Yorumsuz!..

A -
A +

> OCALU boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder (4 SMS/ 8 Kontör) Beden Eğitimi öğretmeni Tamer Mağden'den bir mail aldım. Hiç yorum katmadan yayınlıyorum: "İki konuda düşüncelerimi yazmak istiyorum: Türk futbol tarihine baktığınızda (uzun yıllar bu işin içindesiniz) şike, teşvik pirimi, hakemlerin bariz hataları, şaibe söylentileri gibi konuların konuşulmadığı bir sezon yok. Futbol artık spor olmaktan çıkmış durumda, ticaret ve güç göstergesi haline gelmiş, özellikle bahis oyunlarının da işin içine girmesi ile artık sporla alâkası pek yok gibi. Sadece futbolcular spor yapıyor o da antrenmanlarda. İş maça gelince yine değişiyor. Böyle bir ortamda okul sporlarında çocuğa futbol sevgisini aşılamaya çalışıyoruz veya futbolumuzun eğitimli sporculardan oluşması için ilköğretim çağından itibaren futbol-eğitim elele projeleri geliştiriyoruz. Üzülerek söylemeliyim ki, okul sporlarında bile bir takım çirkin durumlar ortaya çıkmakta ve bunu çocuklar bire bir yaşamaktalar. Yaşı küçültülen çocuklar, başka okuldan kaçak olarak alınan öğrenciler, lisansta oynama yapmalar vs. Daha bu çağlarda okul sporlarında temizlik tam olarak sağlanamamışken, üst ligde nasıl olsun? Geçenlerde internette küçük bir araştırma yaptım; Rus petrol milyarderi Roman Abramowich Chelsea'yi, ABD'li Malcolm Glazer M. United'ı, Randolph Lerner Aston Villa'yı, Mısırlı M. El-Fayed Fulham'ı, İsrailli Alexandre Gaydama Portsmouth'u, İzlandalı Eggert Magnussan West Ham United'ı, Hindistanlı Pramod Mittal CSKA Sofya'yı, Dubai Şeyhi M.bin Rasid El Maktum Liverpool takımını satın almışlar... Şimdi ise Kanadalı Jack Kachkar da Marsilya kulübünü satın almak üzere. Acaba bizim güzide ve gelenek yüzünden antrenör gönderemeyen kulübümüz, borç içinde yüzen diğer kulüplerimiz böyle bir şey yapabilirler mi? Bunun avantajları-dezavantajları ne olur?. Yoksa biz Avrupa'yı bu işte de mi çok geriden takip edeceğiz?" > Gülen gülene!.. Çok kişi gibi sevgili Şansal Büyüka da şaşkın, yazıyor: "Futbolda seçim isteyenler 116 imzalı dilekçeyi noter kanalıyla Futbol Federasyonuna gönderdiler. Ama federasyon her yaptığı açıklamada "bize yasal 40-50 imza ancak geldi" diyor. Yapmayın beyler, bu imzalar noterden federasyona gelene kadar buhar olup uçtu mu?" Ve de ekliyor: "Tamam, seçimi geciktirmek istiyorsunuz, bunu anlarım ama, seçimi geciktirmek için ürettiğiniz bahanelere çocuklar bile gülüyor." Ben de, "116 imza topladık, bu imzaları federasyona faksladık, fotokopisini elden teslim ettik, federasyon hemen toplanıp 21 içinde genel kurulu toplantıya çağırmalı" diyenlere, üstelik içlerinde ve başlarında bir yığın hukukçunun bulunduğu "muhalefet" grubuna gülüyorum. Daha mevzuattaki, kanunlardaki, yönetmeliklerdeki, tüzüklerdeki "imza toplama usûlünü, şeklini, uygulamasını" bilmeyen, öğrenemeyen ya da "bildikleri hâlde" arkalarından "atlılar geliyormuşçasına" acele