UEFA’nın 2014-2015 futbol sezonunun değerlendirildiği “mali” raporundaki rakamlar, futbol adına da, kulüpler ardına da “acı ve çarpıcı” bir gerçeği ortaya koyuyor, ortada tam bir “yukardakiler, aşağıdakiler” tablosu var!..
İşte birkaç “çarpıcı rakam”; “Avrupa’nın üst düzey liglerindeki kulüplerin gelirleri 20 yıl üst üste artarak 17 milyar avroya ulaşırken, en tepede olan 15 kulüp son 6 yılda sponsorluk ve ticari gelirlerini yüzde 148 arttırmış; 1 milyar 510 milyon avro!..”
Ya “aşağıdakiler”; Avrupa’da 15 kulüpten sonraki 700 kulübün toplam sponsorluk ve ticari gelirleri sadece yüzde 17 artışla, 453 milyon avroya ulaşabilmiş; “yukardakiler” ile rekabet nasıl mümkün olabilecek?..
Ülkeler bazında da “yukardakiler ile aşağıdakiler” arasındaki fark müthiş; geçen sezon Avrupa Lig maçlarını 170 milyon seyirci izlemiş, bunun hemen hemen üçte biri (55 milyon) İngiltere ve Almanya liglerinin tribünlerinde!..
Türkiye Süper Ligi’nde ise geçen sezonun seyirci sayısı 2 milyon 578 bin olurken, “yukardakilerden” İngiltere’de “Üçüncü Lig, 3 milyon 886 bin seyirci bulmuş!..”
Rapor, “farkı” ortaya koyuyor; Real Madrid ve Arsenal tribün gelirinde 131 milyon avro ile zirvedeler, Avrupa ilk 20’sinde olan tek Türk takımı Galatasaray 33 milyon avro ile 19’uncu!..
Bitmedi; 2015’te Avrupa’da “kulüplerin elde ettikleri toplam gelirler” istatistiğinde 148 milyon avro ile 26’ncı durumda olan Galatasaray’ın, “mali bakımdan” hâli pürmelali, ortada; Avrupa üst düzey liglerinin toplam gelirlerinin 8.2 milyar avroyla neredeyse yüzde 50’sini üreten 30 kulüple, nasıl mücadele edilebileceğiz?..
Ve geliyoruz, “dehşetengiz” gerçeğe; yani “Yukardakilerin Efendileri” gerçeğine; Bugün önemli Avrupa liglerinde futbol takımı olan kulüplerin 44’ünün sahibi yabancı ve bu patronlar 18 farklı ülkeden; Rus oligarklarından, Arap petrol şeyhlerine kadar!..
Dahası da var; “muhafazakar” İngiltere’nin, takımları en üst düzey iki ligde yer alan kulüplerinin yarısından fazlası artık bu “dolar / avro” milyarderlerinin!..
Bütün bu rakamlar ve gelişmeler, Türkiye ve Türk kulüpleri için “neyi” ifade ediyor; “karanlık” geleceği; açık açık görülüyor ki, Riva’ları satmalar, “UEFA mali kıstaslarına uymalar” yetmeyecek ve derde deva olmayacak!..
Avrupa’da “yukarıdakilerin de en büyükleri” bile, “biçare” durumuna düşünce, ne yapmışlar ortada; “şirketleşmiş” Türk kulüplerinin, “uluslararası ve de ulusal rekabetin içinde olabilmeleri ve gereğince sürdürebilmeleri için” ne yapmaları gerektiğinin işaretleri, “yukarıdan beri yazmaya çalıştığım” UEFA istatistiklerinde yatıyor!..
Adamların “sadece bir oyuncunun bonservisine ödedikleri para ile”, Türkiye Liglerinin “yukardakileri”, koca bir takım, pardon “bir sezonun kadrosunu” kuruyorlar; futbolumuzda “yarınlarda nelerin olacağını” daha fazla yazmaya gerek var mı?..
Kandırılıyoruz!..
Bugünkü Uluçmarket’in “ana yazısı”, Dünya / Avrupa / Türkiye futbolundaki “kalıcı ve acı gerçeği” anlatıyor.
Ama, benim anlı / şanlı spor basınım ne yapıyor; bıraktım dünyayı, Avrupa liglerinde bile ilk 250’de, ilk 500’de yer almayan, alamayacak olan futbolcuları “bombalar patlatarak, allayıp, pullayarak” ve de “yıldız üstü yıldız” yaparak, Türkiye derecelendirmesine göre ‘yukarda olanlar’ dahil, Türk takımlarına transfer etmekte uğraşıyor!..
