Zavallı futbol!..

A -
A +

Bayern Münih - Valencia arasındaki karşılaşma Şampiyonlar Ligi şampiyonluk maçıydı! Maçı, tribünlerden ya da TV'lerden seyredenler arasında, tabii "fanatik taraftarlar hariç", bir kişi de çıkıp "futbol adına güzel şeyler seyrettik" diyebilir mi? İnsan, Çarşamba gecesini "mahveden" o maçı seyrettikten sonra "Galatasaray'a yazık oldu, birileri el birliğiyle şu kupayı güle oynaya almasını önledi" derse, acaba "futbola çok mu haksızlık etmiş olur?" Açıkça yazmam gerek; "İçerde birbirimize çelme takma huyumuz o kadar ileri seviyeye geldi" ki, bu huyumuzu "dışarıda da başarı ile uygulama yarışı" normal kabul edilir oldu! Ne yazık ki, biz bunu "rekabet" diye adlandırarak, kendi kendimizi aldatıyoruz! Ne yazık ki, "rekabetin bizdeki haline", her türlü ilgili ve yetkili de boyun eğiyor! Ne yazık ki, boyun eğenlerin başında da Futbol Federasyonu geliyor! O federasyon, "Türk futbolunun menfaatleri yönünde vermesi gereken kararları", sadece ve sadece "bugünü düşünebilen" at gözlüğü takmış "fanatik kulüpçü yöneticilerin istediği yönde" almakla, ülkede "kulüplerin ve kulüp taraftarlarının arasındaki uçurumu" daha da büyütüyor! Galatasaray'ın, Real Madrid maçı öncesi "başına gelenler", işte yukarıdan beri yazıp geldiğim tabloya çok iyi örnektir! Ülkemizde "en büyük gazetelerimizin anlı şanlı yazarları", hiç sıkılmadan "Rüzgâr eken, fırtına biçer" diyerek, "fırtınaya mazeret gösterme yarışına girerse" ve adeta "kan davasını haklı göstermeye çalışırsa", elbette ki "yarınlarda", Galatasaray'ın başına getirilenlere, Fenerbahçe'ler de, Beşiktaş'lar da, Gaziantep'ler de, Trabzon'lar da hazır olmalıdırlar! Ne zaman ki, Türk spor medyası, sporumuzdaki kan davasını lânetler, "Orada olanlar, burada yapılanları hafifletmez! Orada yapılanlar da kabul edilemezdi, burada yapılanlar da kabul edilemez, caydırıcı olarak en ağır cezalar verilmeli ve bu cezalar örnek olmalıdır" diyecek seviyeye ve olgunluğa ulaşır, işte o zaman ülkemizde "sporun keyifli ve renkli rekabetinden söz etmek" mümkün olur! Kimse doğruyu söylemiyor; "Bugün Galatasaray'la Fenerbahçe arasında dostluk yoktur, rekabet yoktur, düşmanlık vardır ve spor medyası bu düşmanlığın kalıcı olması için elinden geleni yapmaktadır!" İşte "bu düşmanlık", Galatasaray'ı "muhtemel" bir Milano finalinden mahrum etmiş, federasyon da "bu çirkin oyunda başrolü oynamıştır!" Bayern Münih - Valencia arasındaki "futbolsuz" finali seyrederken bunları düşündüm! Hagi'lerin, Emre'lerin, Okan'ların, Hasan'ların, Ümit'lerin, Taffarel'lerin, Popescu'ların ve diğerlerinin o stada getirecekleri futbolu, keyifi, rengi, heyecanı, coşkuyu düşündüm! Temennim, "Türk futbolunun ayağına devamlı çelme takan" fanatik kulüpçülük zincirinin kırılması ve "böyle finallere gitmek için" yola çıkan takımlarımızın önünün "el birliği ile açılmasıdır!" Yeni sezonda da "dört değerli ve hak eden takımımız" Avrupa yolculuğuna çıkacak! Neden "bu yolculukta" hepimiz onlara ve "onlar birbirine" destek olmasın? "İçteki düşmanlığın da gerçek ve dostça bir rekabete dönebilmesi için" bundan iyi fırsat olur mu?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.