Fenerbahçe - Galatasaray maçındaki olaylardan sonra Fenerbahçe'nin anlı ve de şanlı yöneticileri Nihat Özdemir ile Şekip Mosturoğlu "Fenerbahçe seyircisini öve öve bitirememiş" ve de "teşekkür etmişlerdi"; hatta daha geçen yıl Futbol Federasyonu Başkan vekilliği yapan Mosturoğlu eklemişti; "Ağır cezalık bir şey olmadı; sahamız kapanmaz!.." İnsan, "atılan cisimlerle alnı yarılan Galatasaray teknik direktörü ile, ses bombası yüzünden geçici sağırlık yaşayan Galatasaray kalecisinin maça devam edişleri" ile, yıllar önce Fenerbahçe'nin bir Trabzon deplasmanında "kafası yarılan futbolcu" senaryosunu nasıl abartarak oynadıklarını ve o maçta trübünlerden atılan bir ufak taşla yerlere düşüp acı ile kıvranan teknik direktör olayını nasıl büyüttüklerini anlatan" zamanın başkanı Ali Şen'i hatırlıyor da, acı acı gülmek zorunda kalıyor; tabii "tarafsız" Türk spor medyasının o gün olayları "birinci sayfalara bile taşımasına" karşılık "bugün sıradan bir olaymış gibi" veriş şekline de!..Bazı Galatasaraylı arkadaşlarım, "Trabzon olayını" da hatırlatarak bana sordular; "Bu nasıl iş, onca olaydan sonra Nihat Özdemir ve Şekip Mosturoğlu nasıl böyle konuş abilirler?.." Bir Fenerbahçeli arkadaşıma da ben "aynı" soruyu sordum, işte cevabı: "Canım bunda kızacak ne var?.. Bizimkiler o gece Fenerbahçe yönetimine ve seyircisine teşekkür eden Adnan Polat'ı yalancı çıkarmamak için öyle konuştular; hiç en büyük rakibimizin ve dostumuzun Adnan Polat gibi centilmen bir yöneticisini mahcup eder miyiz?.." İnanmayanların sayısı!.. Fatih Altaylı, perşembe gecesi ATV'de Teke Tek programında "büyük gürültüler koparan" iddiaların sahibi Cihan Oskay'ı ekrana getirdi ve nerede ise 3 saat onunla "hemen hemen her şeyi" konuştu, konuşturdu; programa bir yığın insan da telefonla katıldı!.. Bu arada bir de "cep telefonu mesajı ile" bütün bir program boyu devam eden "inandırıcılık" anketi yapıldı!.. Sonuç; yüzde 50.2 "Cihan Oskay'a inanıyoruz", yüzde 49.8 de "İnanmıyoruz" şeklinde çıktı!.. "Tek kelime ile" yani "Evet" ya da "Hayır" yazarak gönderilen mesajlardan çıkan bu sonucun, "gerçeği" yansıttığını söylemek elbette mümkün değil, Evetçi'lerin büyük çoğunluğunun "kulüpçülük sebebi ile" mesaj gönderdikleri de ortada!.. Galatasaraylıların, Beşiktaşlıların ve Fenerbahçe'yi sevmeyenlerin!.. Amma, bir "gerçek" daha var ki, işte onun "inkârı" mümkün değil!.. "25 milyonluk bir camia" olduğu sık sık tekrarlanan Fenerbahçe'den "inandırıcılık" anketinde "Cihan Oskay'a inanmıyorum" anlamına gelecek olan "Hayır" mesajını gönderenlerin sayısı 8 bin civarında kaldı; evet "sadece" 8 bin kişi!.. Çok enteresan ve düşündürücü!.. Anlatayım!.. Spordan Sorumlu Devlet Bakanımız ve Başbakan Yardımcımız Mehmet Ali Şahin, ikide bir şu cümleyi tekrarlıyor: "Futbol Genel Kurulu'nu olağanüstü toplantıya çağırma işini bana bırakmasınlar, ya federasyon ya da kulüpler toplasınlar, imza toplasınlar, neden toplayıp genel kurulu toplantıya çağırmıyorlar anlamıyorum!.." Anlatayım sevgili bakanım: "Genel kurulu toplamak isteyenler yeterli oy sayısını bulamıyorlar. Büyük çoğunluk, bütün baskılara rağmen federasyonun göreve devam etmesini istiyor. Hatta bu federasyonu istemeyenlerin bazıları bile, işe siyasetin karıştığını, bu şekilde toplanacak bir genel kuruldan dolayı futbolumuzun FIFA ile başının belaya gireceğini düşünüyorlar ve imza vermiyorlar; iş bu kadar basit. Futbol Federasyonu ise, başarılı olduğuna inanıyor ve genel kurulu toplamaya gerek görmüyor!.." Geriye kalıyor; "Sizin yetkinizi kullanmanız!.." Buyurun FIFA'ya, pardon "genel kurul çağrısına!.." Vah TJK'ya!.. Ankara'dan çok eski, "40 yıllık bir arkadaşım" göndermiş kargo ile. Zarfı açtım; içinden "Türkiye Jokey Kulübü Tüzük Değişikliği Taslağı" çıktı. Bir de not: "Sen, gazeteci dernek ve sendikalarında bu tüzük işleriyle epey uğraştın, bilirsin. Bizim kulüple de ve yarışçılıkla da gazeteci olarak ilgin oldu, bu değişiklik taslağına bir göz at ve bana görüşlerini bildir!.." Sevgili arkadaşımın gönderdiği ve "kurulmuş olan" Tüzük Komisyonu tarafından yapılarak imzalanıp, genel kurula sunulmak üzere yönetim kurulu başkanlığına verilen ve yöneticilerce de üyelere gönderilen "tüzük değişikliği" metnini önce "şöyle bir" okudum; "Sonra daha dikkatle inceler, arkadaşıma bilgi veririm" diye düşündüm!.. Öncelikle ve hemen "büyük problemler çıkaran" ve "Türkiye Jokey Kulübü'nün önünü kestiğine inandığım" iki hususa bakmak istiyordum; "üye alma" maddelerine ve "disiplin kurulu" konusuna!.. "Üye alma" konusunda derneği "çağdaşlığa ve daha geniş bir üye yelpazesine kavuşturma yönünde" en ufak bir ümit ışığı yoktu, değişiklik tasarısında; yüzde 70'lik, yüzde 60'lık "barajlı" balotaj oylaması "geçit vermez" bir dağ gibi duruyordu!.. "Disiplin Kurulu ve disiplin cezaları" maddelerindeki durum ise beni çok şaşırttı!.. Bunca yılın "komisyon üyeleri", ki içlerinde hemen hepsi başkanlıklar, genel sekreterlikler, yönetim kurulu üyelikleri yapmışlardı, derneğin "disiplin kurulu konusunu" adeta bir çelişkiler yumağı hâline getirmişlerdi!..!.. Bir yanda, Disiplin Kurulu'nu, "Yönetim Kurulu'na ceza önerisi yapan bir kurul" ve "ceza veren kurul" olarak da Yönetim kurulunu gösteren maddeler, öte yandan "tıpkı" Yönetim Kurulu'na "ceza yetkisi veren" maddelerde olduğu gibi, bu defa da "Disiplin Kurulu'na ceza yetkisi veren ve Disiplin Kurulu kararları"için "İhraç kararları hariç kesindir" diyen maddeler. Hele hele "180 güne kadar geçici ihraç cezası alanların dernek organlarındaki görevlerinin devam etmesine imkân sağlayan" madde yok mu, fevkâlade enteresan; ilgili ceza maddesine göre "kulübe girmesi yasaklanan kişi" nasıl "dernek organlarında görev yapacak?.." Düşünebiliyor musunuz, "180 gün geçici ihraç cezası alacak kadar ağır bir suç işlemiş bir Disiplin Kurulu üyesi ya da Denetleme Kurulu üyesi ya da Yönetim Kurulu üyesi , 6 ay kulübe giremiyor ve ama görevde kalabiliyor"; olacak şey mi?. Ne diyeyim; alkışlar!.. İnamoto ve Okan!.. Liverpool maçında "en iyi oyuncu" olarak Okan seçilince, spor yazarları Teknik Direktör Gerets'e sordular: "Bu seçim için ne diyorsunuz?.. Gerets şaşırdı; "Ben İnamoto seçilir zannediyordum" deyiverdi!.. Ertesi sabah bir çok gazetede de "İnamoto'yu göklere çıkaran" cümleler görünce ben de şaşırdım!.. İşte maçın kaseti orada; bir jüri kurup inceleyin!.. Galatasaray'ın yediği golde, "ileriye çıkarken santraya doğru sağ tarafta topu kaptıran ve Galatasaray defansını az adamla, gafil avlatan oyuncu kim?.." Ve "bir maç boyu" bu tablo kaç defa yaşandı; Liverpool o hücumlarda "beceriksizlik" sebebiyle kaç fırsatı harcadı?.. "Böyle top kaptırsa ve Galatasaray da gol yese", Gerets ve "Gerets'e toz kondurmayan" bazı yorumcularımız kim bilir Okan için neler söyler, yazarlardı?.. Necmi Ağabey!.. "Eski" Tercüman'da spor müdürüm olan, değerli ağabeyim ve "gazetecilik hocalarımdan" Necmi Tanyolaç'ın yarım asırlık hayat arkadaşı Nilüfer Tanyolaç Hanımefendi'yi kaybettiğimizi gazetelerden öğrendim. Örnek bir eş ve anne idi; toprağı bol, ruhu şad ve yeri cennet olsun!.. Necmi Ağabey'e ve ailesine sabır ve baş sağlığı diler, büyük acılarını paylaşırım!.. Yüce Allah onlara uzun ömür versin!.. Mahcubiyet!.. Ekranda "yarım saat" Ahmet Çakar "oyun durduktan sonra topun oyuna sokuluşu sırasında yapılan hareketlerle, oyun devam ederken yapılan hareketler arasındaki farkı" anlatmaya çalıştı; ama bunca yılın spor yazarları Kâzım Kanat ile Gürcan Bilgiç bir türlü "anlamadı da anlamadı!.." Yani, mesela "serbest atış kullanımında hakem işaret vermeden ya da düdük çalmadan topa vuranlara ya da barajı bozup bir adım bile ileriye çıkanlara sarı kart verildiğini" bunca yıllık uygulamalarda gördükleri hâlde, hâlâ "bu farkı anlamamakta ısrar etmek", bilmem ki, "mesleğimiz açısından", TV başındaki yüz binler önünde "bizleri" ne hâle düşürüyor?.. Yarışta kim önde?.. Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın'a ve Galatasaray yöneticilerine "her hafta bu sütunda aynı soruyu soracağım", taaa ki "bir şeyler" yaptıklarını görene kadar!.. "Maaşlı personeliniz" Gerets "sizler için" şunları söyledi; hem de Belçika basınına: "Galatasaray'ın 30 yöneticisi var, öne çıkmak için yarışıyorlar; ama benim başkanla aram iyi, beni destekliyor!.." Sesiniz sedanız çıkmadı, "bu küçük düşürücü sözleri" yiyip yuttunuz!. Sorum şu: "Yarışta bu hafta hanginiz öne çıktınız?.."