"Demir leblebi gibi" olan şu sözlere bakın!.. Ve de, "kale gibi sağlam, milyonlarca euro tazminatlı" sözleşmelerle her ay aldıkları "maaş ve primler hariç, her yıl ceplerine milyonlarca euro konan Gerets'lerin, Tigana'ların, Zico'ların" sonra da "en büyük takımlarımıza oynattıkları futbolu" ve "Avrupa maçlarında aldıkları sonuçları" görerek, gelin de "bu sözleri söyleyen" sevgili Yılmaz Vural'a hak vermeyin!.. - "Yabancı antrenörü bu kadar ön planda tutan bir ülkede olmak beni üzüyor. Bu kadar insanına inanmayan, bu kadar büyük işleri insanına vermemek isteyen bir toplum, hiçbir zaman başarılı olamaz, hiçbir branşta, hiçbir konuda... Bunlar kendi şahsımda konuştuğum şeyler değil. Bu köyün delisi olduk neredeyse." - "Bizim burada çok önemli, kısıtlı imkânlarla bu ligde bir şeyler yapmaya çalıştığımızı kimse izlemez. İzlediği tek şey puan cetvelindeki sıradır. Bu sıralamada Ersun kardeşim vardı, ama son üç maçtaki yenilgisiyle altlara düşmeye başladı. Dolayısıyla Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş yine yukarıda, başlarında duruyor yabancı hocalar. Yani gündemde olan onlar, parsayı götüren onlar, Avrupa'da kendini gösteren, tanıtan onlar. Yani bu takımlarımızı kullandırtmaya kimsenin hakkı yok yabancılar adına. Bıraksınlar bu takımların başında Türk hocalar olsun. Avrupa, dolayısıyla Türk antrenörlerini tanısın. Ne yapabileceğini görsün." - "İşte Mustafa Denizli, Şenol Güneş, Fatih Terim. Türkiye'ye çok önemli başarılar getirdiler. Hiç yaşamadığı başarılar getirdiler. Yani bunun örnekleri de var. Yabancı muvaffak olmuyor,gene yabancı geliyor, Türk antrenör başarılı olmazsa 'Bir daha buraya Türk antrenör gelmez' deniliyor." - "Ne zaman ki gırtlağa kadar dayanır, yabancıyı ancak o zaman 'Lânet olsun paraya' da der yollarsın. Del Bosque'yi yolladığın gibi, hâlâ mahkemesi devam ediyor. Yani Türk antrenörün böyle tazminatla ilgili bir sözleşme yapmasına izin vermezler. 'Ya ne diyorsun sen, antrenör yaptık seni, tazminat mazminat böyle bir şey var mı' derler.'' - "Ben o platformda, Şampiyonlar Ligi'nde atlayacağım turlarla isim yapabildiğimde, Türk antrenöre de Avrupa kapısı açılır. Nasıl gidelim yurt dışına, gören yok ki. Sen ver imkânı olan üç büyük takımdan birini bana, bakalım antrenörlük nasıldır, göstereyim sana. Bunu Antalya'nın imkânları ile yapamam ki." - "Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'ın başında bulunan antrenörlerin şampiyon olma şansı yüzde 33.3'tür. Eşit şartlarda yarışılsa böyle olmaz. Böyle imkânlarla takımın başında olan insan parsayı götürüyor. Kim olursa olsun götürüyor, ben de olsam götüreceğim, o da olsa götürecek." - "Değerli Daum, Fenerbahçe'yi soydu, donunu gömleğini aldı, bu ülkenin puanına bir puan katmadan gitti. Hani nerede bir tur atladı, nereye çıktı? Birinci tur öptüm seni, hadi güle güle... Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmadı ki." - "Futbol deveye hendek atlatmak değil, bu işte uzmanlığı olan herkes, başarılı olabilir. Bu anlamda, Türk insanını öne geçirmeyen yönetici zihniyetine ben buradan lânet okuyorum." Elbette Derwall gibi, Feldkamp gibi, Piontek gibi "hocalara" itirazım yok; bugünkü eş değerlerine de!.. Ama, iş Tigana'lara, Zico'lara ve Gerets'lere kalıyorsa, orada durmak ve "Biz ne yapıyoruz" diyerek düşünmek gerek!.. "Hagi'yi gönderip, yerine mesela Yılmaz Vural'ı değil de, Gerets'i getiren" zihniyete "Dur" demek gerek!.. Bu ligde, Galatasaray'ın başında "Yılmaz Vural olsa idi", 12 maçta 18 puan kaybeder miydi; 4 Avrupa maçında "bir tanecik" galibiyet alamaz mıydı?.. Hepimize, evet ben de dahil (Zira yıllar yılı yabancı hocayı ben de savundum) hepimize yazıklar olsun; bütün bu gerçeklere rağmen, içimizde hâlâ Tigana'ları, Zico'ları, Gerets'leri savunanlar var!.. Adamların "Türk futbolu, Türk gençleri, Türk futbolcuları umurlarında değil", yüz milyarlarca dolar borcu olan bu ülkenin, yüz milyonlarca dolar borcu olan kulüplerinin milyonlarca eurosunu, "Türk hocaların verebileceğini bile veremeden götürüyorlar"; hâlâ onları savunuyoruz!.. Hem de kimler savunuyor; "Dünya Futbolu'nu en iyi bilenlerden biri olduğunu iyi bildiğim" Attila Gökçe'ler bile!.. Ve "Gerets'i eleştirdiğimiz" için, "onu inatla tutan başkanı eleştirdiğimiz" için, bunca yıl bizleri çok yakından tanıyan Gökçe, "Adam ne yapsa kötü yapıyor. Maçı okuyamıyor, futbolcu değişikliklerini, bilmiyor... Futboldan anlamıyor. Yönetimle uyuşmuyor, futbolcularla iyi geçinmiyor... O halde gönderin gitsin!.. Özhan Canaydın yanaşmayınca, saldır Başkan'a... Her hafta aynı temcit pilâvı servise konuyor... Gerets'le kendi aralarında bir çatışma, bir tür iktidar kapışması çıkarmayı deniyorlar... Son zamanlarda spor medyasının en çok arıza çıkaran noktası bu... Yazarla teknik direktör savaşlarından beslenerek popülariteyi sağlamak... Daha çok okunmak, daha çok izlenmek" diye yazıyor, yazabiliyor!.. Türkiye Spor Yazarları Derneği Başkanlığı da yapmış olan sevgili kardeşim ve değerli meslektaşım Gökçe, Galatasaray'ın takımının da, kulübünün de hâli pürmelali ortada iken ve Galatasaray Divan Kurulu'nda bunca yılın Galatasaraylılarının yaptığı "çok ağır eleştiriler" kendi gazetesinin sayfalarında da yer alırken, bizleri, bunca yılın gazetecilerini, spor yazarlarını "Gerets'e saldırmakla, onunla çıkardığımız savaş ile beslenerek, daha çok okunmak ve daha çok izlenmek hırsı içinde olmak" ile suçluyor; vah ki ne vah!.. "Ünlü" diyalogun sonu: "Öyleyse öl Sezar!.." >Soru!... Efes Pilsen, Fransa'nın Le Mans takımına "kız maçlarında bile görülmeyen" bir skor ile yenildi!.. Koca Efes, ikinci yarının "ilk 9 dakikasında" 3 sayı, "ikinci 6 dakikasında" 2 sayı, yani "15 dakikada" 5 sayı atabildi!.. Bu takımda "Türk skorerler" bir yana, iki yabancı "Avrupa sayı kralı" var!.. Hocamız Oktay Mahmuti'ye sormak gerek: "Sayı krallarını bile oynatamayan, onlara bile sayı attıramayan" bir hoca ile mi karşı karşıyayız; lig ve Avrupa Kupaları'nda bu kaçıncı