"Yok" kadın!..

A -
A +
Sevgili Ahmet Güvener "Haydi Kızlar Spora" başlıklı yazısında rakamlarla "acı bir gerçeği" ortaya koyuyor:
"Türkiye çok genç nüfusu olan bir ülke. Ülkenin yaş ortalaması 2013 sonu itibarıyla 30.4 ve de bu nüfusun yüzde 49.8'i kadın. Yani ülkede 38 milyon 194 bin 504 kadın var. Ülkemizde lisanslı spor yapan faal kadın sporcu sayısı -futbol hariç- 103 bin 511... Bu rakam lisanslı sporcu sayısının yüzde 37'si. Futbolda ise durum daha da vahim. Kadın futbolcularımızın erkeklere oranı sadece yüzde 1.2!"
Yooo sevgili Güvener, "Futboldaki durum daha da vahim" diye hayret etme, şaşırma; aslında "Yüzde 0" olmalıydı; Futbol Federasyonu, "Kadını spor stadyumlarda yok saydığını gösteren bir yönetmelik değişikliği yapmadı mı, 'seyircisiz maç oynama cezası alan' takımların tribünlerini cezalı maçlarında kadınlarla doldurmadı mı?.."
Asıl, Federasyonun "kadını yok saydığı" bir ülkede, o spor dalında "kadının yüzle 1.2 oranında bile var olmasına" şaşmak gerekmiyor mu?..

"Var" kadın!..

Tribünlerde "yok" sayılan kadınlar da, uyandılar, Federasyona "Sen istediğin kadar bizi yok say, biz varız" demeye başladılar ve "Seyircisiz oynama cezası verilmiş maçlarda takımlarına ceza aldırmaya başladılar!!!"
Kadınları "küfür koroları" başlayınca, Federasyon da, "Yaaa, beni böyle bir duruma nasıl düşürürsünüz tepkisi" vererek,  yönetmelikte "erkek takımlarının maçlarında koro hâlinde küfre ve çirkin tezahürata zaman sınırlaması da kaldırılarak, 4'üncü defada bir maçlık, sonrasındaki tekrarlarda gene bir maçlık, ancak 7'nci defa tekrarlanırsa iki maçlık seyircisiz oynama cezası" hükmünü getiren Futbol Federasyonu, "iş kadınlara gelince" bakınız, tribünlerde de, Disiplin Yönetmeliği'nde de "kadını" nasıl tanımak zorunda kaldı!.. 
Madde 52 - (1)  Stadyumlarda topluluk halinde  söz veya hareketlerle ya da benzeri araçlar ile aşağılayıcı, tahrik veya taciz edici nitelikte tezahüratta bulunulması, devamlılık kıstası uygulanmaksızın yasaktır.
(10) Bu fıkrada,  "anılan fiiller ırkçılık içerirse" sorumlu kulübe verilecek cezalar yazılıdır.
(12) Bu fıkrada, "herhangi bir takımın mensuplarını veya taraftarlarını aşağılamak, tahrik veya taciz etmek amacıyla; etnik veya bölgesel ayrımcılık içeren ya da herhangi bir takımın  mensuplarını veya taraftarlarını suç failleri veya suç örgütleriyle özdeşleştirecek şekilde toplu olarak ve devamlılık arz eden bir biçimde tezahürat yapılması ya da bu içerikte pankart açılması veya benzeri eylemlerde bulunulması halinde verilecek cezalar"  yazılıdır.
Ve işte geliyor, "kadınlarla ilgili" 14'üncü fıkra, "müthiş bir ceza", kulüpler adına "saatli bomba riski taşıyan" bir hüküm; "Bu maddenin 10. fıkrası ile 12. fıkrasında yer alan suçların bir sezonda ilk kez ihlali veya bu maddenin diğer fıkralarında yer alan suçların bir sezonda iki kez ihlalinin bu talimatın 98. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen kişiler tarafından gerçekleştirilmesi halinde, sezonun sonuna kadar bu takımın kendi sahasında seyircisiz oynayacağı müsabakalarda Protokol Tribünü dışında hiçbir tribüne seyirci alınmaz."
Nedir bu, 98/1; "Seyircisiz oynanan müsabakalarda, kadın izleyiciler ile  yanlarında anneleri ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde veya denetiminde olan sosyal amaçlı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarında kalan, korunmaya muhtaç olanların da yanlarında refakatçiler olmak kaydıyla on iki yaş ve altı çocukların tribünlere ücretsiz alınacaklarını" hüküm altına alan fıkra.
Vay canına değil mi?..
Bitmedi; ardından kadın ve çocuklar için "daha da ağır" bir "şok fıkra" geliyor; 98 /2:
"1. fıkranın uygulandığı bir müsabakada seyircilerin meydana getirdiği saha olayları nedeniyle kulübe saha kapatma veya seyircisiz oynama cezası verildiği takdirde, bu takımın kendi sahasında seyircisiz oynayacağı müsabakalarda ceza alınan sezonun sonuna kadar Protokol Tribünü dışında hiçbir tribüne seyirci alınmaz."
Hani, "Seyircisiz oynama cezası verilen maçlarda tribünlere kadın ve çocukların alınması kararı" bütün dünyaya "örnek" olmuştu; ne oldu?..
Nasrettin Hoca hesabı, "Göle maya çalındı, tutmadı!.."
Federasyon "tükürdüğünü yalamamak için", kulüplere diyor ki; "Sakın ola bu maçlarda siz tribünlere kadınları ve çocukları doldurmayın, yoksa yanabilirsiniz!.."
Bursaspor yandı; ama "şimdilik" hasar; bir maç oldu, sonrası gelirse; kıyamet!..     

