Yensek de, yenmesek de!..

A -
A +

Bu gece, Fatih Terim'in "en zor gecelerinden biri" olacak!.. "Kazanırsa", mesele yok; "uzun bir dönem rahat nefes alması için", önünde kalıyor, iki maç!.. "Kazanamazsa", insafsız, acımasız eleştirilerle, hedef tahtasının tam ortasına yerleştirilecek; "bunu" çok iyi biliyor!.. Kısacası, "bazıları", bu geceyi, evet "Almanya'daki finallere gitme yolundaki ilk ve en önemli anahtar maçı", bilinçli olarak "Milli Takım'ın değil, Fatih Terim'in geleceği" çizgisine taşımaya uğraştılar ve hâlâ da uğraşıyorlar; çok acı!.. Terim, Ersun Yanal'ın "parça parça ettiği" bir "milli takım ruhu ve kadrosundan", daha da önemlisi "bitirdiği" bir gelecekten, "yeniden doğuşu sağlamak için" göreve geldi!. Bir elinde, "gruptaki üç rakibiyle oynadığı maçlarda hiç galibiyet alamamış ve ancak bir gol atabilmiş" bir takım var!.. Öteki elinde, "sihirli değnek" yok!.. "Bunca sakat" ve "bunca zor bir tablo" onu "hemen" başarılı olmaktan "alıkoyabilir"; ama çok iyi bilinmelidir ki; Terim "3 maç için gelmedi!." O, "Türk Futbolu'nun yeniden yapılanmasını" ve de asıl "Türk Milli Takımı'nın sağlam temeller üzerinde bir ekol olarak yükselmesini, hem teorik, hem pratik olarak hayata geçirmek üzere" geldi!.. Bunu "hayal aleminde yaşayan bir futbol gladyatörü" olarak değil, "ayakları yere basan" bir teknik adam olarak yapacaktır!. Bu geceki milli maçı kazanmalıyız!. Hem "Milli takım için", hem de "Terim'in kuyusunu kazmak için fırsat bekleyenlere, bu fırsatı vermemek için" kazanmalıyız!. "Utanmadan" TV ekranlarından, "altını çize çize" ve tekrarlaya tekrarlaya şu soruyu soranlar var: "Terim bu üç maçı kazanmak ve Türkiye'yi Almanya'ya götürmek için gelmedi mi?" Hayır!.. Terim "bunun için gelmedi!." Terim, "uzun vadeli" ve "uzun soluklu" bir görev için geldi!. "Almanya finallerine giden 3-5 maç", Terim'in kucağında bulduğu "Yanal tahribatının sonucu olan" zorunluluktur!. Bunu "cin gibi" onlar da biliyorlar ama, "söylemek, yazmak" işlerine gelmiyor; onların derdi, "Terim'i ve Terim'in Milli Takım'a yeniden getirdiklerini yemek!.." Aslında tablo çok açık: Milli Takım yenerse ve Almanya yolunu açarsa; ne âlâ!.. Yenemezse ve açamazsa, "hiç sevmediğim bir lâftır" ama; "Önümüze bakacağız!." Fikrimi sorarsanız; bu geceyi galibiyetle "tamamlamamamız" için, "tamamlamamızdan" çok daha fazla "saha içi" sebep var!.. Buna rağmen: Neden olmasın? Burası Türkiye!.. Burası İnönü!.. Öyleyse?.. Dünya'da yılın olayı!.. Bence, UEFA'lar, FIFA'lar, hemen "büyük ve gösterişli törenler" düzenlemeli, bizim "müthiş ve bugüne kadar dünyada görülmedik bir uygulama yapan" kulübümüzü, "örnek kulüp" olarak ödüllendirmeli ve "dünya TV'leri" de bu törenleri, milyarlara iletmeli!.. Dünya'da "transfer ettiği futbolcunun, sözleşmesi boyunca alacağı bütün transfer parasını, kuruşuna kadar imza attığı gün ödeyen" bir kulüp var mı? Pele'lere, Maradona'lara bile "böyle bir