Yıldız futbolculara ölüm!..

A -
A +

"Cin gibi biliyor", biliyor ama "işine gelmiyor" ve onun için yıllardır, hakemler üzerine baskı kurmaya çalışıyor: "Lincoln tekmeden sakatlanmadı. Bir futbolcu topla çok oynuyorsa, ona mutlaka müdahale edilir. Futbolun doğası budur. Hemen 'yıldız futbolcular korunmalı' diye sesler yükselmeye başladı. Yıldız futbolcu, o maçta üst düzey oynayan futbolcudur. Yani, futbolcuların yıldızı maçına göre değişir. O gün çok iyi oynayan futbolcuyu herkes durdurmak ister. Onun için de yıldız futbolcu diye bir kavram yoktur. Ve hakemlerin görevi bütün futbolcuları aynı şekilde korumaktır." "Müdahale etmek" ile "yıldız futbolcuyu, teknik futbolcuyu oynatmamak için daha maçın başından itibaren, hem de 'dönerli' şekilde devamlı faul yapılmasının, hakemlere 'faul düdüğü çaldıracak şekilde' arkadan sert müdahalelerde bulunulmasının" çok başka şeyler olduğunu futbol oynamış, hakemlik yapmış Erman Toroğlu gibi bir "kurt" bilmez mi?.. FIFA'nın "hakemlere bu yönde talimatının olduğunu" bilmez mi?.. Zaten "fizik güce dayalı bir futbolun" Dünya'da giderek "teknik futbolu ve futbolcuyu yok ettiğini" ve bu yüzden "FIFA'nın tribünlerde, TV'lerde futbol seyrinin giderek düştüğünü görüp, teknik futbolcuların korumaya alınmasını istediğini ve emrettiğini" bilmez mi?.. Bilir, bilir de, "yazmak" istemez!.. "Güneş sisteminde kaç tane gök cismi var"; ama "parlayan" bir tane; o da Güneş!.. Diğerleri; "sönük" birer gezegen!.. Tıpkı "şu veya bu maçta her iyi oynayan futbolcunun yıldız olmadığı" gibi!.. Mesele şurada; Erman Toroğlu futbol hayatında hiçbir zaman "yıldız" olamadı!.. O, "iyi" oynardı, "istikrarlı" oynardı, hocasının verdiği görevi eksiksiz şekilde yerine getirmek için elinden geleni yapardı ve takımına en faydalı oyunculardan biri idi ama, "fizik güce dayalı" ve "o zamanlar" çoğuna "kasap" ya da "benzer" lâkaplar takılan futbolculardan da biri idi!.. "Yıldız" sözünü, "teknik futbolcu" sözünü hiç ama hiç sevmemesi bundan!.. "Onları sahada öldürseler" kılı kıpırdamaz!.. "Ayağı kırılmış" Okan'ı "Beni aldatamazsın" diyerek ayağa kaldırmaya çalışan ve de o pozisyona "faul bile çalmayan" da Erman Toroğlu değil miydi?.. "Kafa" bu!.. Hakemler, "onu dinlerseniz", futbolu da, tribünleri de, TV başındaki milyonları da öldürürsünüz!.. Yıldız futbolcuları, teknik futbolcuları koruyun ve futbolu öldürmeyin!.. Merkez Hakem Kurulu başkanımız sevgili Hilmi Ok, susma konuş; biz mi haklıyız, yoksa Erman Toroğlu mu?.. > Gök Bayrak'tan bugüne!.. Sevgili Ercan Güven, "Turkuaz" rengi ile ilgili keyifle okuduğum bir yazı yazdı, Milliyet'te!.. "Turkuaz'ın, Firuze taşı ile renk ilişkisini de ortaya koyarak" bir tarih - coğrafya turu yaptırdı; bizlere!.. Özetle, "Turkuaz renginin 'Türkü az'dır'; Türklerle ilişkisi devede kulaktır; onun için Fenerbahçe'nin, hele hele Milli Takım'ın bu renk formalar giymesini yadırgadım. Fatih Terim ne yapıyor" demeye getiriyor!.. Eh; Türkler'in Dünya Tarihi'ne "ilk büyük ve cihangir devlet olarak çıkışlarının bayrağı olan Gök Bayrak olmasaydı", sevgili Ercan Güven'in bu görüşüne katılırdım!.. Ama Göktürk'lerin "gök bayrağı" ne olacak sevgili Ercan; "Turkuaz'ın 'Türkü az' değil, tam tamıma 'Türk olduğunu' ortaya koyan" Göktürk'lerin Gök Bayrağı?.. Bence, "Turkuaz" renkli formalar da, "kırmızı - beyaz" formalar kadar, Türk Milli Takımı oyuncularına yakışacak!.. "İlk Türk devleti ile son ve ebedi Türk devleti" milli takımda "beraberce" yaşayacak!.. Düşünenler sağ olsun!.. > Bu futbolla!.. Dün "Deveyi güdemiyoruz" başlığıyla, "Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın oynadıkları futbolla Şampiyonlar Ligi'nde yukarıya doğru çok fazla ilerlemelerinin mümkün olamayacağını" yazmıştım!.. Gece "Galatasaray'ı seyredince", ne kadar haklı olduğumu düşündüm!.. "Efendim Lincoln yok, Linderoth yok, Arda yok" mazeretlerine de çok güldüm. "En iyi oyuncusu" geçen yıl Ankaragücü'nde "sadece 7 maç oynayabilmiş" bir futbolcu olan bir "kasaba" takımı önünde Galatasaray, "eğer Lincoln'lere, Linderoth'lara, Arda'lara muhtaç" bir takım ise, "UEFA Kupası'nda iddialı olmak" tam bir hayal!.. "Delik deşik" bir