Hem suçlu, hem pişkin; olacak şey değil!.. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'den söz ediyorum!.. Neymiş; "Beşiktaş camiasının hukuki savaşında, Beşiktaşlılar'ın haksız parayı talep edeni koruduğunu üzülerek görüyormuş. Bu dava baştan sona haksız bir dava imiş. Bu dava Türkiye'nin davası imiş. Bir şovmen ortaya çıkmış. Çok büyük bir kulübün genel kurul üyesi olan kamera şovmeni, bitmemiş bir dava ile ilgili Beşiktaş'ı suçluyormuş. Maalesef kamuoyumuz da buna alet oluyormuş. Halbuki kamuoyu bu davada Beşiktaş'ın arkasında olmalı imiş." Pes doğrusu!.. Sen "o" mukaveleye imzanı at. Sonra, "onca uyarıya rağmen" Del Bosque gibi adamı "sigortası bile yaptırılmamış bir uşağı kovar gibi" kapının önüne koy, daha sonra da "İşi FIFA'ya, mahkemelere götürmeden anlaşalım, şu kadar para verin dosyayı kapatalım" önerilerine kulak asma, adama "Nereye gidersen git" haberleri yolla, en sonunda "onca milyon doları ödeme" durumunda kalınca, ortaya çıkıp yaygara koparmaya başla, ne de yakışıyor ama!.. Ortada tam bir hedef saptırma var; Demirören "kendi" sorumluluğunun üstünü örtmeye, yaptığı büyük hatayı gözlerden kaçırmaya çabalıyor!.. Yıldırım Demirören ve arkadaşlarının, bitmedi, onların görev verdiği anlı ve de şanlı hukukçuların yaptığı ve üst üste gelen hataları, "amatör" bir takımın yöneticileri ve onların akıl danıştığı "hukuk fakültesi ikinci sınıfında okuyan" oğulları bile yapmaz!.. Bakınız, Beşiktaş genel kurulu "gerçekten olaya sahip çıksa" ve "hesap sorsa" ortaya çıkacaktır ki, bu dava "Bıraktım Türkiye'yi, Beşiktaş'ın davası bile değildir, olmamalıdır; bu dava sadece ve sadece Demirören ve arkadaşlarının davasıdır!.." Bu dava sonunda kaybedilirse ki, öyle görünüyor, parayı Del Bosque'ye Beşiktaş değil, Demirören ve arkadaşları ödemelidir!.. Sevgili Şansal Büyüka şaşkın; "Beşiktaş'ın hocası Tigana'nın sözleşmesinde üçüncülüğe 100 bin euro prim yazıldığını duyunca kulaklarıma inanamadım. Hadi Tigana Beşiktaş'ın büyüklüğünü bilmiyordu diyelim, Beşiktaş adına o sözleşmeye imza atana ne demeli. Beşiktaş'ta üçüncül üğe prim mi olur? Beşiktaş adına bu sözleşmeye imzayı kim attıysa O'na önce Beşiktaş'ın büyüklüğünü öğretin" diyor!.. Çok haklı, tıpkı "Tigana sözleşmesi" gibi, Yıldırım Demirören ve arkadaşlarının "Del Bosque sözleşmesini imzalarken" de, "Türkiye'yi, Beşiktaş'ı ne kadar küçük gördükleri" ortaya çıkmadı mı?.. Bir de kalkıp "Bu dava, Türkiye'nin davası" diyor!.. Hadi, canım sen de!.. Ah bu kafa!.. FIFA'da "en çok şikayet edilen" ülke olarak "zirveyi kimseye kaptırmıyoruz"; oradaki anlaşmazlık dosyalarımızın sayısı yüze yakın!.. Üç büyükler, "onca iş bilir iş adamı ve anlı - şanlı hukukçu akademisyen yöneticilerine ve profesyonellerine rağmen" FIFA'daki dosya sayılarında da en öndeler!.. Nasıl olmasınlar, işte "şu örnek dahi", büyük kulüplerimiz dahil, Türk futbolunun kimlerin eline kaldığını gösteriyor: "Gerets'in sözleşmesinin çok sağlam olduğu ve G.Saray'ın sözleş meyi feshetmek istemesi durumunda kasasından 1 milyon 300 bin doları çıkarmak zorunda kalacağı belirtildi. Başkan Özhan Canaydın'ın camiadan