzu, sahalarımızı, salonlarımızı "kısa zamanda olmasa" da, "makûl" bir süre içinde, "görmek istediğimiz hâle getirecek adımları" peş peşe birer - ikişer atacaktır!.. Elbette "öncelik", sahalarımızda kol gezen şiddet olaylarının ve bu olaylar karşısında "kendi içindeki kavgalardan dolayı" darmadağın olmuş futbol camiamızdaki çaresizliğinin koyulaştırdığı karanlığın üzerine gitmeye verilecektir; verilmelidir!.. Trabzonspor - Sivasspor olayları ile "ligin daha başında başlayan" şiddet, her hafta "bir başka kentte ve bir başta statta kendini göstermekte", Federasyon ise "eyyam kararları" ile "yangını söndüreceğine, büyütmekte" ve ne yazık ki, "spor teşkilâtı" da, durumu "kenardan" seyredip, adeta "Oh olsun federasyona" diye ellerini ovuşturmaktadır!.. Futbol Federasyonu Disiplin ve Tahkim Kurulları'nın "kavgayı ve kaosu körükleyen ve kışkırtan" yöneticilere verdiği ve kesinleştirdiği cezaları, "sahip olduğu mekânlarda uygulamayarak", federasyonla "soğuk savaşa girdiğini ve sürdürdüğünü gösteren" de bu spor teşkilâtı değil midir?.. "Böyle" bir zihniyet dünyanın "geri kalmış ülkeleri" hariç, hiçbir yerde görülmez, görülemez!.. Tıpkı, "Trabzonspor - Sivasspor maçı ile ilgili karar ve uygulamasından dolayı", işi tam bir rezalete ve skandala dönüştüren Futbol Federasyonu gibi!.. Bunca yılın tecrübeli gazetecileri ve yazarları Hıncal Uluç ile Naci Arkan'ın, bunca yılın hakem ve futbol yorumcuları Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar'ların yazılarını alın, yan yana koyun, durumun vahameti bütün dehşeti ile ortaya çıkacaktır!.. "Tehdit ve şantaja boyun eğen" görüntüsüyle ortada "çırılçıplak kalan" bir Federasyon, değil futbolumuzu, "kendi merkez bürosunu bile yönetemez!.." Ne kadar yazıktır ki, "bunca emek, bunca meşakkat ve bunca mücadele ile" Halûk Ulusoy başkan, yerden göğe "kırk küp dizmiş" ve işte "bu noktada" bizzat kendisi en alttaki küpü çekerek, sportif ve idari anlamda intihar etmiştir!.. Trabzonspor Başkanı Nuri Albayrak'ın ve Federasyonun Trabzonlu üyesi İbrahim Usta'nın resmen ve alenen "tehdit eden" açıklamalarından sonra gelen "bu" kararın, ne olursa olsun, gerekçesinin "hiç bir aklı başında insanı tatmin edemeyeceği" ve "etmediği" ortadadır!.. Böyle bir "eyyam kararını", FIFA'daki "baba" Blatter ve UEFA'da "arkadaş" Platini bile yiyip yutamaz!.. Böyle bir "eyyam kararı", Türk Futbol Federasyonu ile beraber Türk hakemliğini de pas pas etmiştir!.. Sırf "federasyonu tutan oylar" uğruna, FIFA kokartlı bir hakem "kurban edilmiş", kapalı kapılar ardındaki her toplantıda hakemlere "Cesur olun, doğru bildiğiniz kararları verin, çaldığınız düdüklerin arkasında durun, korkmayın ben sizi savunacağım" diyen Merkez Hakem Kurulu Başkanı Hilmi Ok, "bu rezalet ve skandal karara karşı gıkını çıkarmayarak", nasıl bir kişi ve nasıl bir yönetici olduğunu bu defa dostlarına da ispat etmiştir!. Geçen cuma günü yazdığım "İşte Hilmi Ok" başlıklı yazımdan sonra beni arayan bir çok "Hilmi Ok dostu" arkadaşım ve futbol camiamızdan bazı kişiler "Yazın çok ağır, Hilmi Ok bu kadarına müstahak değil" demişlerdi, iki gündür içlerinden bir kaçı arayıp "bu defa" da "Haklıymışsın, yazdıkların aradan üç beş gün geçmeden doğru çıktı" dediler. Sahaya atlayıp futbolculara saldıran seyirciler için FIFA'nın, UEFA'nın ve geçmiş federasyonların verdikleri kararlar ortada iken, "eyyamcılığın padişahlığına soyunup, tehdide boyun eğenler" bilmeliler ki, "suçladıkları ve hakkında soruşturma açtırdıkları" hakem Bülent Demirlek, "bu karara olumlu oy veren" bütün federasyon üyelerinden çok daha cesur ve "doğrunun yanında olduğunu" göstermiştir. Soyunma odasına gelen Vali dahil çok kişinin yaptığı bütün baskılara direnerek, "Sahaya dönersem, saldıranlara tepki koyan ve o ortamda onları tekme tokat döven 5 - 6 Sivaslı oyuncuyu ihraç etmem gerek, bunu da kendimi ve maçın skorunu kurtarmak için yapamam, Sivasspor'un hakkını yiyemem" diyerek reddeden o cesur adamı savunacağınıza, arkasında duracağınıza, alkışlayacağınıza, "onu feda edip" kendinizi kurtarmaya çalıştınız, utanın!.. Ey Halûk Ulusoy ve ey Hilmi Ok, bilmelisiniz ki, "Bülent Demirlek'i ne yaparsanız yapınız, sizlere yedirmeyeceğiz", sonuna kadar savunacak ve yanında olacağız!.. Hakem Dernekleri, başkanları ve yönetimleri sussalar da, olacağız!.. Bilmeliler ki ve bildikleri hâlde sustuklarını biliyorum ki, "bir gün Demirlek'in başına gelenler" onların da başına gelecektir!.. Sadece, "kendilerini düşünenlerin" meslek kuruluşlarının başında işleri yoktur!.. Demirlek belki o gün "iyi bir maç yönetmemiş olabilir"; hatalar yapmış olabilir ama bu "sahaya girip, üstelik hakeme değil, rakip sporculara saldıran" seyircilerin yaptıklarının mazereti, bahanesi, hatta böyle durumlarda "hafifletici sebebi" bile olamaz; olmamalıdır!.. Bugün sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada "Demirlek'in o günkü yönetiminden çok daha kötü yönetimler" ile maçlar bitiyor ve çok büyük çoğunluğunda olaylar çıkmıyor; çıkan olaylar da "çok ağır şekilde cezalandırılıyor!.." Ey Tahkim Kurulu, bakalım sen ne yapacaksın ve Türk Futbolu'na sürülen bu kara lekeyi temizleyebilecek misin; yoksa sen de "lekeciler kervanına katılıp" diyecek misin ki; "Bana ne?.. Lekeli sürenler temizlesin, ben karışmam!.." Bütün bu gerçeklere rağmen "sahibi çıkmayan" bir hakemi kurban etmekle işi kotarmaya çalışanlar iyi bilmeliler ki, sadece "o koltuklarda oturmaya değil", spor camiasının içinde bulunmaya bile hakları yoktur!.. "Önce" insan olacaksınız, "sonra" yönetici!.. Haksız mıyım, sayın bakanım?.. Biliniz ki, "böyleleri ile mücadelenizde" daima sizin yanınızda olacağız!.. Size başarılar diliyor ve başarılı olacağınıza inanıyorum!..