ikram" yapılmış mı? "Etrafa ve futbolculara yüzlerce milyon dolarlar saçtığı için" hakkında "kara para aklıyor" iddialarıyla soruşturma başlatılan "Rus işadamı" Abramoviç bile, mesela Chelsa'da "böyle bir uygulama yapıyor" mu? Ama, Türkiye'de "bu uygulamayı" yapan bir kulübümüz var!.. Hem de "öyle çok ünlü ve büyük yıldız olmayan" bir futbolcu için "bu uygulamayı" yapıyor!.. ".mu" acaba?. Benim, "her taşın altında bir şeyler arayan", bulamasa bile "uyduran" anlı - şanlı medyam, neden "bu olayın üzerine gitmez?." Neden, "bu alkışlanacak olayın arkasında olanları araştırmaz" ve mesela "ödenen bu paraların vergilerinin yatırılıp yatırılmadığına" bakmaz!.. Ya da, "Bu kulüpte, bu futbolcudan çok daha büyük, hem de yabancı yıldızlar var, onların paraları da peşin ödemdi mi" diye sormaz?. Ya da, bir başka "önemli soru:" "Bu olaylar başka bir kulüpte olsa", benim medyam, böyle mi davranırdı? Acaba, FIFA'lar, UEFA'lar, o törenlerde, "bu kulübümüzle beraber, benim spor medyama da ödül veremez mi?" Efeeemm?.. Şansal ve Erman!.. Digitürk abonesiyim ama Lig TV'nin değil!.. Zira, "bir futbol bağımlısı olmaktan" kurtulmak istedim ve kurtuldum; bir!.. İkincisi ve daha önemlisi; "futbol programlarının büyük ölçüde kalitesi düştü", ondan!.. Hele hele, "spor için, futbol için, spor yazarlığı ve basın yöneticiliği için", bütün ağabey tavsiyelerime rağmen "asıl mesleğini" bırakan sevgili Ömer Kükner'siz bir Lig TV, bana nasıl sempatik gelsin ki?!.. Şimdi, "seyredeceğim" maçı "satın alıyorum" ya da "arkadaşlarla bir kafede buluşuyoruz"; hem seyrediyor, hem de bol bol sohbet ediyoruz; o kadar; ohhh, dünya varmış!.. Onun için "bir süredir", ekranda sevgili Şansal Büyüka'dan da, sevgili Erman Hocam'dan da ayrıyım!. İkisini de, hele hele Erman Hocam'ı zaman zaman "çok ağır eleştirdim"; ama "Lig TV'den ayrıldıklarını duyduğumda" üzüldüm; içim "cızzz" etti!.. Erman Toroğlu'nun "başına bir gün böyle bir olayın geleceği" belli idi!.. Daha baştan, en baştan "gerektiği şekilde" ikaz edilmedi, çok müsamaha gördü!.. Neticede "Ben ne söylesem yediririm" noktasına geldi ve, işte sonuç!.. Bakın, "çok açık söyleyeyim", hiç ama hiç övünmüyorum; "Onun müdürü, servis sorumlusu ben olsaydım"; Erman Hoca bu noktaya gelmezdi!. Yooo, "Asarım, keserim" ile değil; "Anlatarak, ikna ederek, dostça, arkadaşça." Sevgili Şansal "müdahalede geç kaldı"; müdahale etmeye başladığında da "iş işten çoktan geçmişti!". Şimdi ne olacak? Temennim, "olaylardan ders alınarak", Şansal - Erman ikilisinin yuvada kalmalarıdır!. Kambersiz düğün olmaz!.. Ben seyretmesem de!.. Lükse bakın!.. Geçen hafta bu sütunlarda, İzmirli bir ilçe belediye başkanının, Üniversite Oyunları'ndan sonra "spor salonlarından klimaların, masa sandalyelerin alınıp götürülmesine" dair serzenişini yazmıştım, hafta içinde "Ankara'dan bir telefon geldi!." "Spordan sorumlu Bakanımız ve Gençlik Spor Genel Müdürümüz adına" aradığını