Birinci mektup Bir okuyucumun, e-mail ile gönderdiği bu mektubu yayınlamam mümkün değil... İçinde Şenol Güneş ve Hakan Şükür ile ilgili ve eleştiri sınırını aşan çok ağır ifadeler var!. Birinci mektuba cevap Sayın ...; Türk Milli Takımı'nda 80 defa oynamış, Galatasaray'da ve Milli Takım'da büyük başarılara imza atmış, milli takıma 36 gol kazandırarak "milli forma ile en fazla gol atan futbolcu unvanını almış", bir o kadar da asist yapmış bir Türk futbolcusu için "köle... zavallı..." ifadelerini kullanan kişinin nasıl bir insan olduğunu doğrusu merak ediyorum!.. "Bir şarlatanın kölesi olduğunu" nereden biliyorsunuz? Kanıtlarınız, belgeleriniz var mı, yoksa medyamızdaki bir kaç "Hakan düşmanının ima etmeye çalıştığı" dedikodulara inanarak mı, bunları yazıyorsunuz? Ayrıca "öyle olsa bile" ki değil, kimse kimsenin inançlarına karışamaz ve insanlar inançlarından dolayı küçük görülemez!.. Şenol Güneş gibi bir hocaya da "zavallı ve eyyamcı" demek için, insanın iz'an, insaf ve vicdan kapılarını gerçeklere kapamış olması gerekir!. Sanıyorum, sevgili kardeşimin "hemşeri" tekerlemesine inanıyorsunuz!. Bir defa bilmelisiniz ki, Mesut Yılmaz Rizeli, Haluk Ulusoy ve Şenol Güneş, Trabzonlu'dur ve bu iki ilimiz arasında çok büyük rekabet vardır!.. "Karadenizli olmak" ise sanıyorum suç değildir!.. Şenol Güneş'le "beş dakika karşılıklı konuşmamış" ama onun hakkında "hüküm veren" insanlardan biri de sanırım sizsiniz!. Konuşmuş olsanız, bunları yazmazdınız: Bundan sonra bir tesadüf sonucu konuşursanız, bu yazdıklarınıza pişman olacağınıza da eminim!. Şenol Güneş de, Hakan Şükür de benim "babamın oğlu değiller!." Ama onlara yapılan büyük haksızlığa karşı çıkmak bir Türk olarak da, bir spor yazarı olarak da benim görevimdir; onu yapıyorum ve yapmaya devam edeceğim!.. Tüm turnuva boyunca ne yaptığını size ben söylememeyim; FIFA'nın analizcisi uluslararası hocalardan kurulu komitenin açıklaması söylesin: "Grup maçlarında, finallerde oynayan 736 futbolcu içinde en iyi olarak seçilen 53 futbolcu arasında dört de Türk vardı; biri Hakan Şükür idi!." Son Brezilya maçının "en iyi dört Türk futbolcusu içine Hakan Şükür'ü koyan" kişi de Türk Milli Takımı'nın, Galatasaray'ın ve Fenerbahçe'nin teknik direktörlüğünü yapan Mustafa Denizli'dir!.. Size tavsiyem, "onun, bunun şu veya bu sebeple şöyle veya böyle yazdıkları yerine, futbolun teknik uzmanlarının değerlendirmelerine bakmanız" ve onlara inanmanızdır!.. FIFA analizcileri gibi, dünyanın futbolu en iyi bilen teknik komite üyelerine ya da Denizli gibi "teknik değerlendirmelerine değer verilecek" hocalara!.. Dedikoduculara ve "sabit fikirlilere" değil!.. Bütün bunlara rağmen elbette Şenol Hoca'yı da, Hakan Şükür'ü de sevmeme, beğenmeme ve eleştirme hakkına sahipsiniz; ona saygı duyarım ama bunlar size "onlara hakaret etme hakkını" vermez!.. Hem de hiç vermez!.. Bir ilave daha yapayım; Türk Ceza Kanunu'na göre bu nitelendirmeleriniz suçtur; bunu da bilmeniz gerek!. Selamlar. Öcal Uluç İkinci mektup Sayın Öcal Bey; Her köşe yazınızı okuduğumda, size gelen eleştirilerden kısmen bahsettiğinize tanık olur ve "Acaba hepsini okuyup uzun uzun cevap veriyor mudur?" diye kendi kendime sorardım.. Demek ki okuyor ve bıkmadan usanmadan cevap veriyormuşsunuz.. Kullandığım sıfatların suç olduğunu bilmiyordum... Hakan Şükür ve