Yüzünüz kızardı mı; kızarmalıydı, sayın Adnan Polat!.. Senin yüzün kızardı mı; kızarmalıydı, sevgili Haldun Üstünel!.. Sizlerin de yüzleriniz kızarmalıydı, belki de kızarmıştı, Galatasaraylı yöneticiler!.. Rijkaard ile Neeskens'in "bugüne kadar yüzleri kızarmadığı" ve Çarşamba gecesi de "gene" kızarmadığı için, sizlerinki kızarmalıydı, "onlar" adına da, "onlara esir olduğunuz için" kendiniz adına da!.. Zira "onların" umurlarında değil, "Galatasaray forması"; umurlarında değil, "Galatasaray adı!.." Galatasaray'ı seyretmek, "grubun en zayıf takımı olan" ve de "önüne gelene iç sahada da, dış sahada da yenilmiş" Sturm Graz önünde "güzel bir futbolu ve galibiyeti alkışlamak için" aralığın bu buz gibi gecesinde stada koşan yüzlerce Türk gurbetçi de umurlarında değildi, onların!.. Ve de elbette, umurlarında değildi TV başındaki on binlerce Galatasaraylı!.. Dahası, grupta "başka" bütün takımlara "ikişer defa yenilen" ve sadece Galatasaray'a yenilmeyen bir takım önünde "rezil" bir futbol oynayan bir "zavallı" tertiple mücadele edip, sahayı bir de "mağlûp terk etmek" umurlarında değildi; bitmedi; Avrupa Kupaları'nda Türkiye'nin puanı da, Avrupa Kupaları'nda Galatasaray'ın puanı da umurlarında değildi!.. Yok "Avrupa Kupaları'na şu kadar Türk takımı katıyormuş, puanlar yükselirse bu kadar Türk takımı katılacakmış"; onlara ne?.. Ceplerine koydukları ve koyacakları milyon eurolara bakıyorlar ve de komplekslerini tatmin, Galatasaray Takımı'nı da "oyuncak" edip, oynuyorlar; Çarşamba gecesi de "böyle" oynadılar!.. Sahadaki "utanç verici" futbolun önündeydi, "yüz kızartan" hocalıkları; çıkardıkları on birle, verdikleri taktikle ve de oyuncu değişiklikleriyle!.. Haftalardır "rakip kaleye dikine tek top götüremeyen, devamlı yana ve geriye oynayan, 5 metre öteye bile doğru dürüst pas veremedikleri görülen" Ayhan - Barış ikilisini 90 dakika seyreden, tıpkı Arda gibi, "Devler diyarında Güliver'e benzeyen" Aydın'ı santrfor oynatıp "ortalar" ile besleten, "Dinlendireceğim" diyerek Galatasaray'ı Avusturya'ya "nerede ise" forvetsiz götürerek "oyuncak" fantezisini tatmin eden Rijkaard'a ve "yardımcısı" Neeskens'e "büyük hoca" demem mümkün mü?.. Ya "o" neydi, "oynamayanların, çok az oynama fırsatı bulanların" içler acısı, döküm döküm dökülen durumları; eminim bu "hazin" tablodan dolayı da yüzleri kızarmıyordur; kuzum ve yapıyor bu "milyon ve de milyon euroluk" sözüm ona "teknik adamlar" antrenmanlarda?.. Neymiş; "Hafta sonundaki Süper Lig maçını ve gelecek hafta içindeki Türkiye Kupası maçını düşünüyorlarmış"; yazıklar olsun; "120 milyon euroluk takım kur" başına "milyon ve de milyon eurolar ödeyerek" sözüm ona "çok büyük" hocaları getir ve de "antrenman maçı gibi oynayacağın zayıf bir takıma karşı", onlar da, Galatasaray'ı "ele güne rezil eden" bir "bulanık kafa" buluşu ile "antrenmanda bile bir defacık yan yana gelmemiş" yarım yamalak bir tertibi "Avrupa Kupası maçına sürsünler" ve de Galatasaray, taraftarlarını, camiasını bir tarafa bıraktım, Dünyanın dört bir yanında, "Sarı - Kırmızılı takıma inanarak, güvenerek bahis oynayanları" da yaksın, yenilsin; hadi canım siz de!.. Resmen ve alenen "alay ediyor" Galatasaray'la, bu ikili!.. Graz'da sahaya sürdükleri takım "Galatasaray takımı" değildi; Galatasaray'ın "yüzleri kızarmayan" çok ama çok ünlü hocalarının takımı idi!.. Şimdi Polat'a da, Üstünel'e de yüzlerinin kızarması için soruyorum; "bu ünlü teknik adamlar", antrenman maçına değil, "Avrupa Arenası'na çıkardıkları" ekibin, "bu utanç verici futbolu oynayacağının" bile farkında değiller; bunlar "nasıl" hoca?..