TV ekranlarında “ballandır”, spor sayfalarında “pullandır” yarışının sonu ne oluyor; sponsordan, tribüne, saha sonuçlarından, banka / vergi / ipotek sonuçlarına kadar, nereye el atsanız, elinizde kalıyor!..
Çark, taraftarın, camiaların kandırılması üzerine kurulmuş; “hayal satıcılarının, yıldız imalatçılarının sesleri”, kulüplerin içinde de, spor ve ekonomi basınında da “gerçekleri yazmak ve anlatmak isteyenlerin” seslerini boğuyor ve “kandırmaca düzeni”, spor teşkilatlarının, federasyonların da “seyirci kalması ile” sürüp gidiyor!..
Peki, “bu borçlanma üzerine kurulu” saadet zinciri daha ne kadar sürebilir, sürdürülebilir; asıl soru bu. Bu sorunun cevabı da, bir başka soruda gizli; “bu işlerin sihirbazı” Banker Kastelli bile sürdürebildi mi?..
Süs mü, onlar?..
Galatasaray’ın “bunca” futbol okulu var, “bunca” yaş grubu takımları var, hem de yıllardır; bakınız “yüzlerce” demiyorum, binlerce çocuk / genç futbolcu gelip geçiyor, o alt yapıdan. Nasıl bir alt yapıysa, onca emeğe ve harcanan paraya rağmen, “Almanya’dan gelen bir Sinan Gümüş’e benzer” bir futbolcuyu A takımına çıkaramıyor!..
Dün sabah gazetelerde okuyorum ki, Galatasaray Başkanı, “33 yaşına basmak üzere olan” ve de “özel hayat özürlü” Adebayor’u transfer etmek istiyormuş ve de , Adebayor’dan, “bir Drogba çıkarmak” peşindeymiş; vah ki ne vah!..
Fenerbahçe farklı mı, Beşiktaş farklı mı; “alt yapıcı” Altınordu Başkanı’na yılda bir-iki defa “övgüler yağdırmakla” görevini yaptığını zanneden benim “spor basınım, “bu acı tablo üzerinde” neden kafa yormaz ve kalem oynatmaz?..
“Galatasaray alt yapısına Hollanda ekolünü getirmek için Riekerink’i getiren” Dursun Özbek’e sormamız gerekmiyor muydu; “Galatasaray’ı madem o seviyede ve ucuz bir hocaya teslim edecektin, neden alt yapıdan Riekerink’i çekip aldın da, ülkede ona eşdeğer onlarca, hatta yüzlerce hoca varken, onlardan birini seçmedin?”
Allah kolaylık versin!..
Ahmet Çalık, gençtir, sağlamdır, iyi futbolcudur, temiz sporcudur, ama ne yazık ki, Galatasaray yönetimi “bu transferi yüzüne gözüne bulaştırdı” ve Çalık’ı “İşte yeni Sabri’niz” diyerek, tribünlerdeki “yıkım” ekibinin önüne attı!..
Çalık, “hava topu özürlü” Galatasaray defansının ortasında “bu hava içinde, bu psikolojik baskı ve tribün, sosyal medya tacizi altında” başarılı ve “derde deva” olabilir mi; zor!..
Fark!..
Ortada iki örnek var; Olcay Şahan, “güle oynaya” yeni kulübüne gitti, zira “transfer öncesi” çok profesyonelce davrandı, kendini bağlamadı, kimseleri de kırıp, geçirmedi!..
Mehmet Ekici, “kulüpler anlaşmadan”, yani peşin peşin kendini bağladı, “profesyonel futbolcu” olduğunu unuttu; şimdi “zor durumda”; durumu, bütün genç futbolculara ders olmalı!..
Şaka!..
Antalyaspor ile Beşiktaş arasındaki “Eto’o kavgası için”, Antalyaspor’un Hocası Rıza Çalımbay “Bu konunun üzerinde daha fazla durmaya gerek yok. Başkanımızın, Beşiktaş’ı mağdur edecek ve zor durumda bırakacak bir şeyi isteyerek yaptığını düşünmüyorum. Mümkün değil öyle bir şeyin olması. Öyle bir şey olsa zaten biz izin vermeyiz. Ben Beşiktaşlıyım” demiş.
Antalyaspor’un Tüzüğü’ne “alınacak kararlarda Rıza Bey’in rızasının olacağına dair” bir madde eklenmiş de kimsenin haberi olmamış, anlaşılan!..