edip, bütün bu mevzuatı "pas pas edenlere" gülüyorum. Hem de kahkahalarla. Sanıyorum, Halûk Ulusoy ve arkadaşları da gülüyor ve ellerini ovuşturarak "İyi ki karşımızda böyleleri var, işi ve işini bilenler olsaydı, ne yapardık" diye de tatlı tatlı dalga geçiyorlardır!.. > Yanlışın yanlışı!.. Doğrusu ya "mahsus yapılsa", bu kadarı olmaz!.. Türkiye Kupası'nın "en kritik maçlarından" biri; Trabzonspor - Konyaspor!.." Konyaspor, "Futbol Genel Kurulu'nun olağanüstü toplanmasında başı çeken" kulüplerden biri. Trabzonspor da "toplanmamasını isteyen" kulüplerin başında geliyor. Bu maçta, Merkez Hakem Komitesi, "Galatasaray - Bursaspor maçına verilmesi" ve "o maçtaki yönetimi" yüzünden "imza toplanması kampanyasının fitilinin ateşlenmesine yol açan" Kuddusi Müftüoğlu'nu görevlendiriyor. Şimdi bu ortamda, Müftüoğlu, sevgili Ömer Faruk Ünal'ın bana verdiği örnekte olduğu gibi, mesela "Konyaspor ceza alanı içindeki bir karambolde, bir penaltılık hareketi şöyle veya böyle görebilse, o penaltı düdüğünü nasıl çalacak?.. Ya hareket penaltı değilse, neler olacak?.. İmzacılar ve medya Federasyon için neler söyleyecek, yazacak?.. İmza vermeyenlerin takımı, imza verenlerin takımı önünde resmen ve alenen Müftüoğlu'nun düdükleriyle mağlûp edildi" denirse, haksız mı olunacak?.. Aksini düşünelim; çalmazsa ve hareket penaltılıksa, bu defa Trabzon ayağa kalkmayacak mı?.. Onlar da "Federasyonun ve Kuddusi'nin tarafsız olduğunun ortaya konması için biz ateşe atıldık" derlerse haksız mı olacaklar?.. Ben "bu" ihtimallere bir başkasını ekleyeyim! Bence, bu tayin "öncelikle" şu demektir: "Ey Kuddusi Müftüoğlu, ben seni FİFA yapmak istemedim. Başkan Halûk Ulusoy istedi, yapmak durumunda kaldım. Onun için seni Galatasaray - Bursaspor maçına vererek, Başkan'a bu müdahalesinin cezasını kestim. Şimdi de senin hesabını keseceğim. Bu ortamda ve bu stres altında mutlaka hata yapacaksın ve işin tamam olacak, bir daha düdüğü ağzına bile almak isteyeceksin!.. Hadi bakalım kolay gelsin!.." Merkez Hakem Komitesi Başkanı Mustafa Çulcu, "Halûk Ulusoy bize müdahale etmiyor, etse ceketimi alır giderim" derken, "Acaba" diyordum!. Şimdi artık demiyorum; zira Halûk Ulusoy "MHK'ya gerçekten müdahale etseydi", böylesine "yanlışın da yanlışı" bir hakem tayinine "Dur" der ve hemen değiştirtirdi!.. Anlaşılıyor ki müdahale etmiyor; seyrediyor!.. Hem de "bitme" pahasına!.. > Doğru karar!.. Futbol Federasyonu "geç" olmakla beraber "doğru" bir karar verdi ve "yabancı futbolcular" ile onların "açıkgöz" menajerlerinin adeta "şantaj olarak kullandıkları" bir yönetmelik açığını kapattı!.. "Kulüpleriyle anlaşmazlık durumundaki futbolcuların, yabancı kontenjanı içinde kalmasını" önleyen bu "yeni" karar, aynı zamanda "futbolcunun diğer bütün haklarının kaybolmamasını" da sağlıyor!.. Karara göre, "kulübüyle ihtilaf sürecinde bulunan yabancı uyruklu futbolcular, tarafların sözleşmeye dayalı