söyleyen, "nazik" bir basın müşaviri, "onların olduğunu" söylediği bir açıklamayı iletti; teşekkür ederim!. Açıklamaya göre, "Daha önce karar verilmişmiş; bu klimalar, buzdolapları, masa sandalyeler fazla lüks olduğu için buralarda bırakılmayacakmış, gençlik kamplarına gönderilecek ve orada kullanılacakmış... Özelikle de Doğu'da ve Güneydoğu'daki kamplarda; yapılan buymuş!.." Elbette, "Gençlik kamplarına klima, buzdolabı konmasına, masa sandalye ihtiyacının karşılanmasına" bir diyeceğim olamaz!.. Amma, "yılın birkaç ayı kullanılan" bu kamplarda "klima, masa sandalye, buzdolabı olacak" da, İzmir gibi, "rutubeti, sıcağı bunaltan, soğuğu rutubetten dolayı titreten" büyük bir kenttin, on binlerce sporcuya ve gence yılın 12 ayı hizmet veren spor salonları için, buzdolabı, klima, "yeni" masa sandalye "lüks" sayılacak; bu nasıl bir anlayış?.. Keşke, "hiç cevap gelmeseydi" de, "şecaat arz edilmeseydi"; çok daha iyi olurdu!.. Bu nasıl gazetecilik?!.. Türkiye'de, bunca spor gazetesi, bunca TV spor programı, bunca gazetenin bunca spor sayfası, bunca "spor servisi yapan" internet sitesi ve "buralarda çalışan" yüzlerce spor yazarı var!. Bu servislere ve bu insanlara "trilyonlar" ödeniyor!. Eee!.. Bir Allah'ın kulu da çıkıp, "övgüler yağdırdığımız, onunla ilgili olarak Galatasaray yönetimini yerden yere vurduğumuz" Bülent Korkmaz olayında "Perde arkasında neler oluyor" sorusuna cevap verecek, spor kamuoyunu "tatmin edecek" bir haber toparlamıyor, toparlayamıyor; neden? Bülent Korkmaz'ı, "bir telefonla" Fatih Terim buluyor da, İlhan Cavcav buluyor da, "neden" Galatasaray yönetimi bulamıyor? Ya da, "neden" Bülent Korkmaz, Galatasaray yönetiminin "bunca yazılı ve sözlü davetine icabet etmiyor", fellik fellik kaçıyor da, Gençlerbirliği Kulübü'nde ortaya çıkıyor? Veya, Bülent Korkmaz, "neden" Galatasaray Kulübü'nün "Jübile yapalım" teklifini, başkan ve yöneticilerle "yüz yüze görüşmeden", orada burada "Ben futbolu bırakmak istemiyorum, bir yıl daha oynamak istiyorum" diyerek reddediyor da, "Cavcav'ın çağrısına uyup", futbolu bıraktığını açıklayarak, Gençlerbirliği'nde "daha kalfalık dönemindeki" bir teknik adamın "yardımcılığını" kabul ediyor?. Neden ilk olarak "Gençlerbirliği taraftarlarına mesaj göndereceğine", Gençlerbirliği antrenörlüğüne imza attığı gün "Galatasaraylı taraftarlara övgülerle dolu" mesajlar gönderiyor?. Yoksa. Yoksa. Galatasaray yönetimi, "Bülent Korkmaz'ı kolaycacık buluyor" da, Bülent Korkmaz'ın "Galatasaray Başkanı ve yönetimi ile yüz yüze görüşmeye" yüzü mü yok?. Ve daha bir sürü soru; "Neden?.. Neden?.. Neden?.." Bunlar futbolseveri, milyonlarca Galatasaraylıyı ilgilendirmiyor mu? "Bunları araştıracak, yazacak" bir spor yazarı yok mu? Bu nasıl iş? Yoksa, Galatasaray yönetimi ile "Kaptanını bile bulamıyor" diye dalga geçenler, "kendileri de Bülent'i bulamıyorlar mı?"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.