Şenol Güneş ile hiç konuşmadım.. Tabii ki kimsenin dinine ve inancına karışmaya hakkım yok. Ama sorarım size, nerede görülmüştür ki bu tür olayların kameralar karşısında yapıldığı? Ben Hakan Şükür'ün Fettullah Hoca'ya yaptığı ziyareti televizyonda gördüm. Hem de kaç kere... Orada kameraların işi ne? Neyse... Aynı Hakan Şükür'ü o bahsettiğiniz listeye alan şahıs ile de tanışmak isterdim... Kendisi Hakan Şükür zannedip Rivaldo'yu falan mı izlemiş acaba? Tabii ki Milli Takım'a sağladığı katkılar inkâr edilemez... Ama artık şu "Bizim evladımız" zihniyetinden kurtulmamızın zamanı gelmedi mi? Futbolu bırakana kadar hep ilk 11'de 90 dakika oynamak zorunda mı bu adam? Brezilya Ronaldo'yu, İngiltere Beckham'ı, Portekiz Figo'yu, oyun esnasında değiştirebiliyor iken, bizdeki bu korkaklık neden? Türkiye'de oyunun sonucunu değiştirmesi açısından, 90 dakika oyunda tutulması gereken (29 yaşındayım ve benim hatırladığım) sadece Hagi vardı... Kaldı ki Fatih Terim de zaman zaman onu oyundan alırdı.. Neyse... Zaten artık herşey geride kaldı... Umarım bundan sonra bu tür yönetimsel hatalara düşmeyiz... Son bir şey, abarttığımı düşünebilirsiniz ama, bence Brezilya kadar iyi bir Milli Takımımız var... Saygılarımla. İkinci mektuba cevap Sayın ...; Cevabınızı büyük bir mutluluk ve memnuniyet içinde okudum. Hakan için kullandığınız "bu adam" sözcüğü hariç, yazdıklarınıza, içinde katılmadığım bir çok husus olmasına rağmen saygı duyuyorum. Zaten ben "meslekdaşlarımdan da bunu bekliyorum!.." Eleştirsinler ama hakaret etmesinler, kişiliklerle uğraşmasınlar!.. Fethullah Hoca konusuna gelince, "gerçekten böyle bir ilişki varsa bile", bu kimseyi ilgilendirmez... Ayrıca Fethullah Hoca'nın davetlerinde onunla yanyana oturan, ona mesajlar gönderen Ecevit'leri, Türkeş'leri, Demirel'leri ve daha bir çok ünlü siyasetçiyi, yazarı, çizeri de unutmayalım!.. Neticede Fethullah Hoca da Türkiye'nin bir olgusudur ve milyonlarca insan "ona inanmakta ve ona saygı - sevgi duymaktadır!." Sayın okurum, Bir insan "kendisine yapılmasını istemeyeceği, kabul edemeyeceği şeyleri başkasına yapmamalı!.." Zaman zaman ben de bu yanlışa düştüm... Geriye dönüp baktığımda "haksız" olarak döküp yıktığım bir yığın "kırık ve küskün kalp" olduğunu görüyor ve üzülüyorum!.. Elbette "özür dilediklerim oldu" ama ya "aramızdan ebediyyen ayrılanlar?" Onlardan özür dahi dileyememiş olmanın acısınını unutmam mümkün mü? "Vefa" insanın en "aziz" duygularından biridir!. İnsan eleştirirken, "vefa" sözünü bir "süzgeç olarak" yazılarının ve sözlerinin önüne koyarsa, yarınlarda mesela benim zaman zaman kapıldığım "acı girdaplarına" hiç bir zaman düşmez!.. İnsanın aklı başına sonradan geliyor ama, iş işten geçmiş oluyor!.. Sayın okuyucum, size mutluluk, huzur ve sağlık dolu günler dilerim. Öcal Uluç Üçüncü mektup Sayın Öcal Bey; Verdiğiniz insanlık dersi için size teşekkür ederim. İstanbul veya İzmit'te herhangi bir toplantı, seminer ya da söyleşi programınızdan beni haberdar ederseniz, sizinle yüz yüze konuşmayı çok isterim. Eminim sizden öğreneceğim çok şey vardır. Saygılarımla. Üçüncü mektuba cevap Sevgili okuyucum, Sizinle tanışmak ve uzun uzun konuşmak bana büyük bir keyif verecektir. İnşallah bu fırsat bir gün doğar. Mutluluk,huzur ve sağlık dileklerimi yineler, sevgilerimi sunarım. Öcal Uluç ocaluluc@beko.net