sair bütün hakları saklı kalmak şartıyla, yabancı uyruklu futbolcu kontenjanına dâhil edilmeyecek. Bu durumdaki yabancı futbolcular, sezon sonuna kadar kadroya alınamayacak. FIFA'nın futbolcuların statüleri ve transferlerini düzenleyen sirkülerinin 15. maddesi gereğince, bir sezon boyunca, resmi müsabakaların yüzde 10'undan daha azında oynatılan yabancı uyruklu futbolcular, sezon sonunda sözleşmelerini feshedebilecek." Karar, kulüplerimize hayırlı olsun!.. > Büyük iş!.. Fenerbahçe Basketbol Takımı, Avrupa Kupaları'nda "birdenbire" herkese parmak ısırtacak ve "harika" dedirtecek işler yapmaya başladı!.. Aslında onlara sormak gerek; "Şimdiye kadar aklınız nerede idi?.." "Her şey bitti, hatta mucize bile çok zor" dendiği andan beri, sarı - lacivertliler içerde - dışarıda önüne geleni deviriyor!.. Duruma bakılırsa devirmeye de devam edecek!.. Çoğu gitti, azı kaldı!.. Fenerbahçeliler "100. Yıl" için, Fenerbahçeli olmayanlar da "Türk basketbolu" adına "Bu iş ya olacak ya olacak" diyerek tribünlerde ve ekran başında sarı - lacivertli takımı desteklemeye ve alkışlamaya devam ediyor!.. Aydın Örs ve talebelerinin "gruptan çıkması", daha büyük başarıların gelmesini de sağlayacak; zira Fenerbahçe her oynadığı maçta, "takım olma yolunda" önemli bir merhale alıyor!.. O günlerde ümitsizce sorulan ve "Hadi canım nasıl olacak?" sorusuyla cevap verilen "5'te 5 yapılabilir mi?" sorusuna cevap Avrupa Kupalarında oynanan her maçta "çok daha gür" bir şekilde geliyor: "5'te 5 yapılır arkadaş, çünkü biz Fenerbahçe'yiz!.." > Irkçılığın daniskası!.. Arjantinli Maradona'nın, sonradan "Tanrı'nın eli" dediği, "şampiyon oldukları" 1986 Dünya Kupası'nın çeyrek finalinde 2 - 1 galip geldikleri İngiltere maçında "elle attığı golün tartışması", 20 yıl sonra hâlâ yapılmaya devam ediyor. Bu defa tartışmaya "maçın hakemleri" de katılmış. Maçın Tunuslu hakemi Ali Bin Nasır "suskunluğunu ilk defa bozarak" demiş ki: "Suç, Bulgar yardımcı hakemindir; eli görüp beni uyarmalıydı, yapmadı!.." Bulgar yardımcı hakem Bogdan Dotchev cevaplamış: "Avrupalı bir hakem bu golü asla vermezdi. Ben Maradona'nın elle oynadığını gördüm, tam bayrağı çekecekken orta hakem golü verdi. Yapabileceğim başka bir şey yoktu, santraya doğru koştum." Buraya kadar söylenenler "tartışılır" ama, "normal" karşılanacak sözler. Bulgar hakem söylediklerine "burada nokta koymuyor", devam ediyor: "Çölde deve güden bir adamdan hakem olur mu?.." Avrupa'da "ırkçılığın daniskası", hâlâ ve hâlâ hem de "hakem seviyesinde" nasıl yapılıyor, işte bir örnek!.. Biz de devam edelim: "Maradona'nın elini gördüğü hâlde orta hakemi uyarmadığını" açıkça söyleyerek "yardımcı hakem bile olamayacağını" ortaya koyan Bulgar hakem, "Tunuslular için hangi düşüncede olduğunu" açıklayan çirkin sözleriyle, "koyun çobanı bile olamayacağını" bilmem ki, daha nasıl gösterecek?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.