savunma, "yok" bir orta saha, "gol atmamaya, hatta gol pozisyonuna girmemeye adeta yemin etmiş görünen" bir hücum hattı ile, "eğer" hakem "ikinci penaltıyı çalabilse", bilmem ki "ikinci Tromso faciasından Galatasaray'ı kim ve nasıl kurtarabilirdi?.." Kendimizi aldatmayalım; "bu futbolla" Avrupa Kupaları'nda "üst yerler için" iddialı olmak mü mkün değil!.."Biri" değil dördü birden "aylardır doğru dürüst bir golcüye imza attıramayan" büyüklerin, hem de en büyüklerin yöneticilerinin "iddialı" açıklamalar yapmalarına ise "sadece gülünür"; hem de kahkahalarla!.. Gazetelerimizin haberlerine ve başlıklarına bakın; dünyada "el sıkışılmayan, transfer edilmek üzere olmayan" hücumcu kalmadı; ben diyeyim "50 isim", siz deyin "100 isim"; ama ortada "bir tanecik bile imza yok"; bu nasıl yöneticilik?.. Hem de "çok çok Ümit Karan ayarında" golcülerin bile ayaklarına kadar gidildiği hâlde!.. Görülüyor ki; "eleme turlarında oynadığımız rakipler" biraz daha "dişli olsa" tam anlamıyla "yandı gülüm keten helva!.." "En ümitli olduğumuz takım" Galatasaray'dı; o da "futbol olarak" bir çuval inciri berbat etti!.. Çaykur Rizespor maçından sonra, "Galatasaray'ı göklere çıkaranlar" bilmem ki, şimdi ne düşünüyorlar?.. Anlamadığım bir şey de şu: "Çok top tutuyor ve o yüzden çok top kaybediyor" diye yerden yere vurduğumuz Hasan Şaş'ın, Hırvat kasaba takımı ile yapılan maçtaki görüntüsüyle, Lincoln'ün "attığı gol hariç" Rizespor önündeki görüntüsü arasında ne fark vardı?.. O da "en az Hasan kadar" çalım sevdasına top kaybetmedi mi?.. Üstelik Hasan, Lincoln'ün "iki misli" koşmadı mı?.. Birini göklere çıkar, ötekini yerden yere vur; sebep?.. Lincoln "o golü atmasaydı", tersine Hasan "UEFA Kupası eleme maçında" öyle bir gol atsaydı, "o gün ve bugün yazılanlar" tam tersine olmayacak mıydı?.. İşte "bizim yorumcularımızın futbol reçeteleri" bu kadar!.. Bu futbol, "bu yorumlara çok bile", bu futbola "bu yorumların da fazla olduğu" gibi!.. > Al diyetini!.. Tüylerim diken diken okudum haberi: "Şimdi Futbol Federasyonu'ndan adalet bekliyoruz. Sivas maçıyla ilgili olarak haksızlığa uğrayacağımız bir sonuçla karşılaşırsak, bugüne kadar sergilediğimiz tavrı değiştirebilir; verdiğimiz desteği çekebiliriz" demiş, Trabzonspor Başkanı Nuri Albayrak!.. "Yönetmelikleri pas pat et, çöpe at, beni kazanmış ilân et, yoksa ben de imzacılar cephesine geçer, federasyonunu deviririm" demeye getiriyor Başkan!.. Bunun adına ne denir? "Ne dendiğini buraya yazmaya" spor adına, futbol adına, Trabzonspor Kulübü ve camiası adına utanıyorum, "yüzüm kızarmış" hâlde, Futbol Federasyonu Başkanı Halûk Ulusoy'a bir teklif yapıyorum: Hemen bir tane "Ömer Seyfettin'den hikâyeler" kitabı aldır, içinden "Diyet" hikâyesini kes ve Sayın Nuri Albayrak'a gönder!.. Belki, "büyük hatasını, büyük yanlışını anlar" da, özür diler; yapmazsa, zaten "böyle desteklerle ayakta duracağına" geç köşene otur; çok daha büyürsün!.. "Küçülenler" dünyasında "büyük olmak ve büyük kalmak"; işte bütün mesele!.. > Küçülerek büyünmez! Galatasaray, "Özhan Canaydın kafasının bedelini ödemeye devam ediyor"; işte son örnek: Bir gazete haberi: "Turkcell Süper Lig takımları arasında şu ana kadar en çok kombine bilet satışını 27 bin biletle Fenerbahçe yaptı. Fenerbahçe'yi 13 bin kombineyle Beşiktaş izliyor. 9 bin adet bilet satışı gerçekleştiren Vestel Manisaspor üçüncü sırada yer aldı. Sezona Lincoln ve Tobias Linderoth gibi flaş transferlerle giren Galatasaray ise sadece 4701 kombine bilet satabildi." Göreve geldiğinden beri, Galatasaray'ı "tasarruf" diye, futbol dahil her spor branşında küçülten Özhan Canaydın yönetimleri, sonunda "dünya markası" Galatasaray'ı, Türkiye'de bile pazarlayamaz oldular!.. Dahası "daha" enteresan; "tasarruf ve küçülme politikası" Galatasaray'ı küçülttü ama, "borçlarını da yüzde yüzden fazla arttırarak 200 milyon dolara yaklaştırdı"; kim bilir belki de üstüne çıkardı!.. "10 bin kişilik stadı olan Vestel Manisaspor'dan bile daha az kombine bilet satabilen" Galatasaray!.. Ve Galatasaray, "böyle" bir başkanı hâlâ sırtında taşıyor; yazık!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.