Yeter!.. Yeter artık!..

A -
A +

Son günlerde hızlanan ve başkanlar ve teknik adamlar seviyesinden futbolculara kadar uzanan "meslektaşlarımıza hakaret yarışı" ile ilgili olarak "bizim" gazetede sevgili Naci Arkan da dahil birkaç spor yazarı arkadaşım "nefis" yazılar yazdılar!.. Hepsinin altına imzamı gözümü kırpmadan atarım!.. Hepsi, "hakaret yarışına çıkanları" eleştirdiler ve ne kadar "yanlış yaptıklarını" anlattılar!.. Ne var ki, hiç birinde "öteki taraf" ile ilgili bir eleştiri, bir öneri bulamadım!.. "Öteki" taraf?.. Evet, "bu hakaretleri yiyip yutan" taraf!.. Kim "bu" taraf?.. Türkiye Spor Yazarları Derneği yönetimi!.. Ey benim saygıdeğer ve de sevgili yöneticilerim!.. Yıldırım Demirören'in, Fatih Terim'in, Hasan Şaş'ın, Tümer'in ve de benzerlerinin "alenen" yaptıkları "terbiye sınırlarının çok altına düşen" hakaretlerin "bir tanesi", adınız verilerek "size yapılmış olsa" ne yapardınız?.. "Yiyip yutarak" susup oturur muydunuz?.. Hepimize "toptan" yapılan bu hakaretleri, ki bazıları "yüzde bilmem kaç" diye sıkılmadan oran bile verecek kadar haddini bilmiyor, bazıları "dünyanın her tarafında sorulan ve sorulması gereken" son derece "edepli" bir soruya karşılık "edep sınırlarını çok aşarak" öfkeyle fırçayı karma yapıyor, bazıları adliye kapılarında gazetelere hakarete kalkışıyor; sizler yutuyor ve susuyorsunuz; olacak şey mi?.. Daha ne bekliyorsunuz ve daha ne bekliyoruz?.. Durum çok açık: Bir; "İstanbul'un büyük gazetelerinden birinin müdürü", bu derneğe "başkan olduğu sürece" bu hakaretler artarak devam eder ve benim derneğim "çekmecelerde kalan ya da çöp sepetlerine giden" suyuna tirit bildiriler yayınlamaktan öteye hiç bir şey yapamaz!.. Zira, "meslek onuru ile ekmek parası arasında sıkışılınca", elbette ve haklı olarak "ikincisinin düşünüleceği" ortadadır!.. İki; yıllardan beri yazıp geliyoruz: "Spor yazarı ve gazeteci olmayanların", gazete sayfalarında ve TV ekranlarında "spor yazarı" olarak görülmeleri mutlaka önlenmelidir!.. Bunun için tüzük değişiklikleri yaptık, dernek genel kurulundan kararlar çıkarttık!.. Çıkarttık ki,"bu kararların uygulanmasından" hiç kimse "başkanlarımızı ve yöneticilerimizi sorumlu tutmasın", onlar başları sıkışınca "Ne yapalım genel kurul kararı, uygulamak zorundayız" desinler!.. Ama ne gezer!.. Hâlâ ve hâlâ elin "meslekle, gazetecilikle hiç ilgisi olmayan" kişileri, meyhaneciden, balıkçıya, konfeksiyoncudan, müteahhite, antrenörden, eski hakeme, eski futbolcuya, hatta "mafyayla haşır neşir olanlara kadar" bir yığın kişi, "TV'lerde ve spor sayfalarında" baş tacı ediliyor; "spor yazarı" olarak takdim ediliyor!.. Böyle olunca da, Yıldırım Demirören efendiye uluorta "Şarlatanlar" deme fırsatı doğuyor; şimdi ayıkla pirincin taşını, ayıklayabilirsen!.. Ey benim yöneticilerim; ya tüzüğümüzün amir hükümlerini ve genel kurul kararlarını uygulayın ya da "yapmaya cesaretiniz yoksa", bırakın, cesareti olanlar, "taşıdıkları etiketler olmasa" belki de sokakta görsek tanımayacağımız insanların şamar oğlanı hâline getirilen "bu mesleği" temizleyecekler ve bu mesleğe itibarını iade etmek için çaba harcayacaklar iş başına gelsin!.. Haksız mıyım?.. Köyün başında!.. Ergun Gürsoy, Hürriyet'te yazmaya başladı!.. İlk günlerin telâşı ve acemiliği geçince, çok da iyi yazmaya başladı!.. Galatasaray ile ilgili "çok şeyi" onun yazılarındaki "havadan" ve de "satır aralarına sıkıştırdığı" çok anlamlı "birkaç cümleden öğrenmek" keyifli oluyor!.. Ben "Galatasaray muhabiri olsam", onu yazılarını "hiç kaçırmadan dikkatle okur", o satır aralarından "Galatasaray ile ilgili öyle haberler çıkartır ve işlerim" ki; çalıştığım gazetenin bir haftalık arşivinde, spor sayfasının manşetinin "en az" iki - üç gün "benim" olduğunu herkes görür!.. Onu kutluyorum!.. Ancak, sevgili Gürsoy'a bir de sorum var: O yönetici iken, "bizler yazarken", bizlere çok kızardı ve hatta sonunda işi çığırından çıkarmış "Bunlar provokatör" demişti!.. Demek ki, "masanın öteki yanından, masanın bu yanı öyle görünüyor"; şimdi masanın "bizim tarafımızdaki yanından yazdıklarına bakarak", onun için kulaklara "provokatörlük yapıyor" diye fısıldayanlar var; böyle devam ederse, yakında açık açık da söyleyecekler!.. Ne dersin Ergun kardeşim; "böyle derlerse" haklı mı olurlar?..Cevabı ben vereyim; elbette haksız; hem de çok haksız olurlar!.. Ne demiş atalarımız: Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar!.. Sen daha köylerin başındasın!.. İğne!.. Galatasaray UEFA Kupası'nı aldı, Fenerbahçe de "stadında UEFA Kupası'nın oynanma" hakkını!.. Her at binicisine göre kişner ve her kulüp de, başkanının en iyi bildiği konuda başarılı olur!.. Malûm; Aziz Yıldırım "çok iyi" müteahhittir de!.. Çuvaldız!.. Adnan Polat diyor ki; "Hakan Şükür yaşlandı, Milli Takım'da ve Galatasaray'da üst üste oynadığı maçlar onu yordu, dinlenmeli, Milli Takım'da oynamamalı!.." Görüşüdür; "kabul etmem" ama saygı duyarım!.. İyi de, sakın "Hakan'dan daha çok dinlenmeye ihtiyacı olan" başka biri olmasın?.. Soruyorum: Son günlerde üst üste yaptığı gaflar ve kırdığı potlar ortada iken ve bunlar Galatasaray camiasını, ondan da öte "beraber çalıştığı" bir çok Galatasaray yöneticisini öfkelendirirken, acaba "yorulduğu" gözlenen Adnan Polat'ın dinlenmeye ihtiyacı yok mu? Biz bize!.. Sevgili Kâzım Kanat yazıyor:. "TRT'yi izliyorsam sevgili Ömer Üründül'ün yorumları için izliyorum. Çünkü; o bir futbol fenomeni. Kendi kendini eğiten ve geliştiren bir futbol uzmanı ." Hemen altında bir başka başlıkla bir başka bölüm var: "Fener'in bir savunma oyuncusu var. Adı; Lugano.. Bizim futbol uzmanlarına bir bakın ne diyorlar; F.Bahçe'nin aldığı bu Lugano futbolcu değil. Geçen gün Discovery kanalını açtım. Liverpool - Sao Paulo maçı var. Bu maç Tokyo'da.. Yani kıtalararası şampiyonluk maçı.. Şimdi soru şu: O maçın yıldızlarından biri olan Lugano, nasıl futbolcu değil diye eleştirilir?" Şimdi sevgili Kâzım'a soruyorum: Lugano'ya "futbolcu değil" diyenlerin başında gelen kim?.. Sevgili Ömer Üründül!.. Bitmedi: "İlk bölümde" sevgili Kâzım, "başka birinden" de söz ediyor: "Benim canımı sıkan kendini köyün delisi ilan edip o role soyunan eski basketbol yazarı ve turist rehberi, bay Bilgin Gökberk'in görüş belirtmek yerine görüş belirtenlere saldırması. Benim sevgili turist rehberim Gökberk, Roma'ya gidecek olsam seni arar gezeceğim yerlerin adresini sorarım. Bu konuda uzmansın. TRT gibi bir devlet televizyonuna o kılıksız kıyafetinle yorum yapman artık benim umurumda değil . TRT'de yorum yapacak kişinin bir vizyonu ve kariyeri olmalı. Umurumda olan senin saygısız yorumların..." Önce, "Lugano" ile ilgili olanı yazayım: O "turist rehberi" dediğin, "kariyeri, vizyonu yok" dediğin Gökberk ise "Lugano için" aynen senin söylediklerine benzer sözler ediyor; ne dersin?.. Sonra da geliyorum sevgili Gökberk için yazdıklarına: Bir defa TV ekranında, bir çok TV programına çıkanlardan ve mesela zaman zaman çığrından iyice çıkan Kâzım Kanat - Ahmet Çakar diyaloglarından "çok daha seviyeli konuştuğu" muhakkak!.. İkincisi, o TRT ekranına "futbol uzmanı" ya da "futbol yorumcusu" olarak değil, "spor yorumcusu" olarak çıkıyor!.. Yıllardır Milliyet'te "sadece" basketbol yazmıyor, sporun her şeyini ve her yönünü yazıyor!.. Beni ve benim gibi milyonları da, yok "dar alandı", yok "4- 2 - 1 bilmem kaçtı", yok "ön liberoydu", yok "geniş alan oyuncusuydu" gibi "bilgiçlikler" yerine, daha çok tribündeki bir insanın, bir spor yorumcusunun görüş ve düşünceleri ilgilendiriyor!.. Zira "aynı maç için" bu bilgiçlikleri yapan öyle "uzmanlarımız" var ki, yazdıklarının biri, "ötekinin yazdığı ile uyuşmuyor"; hangisine inanayım; hangisinin "doğru söylediğini ve yazdığını" nereden bileyim; ayrıca "maçı ben de seyretmişsem" çok zaman onları dinleyince ya da yazılarını okuyunca kendi kendime soruyorum; "Acaba ben başka maç seyretmiş olmayayım?.." Ben de, benim gibi milyonlar da biliyoruz ki, "görüşlerine saygı duyduğum" Üründül dahil, "üst seviyede teknik direktörlük yapanlar hariç" TV'lerimize çıkan bütün "futbol yorumcuları", futbol tekniği bilgisi bakımından "bol bol eleştirdiğimiz" Gerets'lerin, Daum'ların, Zico'ların, Tigana'ların yanında "amatör" kalır!.. Biliyor musun sevgili Kâzım, ben de, TRT'deki futbol programını, bir "özetler", iki Gökberk Bilgin'in "espri de kattığı" görüşleri için seyrediyor, bazen söylediği şeyler bana çok ters gelip "tepemi attırsa" da sevimliliği, tebessümü, "tecahül - ü arifane" gösterileri ve herkese ders olması gereken "iyimserliği ile", onu, senin de dahil olduğun "futbol ûlemamızın", her programda "tekrarlanan" ve de bu yüzden "usandıran" görüşlerinden çok daha cazip bulduğumu ifade etmeliyim. Sezar'ın hakkı Sezar'a!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.