bazı insanlarla yaptığı sohbette 'Gerets çok düzgün karakterli bir insan. Ben inanıyorum ki, biz 'Hocam bu iş yürümeyecek. Yollarımızı ayırmamız gerekiyor' dediğimiz an bize bir zorluk çıkarmaz. Bir tazminat talep edeceğini sanmıyorum' dediği iddia edildi. (Türkiye Gazetesi). Siz, olur ya, bu gidiş olabileceğini de gösteriyor; Galatasaray'ı, bıraktım "Şampiyonlar Ligi'ne sokmamayı, hatta UEFA Kupası'nın bile dışında bırakan" bir ligin sonunda hocanızla camiadan ve taraftardan gelen yoğun baskılar sonucunda "zorunlu olarak" yolları ayırdığınızda, "her şeyi onun insafına bırakacak" ve "çok düzgün karakterli bir insan" olmasına güveneceksiniz, öyle mi?.. Bakınız, "düzgün karakter" itibariyle "benim ölçülerime göre" Del Bosque, Belçikalı'nın fersah fersah önündedir!.. Del Bosque'un hayatında "şikeye karışma ve ceza alma olayı" yoktur!.. Del Bosque'un , "Ben paramı aldım, futbolcular ne yaparsa yapsın" diyerek, "futbolcularını ortada bıraktığına dair" iddiaların ayyuka çıktığı bir geçmişi de yoktur!.. Üstelik, "düzgün" adamların, kendisine göz göre göre atılan kazığa ve "itibarını çöpe atan yönetimlerin yanına yaptıklarını kâr bırakma" huyu da yoktur, olmamalıdır!.. "Eğer düzgün adamsa" ve "gizli şartı olan" bir mukaveleye imza atmamışsa, Gerets de, "Git" dendiğinde "sözleşmesinde yazılan bütün haklarını istemek ve almak" durumundadır!.. Bilmem anlatabiliyor muyum, Özhan Başkan, bilmem anlıyor musunuz?.. Belgin'e mesaj!.. Sevgili Kemal Belgin diyorsun ki:"Fenerbahçe Başkanı, kulübün içinden bazılarının basındaki işbirlikçileri ile takıma zarar vermeye ve taraftarı bölmeye çalıştıklarını iddia etmiş. Hatta açık açık itham etmiş. Sabah'ın yazarı Gürcan Bilgiç de, resmi sitede işbirlikçi olarak açıklanmış. Ama ne yazık ki, o yazının altına 'Dünya Kulübü' olmanın gereği, ilkeli davranılıp, imza konmamış. Şimdi Türkiye Spor Yazarları Derneği, hatta Gazeteciler Cemiyeti, Fenerbahçe Başkanı'ndan ve o imzasız yazıyı yazan meçhul yazardan işbirlikçilerin açıklanmasını, işbirliğini kimlerle nasıl yaptıklarının açıklanmasını istemelidir. Adı geçen bu basın kuruluşlarının başkan ve yöneticileri bu tepkiyi gösteremezlerse, derhal görevlerinden istifa etmelidirler. Şayet bu suçlamalar tepkisiz kalırsa, o sorumlular sokağa bile çıkmamalıdırlar." Yazdıklarında yüzde 99 değil, yüzde 100 haklısın ama, iş "meslek kuruluşlarımızın tepkisine gelince" orada durmak zorundayız; Ben merkezi İstanbul'da olan Gazeteciler Cemiyeti yönetiminin ne yaptığını, ne yapacağını bilemem, üyesi değilim, ama Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin "hiçbir şey yapmayacağını" çok iyi biliyorum, zira "böyle geldi", böyle de gidecek!. Bugüne kadar mesleğimize, mesleğimizin bir çok değerli yazar - çizerine, mensubuna, muhabirine hem de "uluorta" ne hakaretler yapıldı, bir yığın arkadaşımız hem de nasıl "çirkin" iddia ve iftiralara maruz kaldı; ne yaptık?.. Benim derneğimin genel merkez yönetimi, "tesislerimizi ve tesislerde çalışanların yönetimini" şubelere bırakacağına, mesela "onca milyar lira harcayarak" çok affedersin "tuvaletlerin restorasyonu" ile "tesislerde çalışan bazı kişilerin maaşları" ile uğraşmayı görev sayıyor ve "bu çok önemli işler yüzünden" o yönetici, bu başkan, öteki kulüp "bizlere hangi çamurları atmış" duymuyor, görmüyor!.. Genel kurullarda "unvanlar alınıp, koltuklara oturulana kadar" her şey vaat ediliyor, sonrası "tısss!.." Kabahat onlarda da değil, bizlerde; onları seçenler bizler değil miyiz?.. Sizler yapmayın, bari!.. "Kayseri-Ç.Rize (Selçuk DERELİ) - Maçın skorunu etkileyen hatalar yaptı. Oyun berabere iken kale çizgisi üzerinde Kayserisporlu İglesias'ın koluna çarparak oyun alanına dönen topa penaltı vermeli, bariz gol şansını engellemeden kırmızı kart göstermeliydi." "Bu satırlar", dünün "tecrübeli uluslararası hakemi", bugünlerin "gözde hakem yorumcusu" sevgili Metin Tokat kardeşimin geçen haftanın hakemlerinin hata ve sevaplarını yazdığı yazıdan alındı. Bir zamanlar, "ceza alanı içinde kurulan barajda havalanıp topa tam bir voleybolcu gibi smaç yapan" futbolcunun hareketine "devam" deyip "penaltıyı vermeyen" Metin Tokat'ın, ekranlarda en az "5 -6 defa" ileri geri alınarak gösterilen pozisyonu, hem de bilgisayarının başında "düşünüp taşındıktan" sonra yorumlamasına bakın!.. Dikkat buyurun sevgili okurlarım, altını çiziyorum; "İglesias'ın koluna çarparak" diyor ve "koluna çarparak" yorumunu yaptıktan sonra da kararı veriyor; "Hakem penaltı çalıp, üstelik bariz gol şansını önlemekten kırmızı kartını da çıkarmalıydı!.." Bilmem ki, "Bu yorumu, bu işlerden pek, ne pek'i, hiç anlamayan ben yapsaydım" ve "Metin kardeşim okusaydı", benim için ne derdi acaba?.. Yazık!.. Al birini, vur ötekine. Bu sütunlarda Beşiktaş'ı ve Galatasaray'ı yöneten başkanların "ne olduğunu" gösteren iki olayı yazdık. Ya Fenerbahçe?.. "Uluslararası spor hukukçusu" Şekip Mosturoğlu'nun, "Fenerbahçe - Sivasspor maçında kural hatası yapıldığı" iddiasından tutun da, hafta içinde ekranlardaki Aziz Yıldırım - Sadettin Saran kapışmasında ve Murat Özaydınlı'nın açıklamalarındaki üslûpların seviyesi, "gerçek" sporseverlerin yüzlerini kızartacak cinstendi!.. "Spor" böylesine "çirkin" üslûplarla gölgelenmemeli!.. Daha açıkçası; "lekelenmemeli"; spora da, sporu yönetenlere de yakışmıyor, hiç yakışmıyor!.. Unutmayacağız!.. Hey gidi "sarı" Naci hey!.. Örnek bir sporcu, müthiş bir futbolcu, her şeyin ötesinde "mütevazı ve efendi" bir insandı. "Kısa" boyuna rağmen "havadan da geçit vermeyen" bir bekti!.. "Daha spor yazarlığına başlamadan" gençliğe adım attığım yaşlarda "bir Galatasaray taraftarı olarak" seyrettiğim maçlarında bana "O oynuyorsa korkma" rahatlığını ve güvenini veren bir defans adamıydı; o 25 - 30 metreden "bazuka gibi" vuruşlarını, frikik gollerini unutamam. Sonra onun maçlarını yazmak mutluluğunu yaşadım. Milli maçlarını seyrettim, yorumladım. Futbolu bırakışına çok üzülmüştüm. Son aylarında gazetelerde Galatasaray yönetiminin "ona yaptığı vefasızlığın" haberlerini okumak da beni çok üzdü!. Toprağı bol, yeri cennet olsun!.. O da "unutulmayacaklar" galerisinde yerini aldı. Allah rahmet eylesin!.. OCALU boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder