Yeter artık, susun!..

A -
A +

Fenerbahçe enfes bir oyunla Palermo'yu dağıtmış, maç 3 - 0 bitmiş, herkes statta ve TV başlarında bayram yapıyor, "yüzünde sevincin ve gülümsemenin izi bile olmayan" bir kişi, maçı yayınlayan TV'nin mikrofonlarına konuşuyor: "Biz kupayı hakem hatalarıyla kaybettik. MHK Başkanı Çulcu da bu yönde açıklama yaptı. Trabzon maçında mücadelemizi yapacağız. Biz, Demirlek'in bir oyunun içinde olduğunu tahmin ediyoruz. Bülent Demirlek'in tayininde herhangi bir kasıt olduğuna inanıyoruz. Şimdi bütün spor kamuoyu bu maçın nasıl yönetileceğini merakla bekliyor." Maçı anlatan arkadaşın maç sırasında "Çok önemli açıklamalar yapacak" diye anons da ettiği bu kişi, Fenerbahçe Başkan Vekili Nihat Özdemir; belli ki "önceden" bu yayının sözlü anlaşması yapılmış; neler konuşulacağı belli!.. "Bu kafada olan" yöneticilerle sporumuzun, futbolumuzun "bir arpa boyu öteye gitmesi" mümkün mü?.. Dünyada "hata yapmayan" hakem var mı?.. Her hata yapan hakem için "takımlarının haksızlığa uğradığını" düşünen yöneticiler böyle açıklamalar yaparlarsa, bu hakaretlerle, bu "çirkin" iddialarla, bu kışkırtmalarla, bu tahriklerle nereye varılır?.. "Pırıl pırıl bir hakem olan" Bülent Demirlek, "bu açıklamaların baskısı altında" yanlış bir düdük çalıp "Trabzonspor'un mağlûbiyetine sebep olursa" ne olacaktır, Trabzonspor ne diyecektir?.. Ortada, daha "maç oynanmadan" ve "tek düdük çalınmadan" pervasızca "oyun içinde" denilen bir hakem ve "kasıtlı tayin yaptığı" iddia edilen bir Merkez Hakem Komitesi var; Federasyon disiplin mekanizması "bu ağır hakarete hak ettiği cezayı vermez" ve bu "sesler" susturulmazsa, hakemler nasıl maç yönetecek, MHK nasıl hakem tayini yapacaktır?.. Ama mesela Adnan Polat "benzer sözler sarf ettiğinde" susup oturan ve kılını kıpırdatmayan bir Federasyon'un şimdi Nihat Özdemir'e karşı "disiplin mekanizmasını işletmesi" mümkün müdür?.. "Adnan Polat'ın bu açıklamaları için gereğini derhal yapın, yoksa bu işin sonu gelmez" diye yazdığımızda haksız mıydık?.. Görülüyor ki, yapılacak iş, "adı geçen" hakemin de, MHK üyelerinin de "bu zatı" derhal mahkemeye vermeleri ve adaletin huzuruna çıkarmalarıdır!.. Durum çok açık; bu zat , "maraza çıkarmak" ve bu marazanın faturasını da Federasyona kesip, "Federasyon kavgasında bir mevzi daha elde etme" peşindedir!.. Kulüpler Birliği'nin açıklamasına gülüyorum!.. "Vakıf üyesi tüm kulüplerin temel düşünceleri, sporun, 'barış, dostluk, hoşgörü ve kardeşlik olduğu' imiş!.." Hadi canım siz de!.. Bu yöneticilerle mi?.. Arda olayı, cinayettir!.. Arda suçludur!.. Arda, kendisinden hiç beklenmeyen çok çirkin bir hareket yapmıştır; bu bağışlanamayacak ve bağışlanmaması da gereken hareketin bedelini de ödeyecek, UEFA tarafından ağır şekilde cezalandırılacaktır!.. Ama, Arda'nın "bu çirkin hareketi yapmasının baş sorumlusu" Galatasaray Teknik Direktörü Gerets'tir; zira Arda'nın sırtına haftalardan beri, "o yaşta" ve "o nahif fizikte" bir futbolcuya yüklenmemesi gereken bir yükü yüklemiş ve sonunda "bedeni iflâs ve isyan eden" Arda'nın "kafası ve beyni" de bu çirkin hareketin tetikçisi olmuştur!.. Bordeaux - Galatasaray maçından çok değil 7 saat önce Turgay Renklikurt Hocamızın Radyo Alem FM'deki spor programında "Arda" konusunu konuştuk; Turgay Hocam, "Hocası sahaya iğne ile çıkaracakmış, ne dersin" diye sorduğunda, içim "cızz" etti; bu tam bir "spor ve sağlık cinayeti idi"; art arda ve "hiç dinlenmeden" lig maçı, milli maç, lig maçı, Avrupa Kupası maçı ve iğne ile sahaya çıkış; olacak şey mi?.. Ama "Gerets gibi bir hocan olursa" bal gibi olur ve Avrupa'nın gözlerinin üzerinde olduğu bir "Arda" da, bir anda "Ardane" olur!.. Türkiye'de bir "Tabipler Birliği" var mı?.. Türkiye'de "Spor Hekimleri" var mı?.. Söyleyebilirler mi bana; "19 yaşında ve fiziği zayıf bir futbolcu", bunca ağır ve üst üste bir maç trafiğinde, hem de "kurtarıcı" gözü ile bakılıp, omuzlarına çok büyük bir "manevi yük de bindirilmiş" olarak, art arda bu kadar 90 dakika ve de "iğne yapılarak" oynatılır mı; oynatılırsa kaldırabilir mi?.. Bunu isteyen Hoca'nın ve de "o iğneyi yapanın" o dakikada kapının önüne konması gerekmez mi?.. Söyleyin bana; "iğne ile sahaya sürülen futbolcular cehennemi" hâline getirildi Türkiye; neden susuyor ve seyrediyorsunuz?.. Yoksa Hipokrat Yemini'ni "tek ayak" üstünde mi yaptınız?.. Tarafsızlar!.. Takımların adını da, maçların adlarını da yazmayacağım, zira tartışmak istemiyorum; bir tespit yapmak istiyorum!.. Bir takım bir maçta "bir gol attı", TV'lerde de, spor sayfalarında da dendi ki; "Bu gol ofsayt, zira FIFA'nın yeni talimatına göre, hizada olan iki oyuncudan hücum oyuncusunun bir ayağı bile kaleye daha yakınsa, yardımcı hakem ofsayt bayrağını kaldıracak ve orta hakem de ofsayt düdüğünü çalacaktır!.." Olayın izahı için de krokiler çizildi, çizgiler çizildi, teknolojinin bütün imkânları kullanıldı!.. Aradan birkaç hafta geçti, bu defa bir başka maçta bir takım "bir gol attı"; hakemler de, yukarıdaki maçta anlattığım tabloya "tam uyan" bir yorumla "ofsayt" diyerek golü iptal ettiler!.. Üstelik "son maçta, hiza daha belirgin şekilde bozuluyordu"; aaa o da ne?.. Benim "tarafsız" medyam ve "tarafsız" yorumcularım, "haklı olarak iptal edilen gol için" bu defa da "Haksız iptal edildi, bal gibi goldü" demesinler mi?.. Bu kadar tarafsızlığa da pes doğrusu!.. Bittiğini, bilmiyor!.. Gerets, Bordeaux hezimetinden sonra, İstanbul'a döner dönmez konuşmuş: "Galatasaray'ın başında uzun zaman kalmak istiyorum, işte yönetime bir ay mühlet, sözleşmemi yenilesinler!.." Adam, "hoca değil", tam bir pişkinlik abidesi!.. İnsan "biraz" utanır, sıkılır ve hiç olmazsa "Bordeaux rezaletinin yüreklerde soğumasını" bekler!.. Futbolcuların hiç güvenmediği bir tanesinin bile "sevmediği" ve bazılarının da "mecburen" sever göründüğü, takım ve camia içinde saygısını kaybetmiş bir Hoca'nın "bu acı durumu görememesi" bile onun işinin "fiilen bittiğini" ve "hukuken de bitmesi gerektiğini" göstermiyor mu?.. "Takım ve kulüp içinden haberleri" Erdal Keser'den aldığına göre, Hoca'nın "Galatasaray'da başarılı olacağına inandığına ve yöneticilerin de kendisiyle anlaşmak arzusunda olduklarını" söylemesine de şaşmamak gerek!.. Hoca, Galatasaray'ı bu hâle getirdi, Hoca'yı da bu hâle Erdal Keser getirmedi mi?.. Herkes dikkatli okusun!.. Evet, "herkes dikkatli okusun" ama "biri" ve "birileri" çok daha dikkatli okusun, zira "fatura" onlara kesilecektir!.. Dünkü gazetelerde haber: "FIFA, devletin ülkedeki futbol ortamına müdahale ettiği gerekçesiyle, İran'ı uluslararası futbol karşılaşmalarından men etme kararı aldı. FIFA, İran'a, Futbol Federasyonu Başkanı Dadgan'ı görevine geri çağırması ve ülke futbolunu FIFA tüzükleriyle uyumlu hale getirmesi için 15 Kasım'a kadar süre tanımıştı. Fakat istenenler yapılmayınca, FIFA Acil İşler Komitesi, İran'ın uluslararası futbol karşılaşmalarından men edilmesini kararlaştırdı. FIFA, İran'ın, 'üye kurumların bağımsızlığı, her ülkedeki futbolu yönetmekle görevli kuruluşun karar alma sürecindeki bağımsızlığı ve kurumların yönetimlerinde gerçekleşen değişikliklerin uygulanış biçimi' konularında ilgili FIFA tüzüklerine ve prensiplerine uymadığını bildirdi." Bu haber, Halûk Ulusoy'u başkanlığa getiren genel kurul öncesinden beri "Ulusoy'u başkan yapmamak" ve seçildikten sonra da "görevden uzaklaştırmak için" uğraşanların önde gelenlerine bir bakmak bile, "operasyon başarılı olursa" Türkiye'nin başına nelerin geleceğini ortaya koymuyor mu?.. Olacakları bugünden görmek için müneccim olmaya gerek var mı?.. Müthiş!.. Palermo karşısında Fenerbahçe'yi seyretmeye doyamadım!.. "Efendim, hafta sonu Palermo'nun İnter ile maçı varmış, şu kadar oyuncusu o maça saklanmış, İstanbul'da sahaya yedeklerle çıkmış" lâflarını geçelim; TV ekranında seyrettiğim o ki; "sahaya çıkan on biri ile" Palermo, Galatasaray'ı perişan eden Bordeaux'dan daha iyi futbol oynayan bir takımdı!.. "Defans nasıl yapılır, rakibe baskı nasıl uygulanır, bekler nasıl hücuma sokulur, kanat akınları nasıl organize edilir, kanatlardan inen oyuncular ceza alanında bekleyenlere nasıl gollük paslar verir, orta alan futbolcuları nasıl oynatılır, duran toplar nasıl kullanılır" dersleri için, Galatasaray'ın anlı ve de şanlı hocası Gerets'e "acemi" denilen Zico'nun imzası ile "Fenerbahçe - Palermo maçının kaseti" derhal hediye edilmeli!.. Bir ara, Appiah ve Tuncay TV ekranından bile fırlayacaklarmış gibi geldi bana; ben onları seyretmekten yoruldum, onlar oynamaktan ve oynatmaktan yorulmadılar!.. Kaç yıldır Avrupa maçlarındaki futbolumuzdan utanıyorduk; uzun bir süreden beri "ilk defa" gururlanabildik ve "Oh be, dünya varmış, biz de futbol oynadığımızı Avrupa'ya gösterdik" diyebildik!.. Teşekkürler Fenerbahçe, teşekkürler Zico!.. Elbette beklemek hakkımız; "dahası olmalı", hem de "gidilebilecek yere kadar" dahası olmalı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.