Hey gidi Göztepe hey!..

Bir zamanlar "Avrupa Kupaları'nda sürekli boy gösteren, yarı finallere çıkan, Cumhurbaşkanlığı Kupaları'nda final oynayan, o kupayı müzesine götüren" Göztepe, şimdi "İkinci liglerde" çırpınıyor!..
İşte sezonun bitmesine daha çok haftalar var; takımın başına "5'inci hoca geldi"; Suat Kaya!..
"Parayı sakınmayan", her temmuz transferinde, her ocak transferinde teknik adamların "alınmalı" dediği futbolcuları alan, hem de hemen her sezon "20-25  oyuncu gönderip, 20-25 oyuncu getiren" bir çarkı durdurmayan sahipleri var; Göztepe'nin!..
"Şirket"; işte burada "püf" noktası; "gelen giden, teknik adamıyla, futbolcusuyla "parayı götürüyor"; Göztepe "Çabalama kaptan ben gidemem"  rolünü oynamaya devam ediyor; neden; "Sahip",  bir türlü "Kaptanı iyi seçemiyor!.."
Yıllardır, "camiayla kopuk, taraftarla diyalog kurulamayan" bir tablo var ortada!..
"İnadım, inat", hâlâ "Göztepeli bir ağabey getirilmiyor, futbolun en başına"; nedense  "patron" bir türlü, "Göztepe camiasından bir ağabeyi istemiyor"; istemedi!..
Halbuki, "Göztepe'nin ne olduğunu hocalara da, futbolculara da anlatacak, onları modifiye edecek, camiayla, taraftarla iyi ilişkiler kuracak" onlarca "efsanesi yaşıyor", İzmir'de, Göztepe'nin!..
Allah Suat Kaya Hoca'nın yardımcısı olsun ve dilerim ki, artık "altıncı hocalığa talip olanlar" da Göztepe'nin kapısını gözlemekten vazgeçsin!..
Ve elbette, Federasyon da, "benzer örnek çok olduğu halde", bu "teknik adam dramını" seyretmekten artık vazgeçsin; "bir şeyler" yapsın!.. 

Çözüm!..

Hâlâ anlayamadı, Ünal Aysal, "Para dağıtırsam, maçlara yöneticilerle beraber gidersem, antrenmanları seyredersem, onlarla beraber yemek yersem, dahası bildiriler yayınlarsam bu işi çözerim" zannediyor!..
Çözemezsin sayın Başkan, çözemezsin!..
Zamanında, "Takımın başında Rijkaard varken, benzer problemleri çözebildi mi" o günün yöneticileri?..
Zira, "o zaman da onca anlı ve de şanlı futbolcuya rağmen, ortada takım kalmamıştı"; şimdi de "durum" aynı!..
Getir "futbolcusundan, hocasına kadar bu elemanların başına" bir Ali Dürüst'ü, bir Abdürrahim Albayrak'ı, ya da "benzer bir Galatasaraylı ağabeyi", bak bakalım "Mancini'ye rağmen" neler olacak?..
"5-6 yıllık Galatasaray üyeliği" ve "bir iki yıllık futbol öğrenme" ile bu işler olmuyor; olan "bol bol büyüklere masal anlatmak" o kadar; bilmem ki o da ne kadar sürer?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.