maç, "neden" aldın, "neden" oynatamıyorsun, "neden" attıramıyorsun?.." Hocaya bakın!.. "Bu küstahlığı yapan" adam, "herkese örnek olması gereken" bir Hoca!.. Bu hoca, "faal" futbolculuk hayatının nerede ise tamamını Galatasaray'a ve Milli Takım'a vermiş bir "eski" futbolcuya, bugün yaptığı futbol yorumculuğunun sorumluluk ve görevleri içinde, "görüşlerini TV ekranlarında ve gazete sayfalarında belirttiği için", hem de "maaşlı personeli olduğu" kulübün uçağında, yani "ev sahibi" iken hakaret ediyor; olacak şey mi?.. "Misafir" olarak bindiği uçakta Hoca'ya "selâm veren" eski futbolcu - yeni futbol yorumcusu Hakan Ünsal'ın, Gerets'ten aldığı cevap "Aptal" sözü ile başlayan, okkalı bir "fırça" oluyor!.. Dün baktım, "bir - iki gazete hariç", olayın "ne olduğunu, nasıl olduğunu doğru dürüst yazan" gazete yok; "köşe başlarını tutmuş" anlı - şanlı yazar - çizerlerimiz de tısss!.. "Bugün Hakan'a, yarın bize" diye düşünen yok!.. "Futbolcu" Gerets "böyleydi"; ne yazık ki "hocalık" onun üzerine "hiçbir şey" koymamış!.. Bu hoca, Galatasaray'a yakışıyor mu?.. Söyle bana sevgili Attila Gökçe, yakışıyor mu?.. Hadi bakalım sevgili Başkan!.. Ercan Saatçi, Hürriyet Gazetesi'nde, mesleğimiz adına, futbol yazar - çizerleri adına "tüyler ürpertici", evet tüyler ürpertici "bazı" iddiaları yazıyor: "Futbol Federasyonu Başkanı Halûk Ulusoy'dan kumar parası alan, makam aracıyla antrenmana giden gazeteciler konusunda, spor müdürleri ve bağlı oldukları gazeteler ile televizyon kanalları ne yaptılar? Görmezden mi geldiler, yoksa gerçekten haberleri mi yok? Ben bu gazetecilerin isimlerini yazmadım. Ancak merak eden sorumlu yönetici ve spor müdürlerine isimleri açıklarım. Ancak o zaman TV yöneticileri, spor müdürleri gerekeni yapabilecekler mi?" Yani, "bir - iki tane değil"; bir yığın; gazetelerde var, TV'lerde var!.. Üstelik Ercan Saatçi, "konuyu", gazetesinin spor müdürü olan sevgili Esat Yılmaer'e de bildirmiş; "Araştırın, doğruysa gereğini yapın, değilse bana bir daha yazı yazdırmayın" demiş!.. Esat Yılmaer kim; Türkiye Spor Yazarları Derneği Genel Başkanı!.. "Bazı" spor yazarları ve futbol yorumcuları ile ilgili olarak "yıllardır konuşulan ve yazılan" bir iddiayı, "Fenerbahçe Başkanı ile çıkar ilişkileri içine girdikleri dair" iddiayı birkaç ay önce sütununa alan "ünlü" bir gazeteciyi "Haysiyet Divanı'na vermek" ile "korkutmaya çalışan" sevgili Başkanımız, bakalım Ercan Saatçi'nin bu "korkunç" iddiaları konusunda ne yapacak?.. Tıpa tıp!.. Ah sevgili Besim ah!.. Haberin var mı; senin o meşhur "Tıpa Tıp Şov'unu", Fenerbahçe ve Galatasaray Basketbol Takımları "salonlarda sürdürüyorlar!.." Galatasaray Basketbol Takımı, Galatasaray Futbol Takımını, Fenerbahçe Basketbol Takımı da, Fenerbahçe Futbol Takımı'nı "Şıp demiş burunlarından düşmüş" gibi taklit ediyorlar!.. Galatasaray Basketbol Takımı "önüne gelene yeniliyor"; Fenerbahçe Basketbol Takımı da "Türkiye'de baş pehlivan, Avrupa'da meydanda yok"; tıpkı futbol takımları gibi!..