"Türkiye'nin en zengin kadrosu Fenerbahçe'de, Avrupa ayarında bir kadro" diye yazmadıklarını bırakmayanlar, İstanbul Büyükşehir Belediyespor önünde alınan beraberlikten sonra, koro hâlinde "Alex olmayınca, böyle oluyor" diye ağıtlar yazdılar; püfff!.. Sevgili Rıdvan Dilmen "hâlâ" diyor ki; "Milliyet'te ligin ilk yarısını değerlendirirken, 'Alex için dua etsinler' demiştim. Çünkü o olmadığı zaman işler çıkmaza giriyor. Bir kez daha tekrarlıyorum. Fenerbahçe'nin ligde işi zor. Ama anlatamıyorum." Anlaşılıyor ki sevgili Rıdvan, "anlattığını herkes anlıyor" da, sen "anladıklarını anlamıyorsun"; galiba "kendi yazdıklarından başkasını" okumuyorsun!.. İnada gerek yok!.. Her zaman söylemişimdir: "Gitmek isteyen" futbolcuyu tutmayacaksın; yüzlerce örnek var; işte bugünküler; mesela Appiah, mesela Ümit Karan!.. "Uyuşmazlık yaşayan" futbolcuyu göndereceksin; işte Kezman, işte Carusca!.. "Testiyi çatlatan" teknik adamı, "Arkasındayız, yanındayız" sözleriyle tutmakta ısrar etmeyecek, değiştireceksin; her geçen dakika kayıptır; örnek çoook ve de anlı şanlılar!.. Haklarında "fıkralar anlatılmaya, mizah konusu yapılmaya başlanan" kulüp başkan ve yönetimlerini değiştirmek için "Godot'yu beklemeyeceksin"; zira "kulüplerine ve camialarına verdikleri zarar" her geçen gün "aritmetik dizi" hâlinde artacaktır; örnek çoook ve de aralarında büyükler de var!.. Bravooo!.. Feldkamp "nihayet" hatasını anladı ve ancak "sezonun yarısında" doğruyu bularak Galatasaray'ın "korner atıcılarını" değiştirdi ve onca maçta, onca kornerden "iki tanecik gol atamayan" Galatasaray'ın, "bir maça kaç tane korner golü sıkıştırdığını" görüp, keyif içinde alkışladı!.. Galatasaraylılar buna da şükretsinler; ya doğruyu "sezon sonunda bulsaydı", ne olacaktı?.. Blatter'in oyunu!.. FIFA Başkanı Blatter 3 mektup yazdı; ilk ikisi "Halûk Ulusoy'a dokunursanız, yakarım haa" mesajını içeriyordu; "yarı açık, biraz kapalı!.." Üçüncü mektup, "araya iyi sıhhatte olsunların girdiğini" gösterdi!.. Abdullah Kığılı, Şenes Erzik'i "Federasyon başkanı olmaya ikna ediyordu" ve Blatter üçüncü mektubunda, "Şenes Erzik başkan olacaksa, Halûk gitti gider" demeye getiriyordu; "gizlice!.." Mektuplardaki "çelişki" kimseyi şaşırtmasın; FIFA mafyasının başı Blatter kaçın kurası; "Babam" diyen Ulusoy'u, "Başkanım" diyen Şenes Erzik için dakkada harcar; işte bütün mesele!.. Kim bu çocuk?.. İstanbul Belediyespor'da "Gökhan" adında bir santrfor seyrettim; "her maçında" bu futbolu oynuyorsa, "bu istikrarı" yakalamışsa, "pivot santrfor" arayanlar için "müthiş" bir adam; "yeni" bir Hakan Şükür!.. Fenerbahçe'nin Edu - Lugano ikilisi "beraberce" baş edemediler onunla; ama "maç kritiklerinde" bu çocuktan söz edene "pek" rastlamadım; "tıpkı" Rizespor - Galatasaray maçında "Hakan Şükür'ün oynadığı mükemmel futboldan", sevgili Hıncal Uluç'la beraber bir - iki yorumcu hariç, bahseden olmadığı gibi!.. "Ben futbol uzmanı değilim", ama futbolu bu kadar çok sayıda "sabit ve peşin fikirli" insanın seyredip (yoksa seyretmeyip mi?), "boş boş" yorumladığı "bir başka ülkenin olmadığını" da anlamayacak kadar "futboldan uzak değilim"; yazık bu ülke futboluna!.. Sadece o mu?.. Sivasspor maçından sonra, sevgili İskender Günen "şöyle" yazmış: "Bu maçta da görüldü ki Trabzonspor'un saha içerisinde lider oyuncuya büyük gereksinimi var." Trabzonspor'un, "kulübü adam gibi yönetecek" başkana ve yönetim kuruluna ihtiyacı yok mu, "hayal görmeyen, gerçeklerle yüzleşmekten korkmayan" teknik direktöre ihtiyacı yok mu, kaleciye ihtiyacı yok mu, kaleciden solaçığa kadar 8 - 10 futbolcuya ihtiyacı yok mu, sevgili İskender?..